Soydan, bugünkü "128 milyar dolarla ilgili doğru sanılan yedi yanlış" başlıklı yazısında yanlışları şöyle sıraladı:
1) 128 milyar dolar değil 126.3 milyar dolar
Merkez Bankası'nın rezervlerindeki erimeyi kamuoyunun gündemine ilk getirenlerden biri olan eski bankacı Kerim Rota'yla kısa süre önce bir röportaj yapmıştım. Rota, rezervlerdeki erimenin "tarihini" ve hesabını şöyle anlatıyordu: "Rezerv satışları 2019 Mart'ta başladı. İlk tespit eden Haluk Bürümcekçi'dir. (Piyasa profesyonellerine yönelik ekonomi raporları hazırlayan Haluk Bürümcekci'yi kastediyor.
Ben onun üzerinden işi popularize etmeye çalıştım. Satışlar pandemiden bir sene önce başladı. Tam rakam 126.3 milyar dolardır. Bunu Merkez Bankası'nın bilançosundan hesaplıyoruz..."
2) "126.3 milyar dolar Hazine'de"
Bunu Cumhurbaşkanı Erdoğan söyledi. Tam cümlesi şöyle: "Şu kadar para nerede... O kadar paranın hepsi bu milletin hazinesinde. Merkez Bankası'nda kaybolan bir şey yok..."
Belli ki danışmanları kendisine iki konuda yanlış bilgi vermiş: Birincisi, Hazine'nin konuyla ilgisi yok, rezervler Merkez Bankası'nda tutuluyor. İkincisi, 126.3 milyar dolar gitti gider. Ne Hazine'de öyle bir para var bugün, ne de Merkez Bankası'nın kasasında…
3) "126.3 milyar dolar Türkiye'yi krize sürüklemek isteyenlerin oyunlarını boşa çıkarmak için satıldı"
Bu söz de Cumhurbaşkanı'na ait. Tam olarak şöyle: "Salgın bahanesiyle yeni bir finansal dalgalanma oluşturmak isteyenlere, elimizdeki tüm araçları kullanarak fırsat vermedik. Kılıçdaroğlu'nun sürekli sorduğu dövizlerin önemli bir bölümü işte bu mücadelede kullanılmıştır. Bu sayede, kuru ve faizi çok yükseklere taşıyarak toplumsal kargaşa peşinde olanların oyunlarını da bozduk."
Erdoğan 126.3 milyar doların "salgında Türkiye'yi krize sürüklemek isteyenlerle mücadelede kullanıldığını" söylüyor ama yukarıda gördüğümüz gibi rezerv satışı çok önce başlamıştı. Kerim Rota şöyle diyor: "2019 marttan 2019 aralık ayına kadar yaklaşık 30 milyar dolar zaten satılmıştı. Daha pandemi uğramadan..."
Rezerv satışlarının ilk amacı, yerel seçimler öncesinde doları kontrol altına almaktı. 27 Mart 2019 tarihinde (tarihe dikkat) Dünya gazetesinde yayınlanan bir haber şöyle diyordu: "Gece TL'yi nöbetçi dealer savunuyor."
Haberde, kamu bankalarında bazı yetkililerin geceleri "nöbet tutarak" Asya piyasalarında döviz satışı yaptığı anlatılıyordu. Tarihe tekrar dikkatinizi çekmek isterim: 27 Mart 2019. Yani 31 Mart 2019'da yapılan yerel seçimlerden dört gün önce. Yani? Yani iktidar seçime giderken TL'nin değer kaybetmesini engellemek istemişti...
4) "126.3 milyar dolar yandaşların cebine gitti"
Muhalefetin bir kısmında Merkez Bankası rezervlerinin iktidar yandaşlarının cebine aktarıldığı yönünde bir algı var. Bu doğru değil veya doğruluk payı varsa bile çok sınırlı. Rezerv satışında iktidarın asıl amacı, TL'nin değer kaybetmesini önlemekti. Hatırlayın, 2020'nin ilk yarısında dolar 6.85 TL seviyesine demir atmış gibiydi, bir türlü yerinden kıpırdamıyordu. Bu nasıl oldu? Rezervlerden dolar, Euro satılması sayesinde... Dolar/TL uzun süre hormonlu şekilde 6.85'te tutuldu.
İyi de dolar/TL'yi 6.85'te tutmak için neden bu kadar çok rezerv satıldı? Çünkü dolar çok yükselirse iktidar faizi artırmak zorunda kalacaktı. Bu da Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Yüksek faiz bütün kötülüklerin anasıdır… Faiz enflasyonun sonucu değil nedenidir" politikasından tornistan anlamına gelecekti.
