Radikal Gazetesi'nden Ece Çelik bu soruya yanıt aradı. Önce Türkiye Gazeteciler Sendikası'nın kapısını çaldı. Çelik'in konuyla ilgili izlenimleri gazetede şöyle yer aldı:
TGS Genel Sekreteri Mustafa Kuleli, hem İpek Medya’nın kayyım atanmasından kapanmasına kadar geçen sürede hem de Zaman gazetesi sürecini yakından takip eden bir isim. Kuleli iki örnekte de gazetecilerin benzer bir psikoloji içerisinde olduğunu söylüyor: İlk hissiyat: ‘Bizim yarattığımız şeyi çalıyorlar’ Hemen ardından işini koruma, işten atılacaksa kıdem ve ihbar tazminatını eksiksiz alma kaygısının başladığını ekliyor. Kuleli sürecin işten çıkartılan gazeteciler için 30 gün içerisinde işe iade davası açma, işsizlik maaşına başvurma ve bir süre sonra yeni iş arama şeklinde devam ettiğini ifade ediyor. Bu yaşananlar pek çok basın emekçisinin basın sektöründen uzaklaşmasıyla sonuçlanıyor.
Kuleli siyasi bir kararla atanan kayyım heyetinin keyfi davrandığını şöyle anlatıyor: Bugün gazetesine atanan Hasan Ölçer adlı kayyum, gazetenin manşetini beğenmeyince çalışanlara, ‘Rezalet bir gazete yaptınız’ demiş ve itiraz edenleri işten atmıştı. Zaten sonradan grubun gazete ve televizyonlarını tümden kapattılar. 500 meslektaşımız işsiz kaldı. İşleri devam ettirmek üzere atanan kayyım, yayın kapatıyor.
Kuleli bir davaya adanmış olan çalışanlarla ‘Ben sadece işimi yaparım’ diyenlerin böyle süreçlerde kader birliği yaptığını ve yakınlaştığını gözlemlemiş. Elbette ki çoğu çalışanın birinci önceliği ekonomik ve sosyal hakları.
Türkiye medyasının tarihinin en derin krizini yaşadığını söyleyen Kuleli “Bu baskıcı politik iklim olmasaydı da asgari ücret ile yoksulluk sınırı arasındaki maaşlarla çalışıp, başka güç odaklarının çizdiği sınırlarda gazetecilik yapacaktık” diyor. İşte bu noktada sendikanın önemine değiniyor, Türkiye’deki gazeteciler tüketim alışkanlıkları açısından ‘batılı’ olduğunu fakat iş sendikalı olmaya gelince batılılıktan eser kalmadığını söylüyor. Sözlerini sendikaya çağrı yaparak sonlandırıyor: Siyasi baskılara ve patron keyfiyetine karşı koyacaksak, işe sendikaya üye olarak başlayacağız.
Kuleli’nin tanıklıkları bu şekilde, 7 yıl boyunca Bugün gazetesinde çalıştan sonra işten çıkartılan Hilal Dereli ve Today’s Zaman’da çalışan Furkan Demir Döven atanan kayyımın ardından yaşadıklarını anlattı.
BU ŞARTLARDA GAZETECİLİK YAPMAK ÇOK GÜÇ
Gazeteye kayyumun atanacağını ilk olarak twitter’daki Fuat Avni’nin yazdıklarıyla duyduk ve bir dedikodu olarak aramızda dolaştı. Yandaş gazeteler de yazınca biz bu işin resmileştiğini anladık. Haber duyulduktan sonra binanın aşağısında hareketlenmeler oldu, ve okuyucular toplanmaya başladı. Aynı zamanda polisler de binaya toplanmaya başladı. Ardından polis müdahalede bulundu. Ben böyle bir tavır olduğunu görünce karara direnmek istedim. Böylece ilk kez gazla tanışmış oldum. Gazetedeki rutinimiz şöyle, gazetenin bulunduğu caddenin başı ve sonu toma tarafından tutulmuş, onlarca polis bekliyor. Her sabah cadde başında durduruluyoruz, ‘personel misin değil misin’ diye soruyorlar. Kayyumun ardından farklı bir uygulama geldi, içeri girip isim soy isim ve birimimizi yazıyoruz. Ardından görevimizi yapacağımız ofise giriyoruz.
