Samsun'dan Artvin'e kadar Karadeniz yaylalarını birbirine bağlayacak Yeşil Yol projesiyle ilgili tartışmalar bitmek bilmiyor. Yöre sakinleri şimdi de Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu'nun geçen günlerde yaptığı açıklamalara tepki gösterdi. Eroğlu'nun, Yeşil Yol'a karşı çıkanları 'devlet arazisine kaçak ev, pansiyon' yapan kimseler olarak itham ettiği iddia ediliyor. Konuyla ilgili açıklama yapan Fırtına İnisiyatifi, idarenin bu tavrının; 'yöre insanını Fırtına'dan, Kaçkarlar'daki yaylalarından, meralarından sürme çabası' olduğunu savundu. Bu 'kaçaklık' durumunun idarenin ihmal ve görevini yapmamasıyla ilgili olduğu iddia edilen açıklamada, "Bahsedilen 'kaçaklık durumu' idarenin 17 yıldır yapmadığı koruma amaçlı imar planları ve Cumhuriyetin öncesinden beri var olan yayla yerleşiminin mera içine oturtan bilinçli ve maksatlı yaklaşımı nedeniyle oluşmaktadır." denildi.
Fırtına İnisiyatifi tarafından konuyla ilgili yapılan açıklamada, şu ifadelere yer verildi: "Bakanın önceki icraatlarını da yakinen bildiğimizden; programda ağzından sürekli 'para, para, para' sözlerinin çıkmasının, Yeşil Yol bakımından ne manaya geldiğini anlıyoruz. Bakan bu defa, bir adım daha atıp, ağzından baklayı kaçırıverdi: 'doğadan para kazanmak gerektiğini, yeşil yolun bu açıdan önemli olduğu, bu proje gerçekleşirse gecesi 50T'den pansiyonlarda değil; turistlerin 10 bin dolarlık harcamalarla, lüks otellerde kalacağını ve bu suretle doğadan para kazanılması gerektiğinin' altını çizdi. Şimdiye kadar Vali'den DOKAP müdürüne kadar tüm idareciler, açıklamalarında; yöre insanına ekonomik katkı sağlayacak, ekolojik ve pansiyonculuk temelli yayla turizminden ve yaylacılığa, hayvancılığa katkısından söz ederlerdi. Oysa Bakan bu söylemleri en yetkili ağızdan yalanlamak suretiyle, 'Yeşil Yol=para' denklemini net bir şekilde özetlemiş oldu. Böylece, bugüne değin ifade etmeye çalıştığımız önemli bir olguya Bakan açıklık getirmiştir: Yeşil yolun, yöre insanına ve yöreye hiçbir ekonomik katkı sağlamayacağı; aksine sermaye yoğun yatırımlarla yaylalara, meralara, dağlara el konulacağı ve yöre insanına yasaklanacağı. Bu iddiamızı da bizzat Bakanın kendisi teyit etmiştir. Yola karşı olanların 'kaçak evleri' olduğunu, bunları tespit ettiklerini, buraları kimseye yedirtmeyeceklerini söylemiştir."
'Kaçak evler, ahırlar' söyleminin 2008 yılından beri yöre insanının, yaylacıların gündeminde olduğu kaydedilen açıklamada, o yıllarda Yeşil Yol güzergâhında evleri olan kişiler aleyhine ceza davaları açıldığı kaydedildi. Söz konusu evlerin yaylaların doğasıyla uyumlu, en az 100-150 yıllık yapılar olduğu öne sürüldü. Yayla evleri, ahırları olmadan Kaçkarlar'da yaylacılık yapılamayacağına dikkat çekildi.
Kaçkarlar ve Fırtına Vadisi'nin 1998 yılından beri doğal sit alanı olduğuna dikkat çekilen açıklamada, yasa gereği idarenin burada 'koruma amaçlı imar planı' yapması gerektiğinin altı çizildi. Bugüne kadar bölgede böylesi bir planın yapılmadığı belirtilen açıklama şöyle devam etti: "Yöre halkı, ne zaman akan damını aktarmak, ahırını onarmak istese ya sit alanı gerekçesiyle izin verilmemiş veyahut da hakkında ceza davası açılmıştır. İdare, imar planı yapma yükümlülüğünü yerine getirmediğinden zorunlu ihtiyaçlarını karşılamaya çalışan yöre insanı kaçakçı, işgalci türde suçlamalarla karşı karşıya kalmaktadır. Bizleri 'kaçak ev' yapmakla suçlayan zihniyet, bir gecede değiştirilen imar planlarıyla yapılan AVM, gökdelenlerde mal sahibi olan bürokratlara, politikacılara baksın. Ya da planı değiştirme ihtiyacı dahi duymaksızın inşasına göz yumulan binalara veyahut mahkemelerin iptal kararları karşın, devam eden inşaatlara. İşin özeti şudur: İdare, Yeşil Yol projesini dilediği şekilde gerçekleştirip, hayata geçirebilmek için; yöre insanını Fırtına'dan, Kaçkarlar'daki yaylalarından, meralarından sürme çabasındadır. Bakanın 'kaçak yapılar' sözü, bu manada önemlidir. Bakanın bu sözünü neye dayandırdığını da izah edelim: yöre insanı, sert doğa ve iklim koşullarında yaşamını, varlığını sürdürmek için onarım isteyen, çürüdüğü için yenilenmesi gereken evlerine, yaylalarına bakım yapmaktadır. Ancak 150-200 yıllık yayla evlerinin bulunduğu alanlar, 17 yıldır yapılmayan koruma amaçlı imar plansızlığı nedeniyle bazen 'doğal sit' alanına tecavüz, bazen de 1990'da çıkan Mera Kanunu'na göre 'mera alanı' sayılmak suretiyle, meraya tecavüz davalarına konu olmaktadır. Bakanının anlattığı hikâye ve bizim maruz kaldığımız gerçeklik budur. Ama Bakan bilmelidir ki; bu 'kaçaklık' durumu idarenin ihmal ve görevini yapmaması ile ilgilidir. Bahsedilen 'kaçaklık durumu' idarenin 17 yıldır yapmadığı koruma amaçlı imar planları ve Cumhuriyetin öncesinden beri var olan yayla yerleşiminin mera içine oturtan bilinçli ve maksatlı yaklaşımı nedeniyle oluşmaktadır. Amaç yöre insanının varlığını kaçak duruma düşürüp bu dağlardaki varlıklarına son vermektir. 2015 yılı başında yoğunlaşan bu ceza davalarının sonucunda yargıçlar, yöre insanlarını yaylalarında 'işgalci, tecavüzcü' olarak kabul ederse; yayla evlerimizi kendi ellerimizle yıkmamız ya da idareye terk etmemiz gerekecek. Böylece Bakanın istediği gibi, Yeşil Yol'un önündeki engeller önemli ölçüde kalkmış olacak. Bu şekilde yaylacılardan arındırılmış bu yaylalar (ki güya amaç yaylaları birleştirmektir) süratli bir şekilde yapılaşmaya açılacaktır."
CİHAN