Kamuoyuna açıklanmıyor olsa da rezervlerden hangi tarih ve saatte, kime, ne kadar dolar-Euro satışı yapıldığı kayıtlı. Günü geldiğinde geriye dönük araştırmayla gerçekleri ortaya çıkarmak mümkün.
5) "Rezervleri Merkez Bankası sattı"
Yanlış, yukarıda kısaca gördüğümüz gibi rezervlerin önemli kısmı aslında kamu bankaları üzerinden satıldı. Daha önce T24'te yayınladığım "Kapalı kapılar arkasında Merkez Bankası" yazı dizisinde anlattığım gibi 2019 yerel seçimlerinden önce rezervlerin kamu bankaları üzerinden satılması için eski bir protokol devreye sokuldu. Hazine, somut bilgi vermeden Merkez Bankası'ndan döviz talep ediyor ve aktarılacak kaynağın kamu bankalarına transferini istiyordu. Kamu bankaları bu yoldan gelen dövizi kullanarak doların değerini düşürmeye çalışıyordu...
6) "Merkez Bankası'nın rezervleri buharlaşmadı, yer değiştirdi"
Bu görüş Sabah yazarı Prof. Dr. Kerem Alkin'e ait. Şöyle yazdı: "Buharlaşan, kaybolan bir TCMB döviz rezervi yok. Öncelikle, en az 41 milyar doları 2020 yılının ödemeler dengesi açığını kapatmak adına, en az 30 milyar doları da reel sektörün, bankacılık sektörünün ve hane halkının döviz açık pozisyonunu döviz varlıklarını artırarak kapatması amacıyla kullandırılmış. Yani ekonominin bileşik kaplar sistemi çerçevesinde, 30 milyar dolar yine Türkiye ekonomisinde bir yerden bir yere aktarılmış."
Alkin şunu kastediyor: Merkez Bankası'nın sattığı rezervler vatandaşlar ile şirketlere geçti; döviz mevduatı olarak bankalarda duruyor.
Doğru mu? Yarım doğru. Hatta az doğru. (Yazar burada nezaketinden dolayı YALAN yazamamış - Shaber3) Merkez Bankası'nın rezervlerinin büyük kısmı vatandaşlara veya yerli şirketlere değil, Türkiye'den çıkmak isteyen yabancı yatırımcılara satıldı. Kerim Rota: "Bu paranın nereye gittiğini bulmak istiyorsanız, dolar/TL işlemlerinin peşine düşmeniz lazım. 2019 mart ile 2020 kasım arasında Türkiye'den swap piyasası, tahvil piyasası, hisse piyasasından toplam 70 milyara dolara yakın para çıktı. Swap piyasasından 55 milyar dolara yakın, hisse piyasalarından da 16 milyar dolar kaçtı."
Bu para Türkiye'yi terk eden yabancı yatırımcılara aitti. (Neden terk ettikleri ayrı bir yazının konusu.) Yabancılar Merkez Bankası'nın düşük kurdan sattığı dövizleri alıp memleketlerine götürdüler. Rezerv satışı olmasa TL'den dolara geçerken daha çok para ödeyecek ve zarar edeceklerdi. Rezerv satışı en çok onların işine yaradı.
7) "Devlet rezervini istediği zaman satar istediği zaman yerine koyar, ne var bunda? Rezervleri kolayca yerine koymak mümkün"
Cumhurbaşkanı Erdoğan şöyle dedi: "Göreve geldiğimizde 27.5 milyar dolar döviz rezervi vardı Merkez Bankası'nın; şimdi 95 milyar dolar döviz rezervi var. Başbakanlığım döneminde döviz rezervi 132 milyar dolara kadar çıktı. Ondan sonra bir düşüşle 95'e indik. Bu ne demektir, biz yeniden 132'ye de çıkarız 200'e de çıkarız..."
Rezervlerin iki ana kaynağı var: İhracatçı reeskont kredileri ve piyasadan döviz alımı. Reeskont kredilerinden yılda yaklaşık 12 milyar dolar geliyor. Bu yolla yeniden artıya dönmek için yıllarca beklememiz gerekir.
Geriye kalıyor Merkez Bankası'nın piyasadan döviz alması. O da kolay değil çünkü Merkez Bankası yüklü tutarda döviz almaya kalkarsa doların değeri yükselir. Merkez Bankası bunu yapmak için doların 7 TL'nin altında istikrar kazanmasını bekliyordu. Ama dolar yeniden 7.50'nin üzerine tırmanınca o tren de kaçtı...