İstanbul Gezi Parkı'nda ağaçların kesilmemesi için 2013 yılı mayıs-haziran aylarında gerçekleştirilen protestoların finanse etmekle suçlanan işadamı Osman Kavala yaşadıklarını mektupla anlattı.
Kavala tutukluluğunun ikinci yılında hapishaneden dışarıya bir mektup ile seslendi.
Somut deliller olmadan suçlandığını ifade eden Kavala mektubunda, "Sorunun kaynağında somut delil ortaya konmadan ağır suçlamaların yapılmasını, tutuklama ve mahkumiyet kararları verilmesini meşru gören bir tavır, hukuku araçsallaştıran bir anlayış bulunuyor." dedi.
"Karşı komşum" dediği Eren Erdem'in tahliyesine çok sevindiğini belirten Kavala, "Eşimin, ailemin ve tüm dostların desteğiyle bu eziyet dönemini en az hasarla geçirmeye gayret ediyorum." ifadelerini kullandı.
Osman Kavala’nın mektubu şöyle:
Silivri’de ikametimin ikinci yılı tamamlandı. Eşimin, ailemin ve tüm dostların desteğiyle bu eziyet dönemini en az hasarla geçirmeye gayret ediyorum.
Buradayken komşularımın, tanıdıklarımın tahliye edilmeleri karamsarlığımı hafifletiyor. Karşı komşum sevgili Eren Erdem’in tahliye olmasına çok sevindim. Bizim mahkemede üç celse gerçekleşti.
Yapılan savunmalarda suçlamaların delile dayanmadığı, suçlananların şiddete yönelik hiçbir faaliyette bulunmadıkları, aralarında da örgütsel bir bağ bulunmadığı bence yeteri kadar açıklık kazandı.
Savunma avukatları, kurgusu, hukuk dışı yapılan telefon dinlemeleri ve ihbar mektuplarıyla bu iddianamenin Gülencilikle suçlanan polis ve savcıların çalışmasına dayandığını ortaya koydular.
Bu iddianame adalete hizmet işlevini yerine getirmekten uzak; Gezi Protestolarına katılanları itibarsızlaştırmaya ve benim tutukluluğumu devam ettirmeye yarıyor.
Bu iddianamenin savunulmasının yargıyı yanıltma yöntemlerine ve bunları üreten anlayışa onay verilmesi anlamına geldiğini düşünüyorum.
İddianamede temel deliller olarak kullanılan, fakat delil niteliği taşımayan, hukuksuz biçimde elde edilmiş telefon konuşmalarıyla benim ve diğer suçlananların cezaya çarptırılmasının mümkün olmayacağını hâkimlerin de gördüklerine eminim.
Ancak olsa olsa kısa tutuklamalar için geçerli olabilecek, tutuklama için kesin delil gerekmez akıl yürütmesi sonucu tutukluluğum uzatılmakta, yargılama sürecine paralel bir infaz gerçekleşmekte.
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde (TBMM) kabul edilen yargı reformu paketinin hazırlanış sebeplerinin en önemlisi yargısal tasarrufun meşruiyetine zarar veren temel hak ve özgürlüklere yapılan orantısız müdahaleler olarak açıklanmıştı.
Kanaatimce tutuklama sürelerine sınır konması, bu vahim durumu gidermeye yetmeyecek zira, temel hak ve özgürlüklere yapılan müdahalelerin meşruiyet zemininden uzaklaşmasının asıl sebebi tutuklama sürelerinin uzaması değil; tutuklama sürelerinin uzaması sorunun sebebi değil sonucu.
Sorunun kaynağında somut delil ortaya konmadan ağır suçlamaların yapılmasını, tutuklama ve mahkumiyet kararları verilmesini meşru gören bir tavır hukuku araçsallaştıran bir anlayış bulunuyor.
Gerçek bir yargı reformu için kişi özgürlüğünün en temel insan hakkı olduğunun kabul edilmesi gerekir. Bu olursa hiç kimsenin, hiçbir siyasetçinin ya da kamu görevlisinin, bu kutsal hakka keyfi olarak müdahale etme yetkisine sahip olmadığı anlaşılacaktır."
Osman Kavala