Üç kayyum ve danışmanlar var. Ara ara geliyorlar biz yüzlerini görmedik zaten konuya hiç vakıf olmadıkları anlaşılıyor. Bize tarafsız habercilik yapmanızı istiyoruz yandaş olmanızı istemiyoruz dediler ancak Hacı Boydak’ın tutuklandığı haberini gazeteye sokmadılar, Babek Zencani’nin idam haberini sansürlediler. Biz Pazar günleri Sunday’s Zaman adı altında daha soft haberlerin bulunduğu bir gazete çıkarıyoruz bunu da Cuma gününden hazırlıyoruz. Kayyum heyeti biz bu yazılarla bu gazeteyi çıkaramayız diyerek Sunday’s Zaman’ı basmadılar. İki editör arkadaşım bu süreçte izin kullandı, böyle bir çalışmaya tahammül edemeyeceklerini söylüyorlar. 15-20 yıldır çalışan arkadaşlar var, tazminatları var ve gazeteyi çocukları gibi görüyorlar onlar da gazeteyi bırakmıyor. Ben ekonomi muhabiriyim, iç politika hiç ilgimi çekmiyordu ancak bu durumlardan sonra ilgilenmek zorunda kaldım.
7 YIL BOYUNCA ÇALIŞTIĞIM BİNAYA ALINMADIM
7 yıla yakındır İpek Medya grubunda çalışıyordum önce haber merkezindeydim sonra web editörlüğü yapmaya başladım. Çok sakin ve huzurlu bir çalışma ortamımız vardı. Medyadaki diğer arkadaşlarımızın aksine maaşlarımızı günü gününe alıyorduk. Biz olayı bir pazartesi akşamı Anadolu Ajansı’ndan geçen İpek Medya Grubuna kayyum atandı haberiyle öğrendik. Tabii ki çok endişelendik çünkü kayyumun gelmesiyle bir belirsizlik hali oluştu. 'Her şeyin sonuna geldik' hissini yaşadık.
Zaten korktuğumuz şey de başımıza geldi. Bir ya da iki gün sonra kayyum geldi. Hepimizi yazı işlerinin olduğu kata topladı ve sosyal medyaya da yansıyan o konuşmayı yaptı. Başta isteyen herkesin işe devam edebileceğini söyledi ama sonra çok kaba bir şekilde o anda 'seni kovdum' gibi ifadeler kullandı. Ben bu belirsizlik durumu yüzünden 3 gün izin kullanmak istedim. İzinden döndüğümde ise 7 yıldır çalıştığım binaya alınmadım. Yeni haber koordinatörü olduğunu söyleyen biri elimize bir kağıt tutuşturdu.
İşten çıkartıldığımızı ve her türlü hakkımızın verileceğini yazıyordu. İstanbul’dan 60’a yakın kişi Ankara’dan ise yaklaşık 15 kişi aynı benim gibi işten çıkartıldı. Ancak 4 ay geçti hiçbir yasal hakkımızı alamıyoruz. Üstelik İşkur’a ‘işverene karşı kötü davranış’ bildirildiği için işsizlik maaşı da alamıyoruz. İpek Medya grubunda pek çok farklı medya grubundan gelen gazeteciler çalışıyordu. Sadece belli görüşteki kişiler çalışmıyordu. Ben zaten tarafsız bir noktadayım ama işimi çok severek çalışıyordum. Kayyum geldi diye de bırakalım diye bir düşüncemiz yoktu. Ama böyle bir mağduriyet yaşadık.
KAYYIM NEDİR?
Kayyum, devlet aracılığıyla tüzel; kişiliklerin ihtiyacından doğan hakemlik, geçimsizlik, arıtma ve benzeri süreçlerde, tüzel kişiliklerin belli işlerini yönetmek ya da meta varlığını yönetim etmek için, geçici süreyle atanan yöneticidir. Kayyum ataması söz konusu olduğunda; şirketin önceki tüm yetkileri alınır ve kayyuma devredilir. Böylece Kayyum, o şirket için tek yetkili haline gelir.