Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, partisinin haftalık olağan basın toplantısında, son günlerde tartışma konusu olan KHK’ları değerlendirdi. 2017 yılının son basın toplantısını düzenlediklerini belirten Karamollaoğlu, 2018 yılında OHAL’siz bir Türkiye dileğinde bulunarak şunları söyledi:
2018 YILI OHAL’SİZ BİR TÜRKİYE OLSUN: Türkiye 20 Temmuz 2016 yılından bu yana OHAL ile yönetiliyor. 15 Temmuz’dan bu yana 30 ayrı KHK yayınlandı. Neredeyse, KHK ile düzenlenmeyen tek bir konu, tek bir alan kalmadı. Kanunun yerini kararname, Meclis’in yerini Saray, 80 milyonun iradesini bir kişi aldı. Binlerce insan bir kararname ile ihraç ediliyor. Devasa kuruluşlar bir kararname ile kapatılıyor. Anayasa ile teminat altına alınmış temel ve hak ve özgürlükler bir kararname ile rafa kaldırılıyor. Bu yüzden bizim 2018 yılına ilişkin ilk temennimiz OHAL’siz bir Türkiye’dir. Çünkü esas olan Külliye’nin iradesi değil Türkiye’nin iradesidir. Bazıları Kanun Hükmünde Kararnamelere, ‘Karun Hükmünde Kararnameler’ diyor. Bu üzücü bir vaka ve hadisedir. Bu zihinlerde iz bırakıyor. Tarihe bir hüküm olacak geçiyor. Mutlaka yapılan kasıtlı yanlışlardan dönülmelidir.
TÜM TÜRKİYE’Yİ OHAL İLE YÖNETİYORLAR: Geldiklerinde ‘Güneydoğu’daki OHAL’i kaldıracağız’ demişler, şimdi Bütün Türkiye’yi OHAL’le yönetiyorlar. ‘Teröre tepki olarak maksadını aşan ve bölge halkını rahatsız eden uygulamaları terk edeceğiz’ demişler. Şimdi kendileri, ‘15 Temmuz’u gerekçe göstererek maksadını aşan ve bütün insanları rahatsız eden’ icraatlar yapıyorlar. ‘Suçsuz insanlara karşı şefkatle muamele edeceğiz’ demişler. Bugün ise suçlu- suçsuz ayrımı yapmadan öfke ile hareket ediyorlar.
ÇOK YANLIŞ VE UCU AÇIK BİR DÜZENLEMEDİR: Son KHK’da yer alan; ‘15 Temmuz darbe girişimi ve ‘girişimin devamı niteliğindeki eylemlere’ müdahale eden sivillerin cezai sorumluluğu doğmayacağı’ ifadesi kanaatimizce çok yanlış ve ucu açık bir düzenlemedir. Bu tür kararnameler yarın beklenmeyen ve istenmeyen sonuçlar ortaya çıkarabilir. Bu ülke geçmişte, kendisini devlet yerine koyan, devlet adına iş yapmaya kalkanlardan çok çekmiştir. Beyaz Toroslar, faili meçhuller hala bu milletin hafızasında canlılığını korumaktadır. ‘girişimin devamı niteliğindeki eylemler?’ ifadesiyle ne kastedilmektedir? Bir olayın darbe girişiminin devamı olup olmadığına kim karar verecektir? İktidar ve onun kayıtsız- şartsız destekçiliğine soyunanlar, bu endişeleri dile getirenleri suçlamak yerine bu ve benzeri soruları hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde izah etmek zorundadır.
TÜRKİYE’DE GUANTANAMO ALGISI OLUŞTURURSUNUZ!: Tecrübe edilen şey tecrübe edilmez. Tek tip kıyafet zorunluluğunu bu ülke 12 Eylül’de tecrübe etti. Tek sonucu dünya kamuoyunda Türkiye’yi daha da itibarsızlaştırmak oldu. Bugünde aynı hataya düşülüyor. Kaş yapacağım derken göz çıkarılıyor. Türkiye’yi uluslararası kamuoyunda itibarsızlaştırmak isteyen lobilerin işine yarar. Kendi elinizle Türkiye’de Guantanamo algısı oluşturmuş olursunuz. Biz her zaman söylediğimizi bir kere daha söylüyoruz; bu ülkeye ihanet etmiş, darbe teşebbüsünde bulunmuş kim varsa en ağır biçimde cezasını çekmelidir. Lakin bu süreç yürütülürken en azami hassasiyet ve en doğru metot seçilmelidir.”
KHK İLE YÖNETİLEN ÜLKEYE YATIRIMCI GELMEZ: Düşüncesizce hazırlanan KHK’lar maalesef sadece adalete değil ekonomimize de darbe indiriyor. OHAL ile yönetilen, KHK ile yönetilen, bir kişinin iki dudağının arasındaki talimatlarla yönetilen bir ülkeye yatırımcı gelmez, çünkü kendisini güvende hissetmez. Bu yüzden bir kere daha uyarıyoruz; Türkiye Cumhuriyetinin KHK’larla ve OHAL ile daha fazla yönetilmesi mümkün değildir. Bu gidiş ekonomimizden, adalet sistemine bütün kurumlarımızda yaşanan krizi derinleştirmektedir. Biran önce kendinize gelmez, aklı selim ile hareket etmezseniz bunun sorumluluğundan da kurtulamazsınız.
TAŞERON İŞÇİYE LÜTUF DEĞİL, HAKKIDIR!: Türkiye’de 1 milyona yakın taşeron işçinin kadroya alındı. Bu sevindirici bir karar olmakla birlikte eksik bir karardır. Özellikle de, taşeron işçilerin daha önce ortaya çıkan haklarından feragat etmeye zorlanmaları son derece yanlıştır. Bu adilane bir tutum değildir. Taşeron işçiye kadro bir lütuf değil işçinin hakkıdır. “Biz size kadro ihsan ettik, biz ne diyorsak onu kabul edeceksiniz” anlayışı son derece yanlış bir anlayıştır. Biz taşeron işçilerin kayıtsız şartsız kadroya alınmalarını talep ediyoruz.