Dünyada en yaygın kanser türleri arasında 6. sırada yer alan karaciğer kanseri, ülkemizde de her yıl binlerce kişinin hayatını tehdit ediyor. Karaciğer kanserinin en önemli nedenini ise Hepatit B ve C enfeksiyonları oluşturuyor. Memorial Ataşehir Hastanesi Organ Nakli ve Genel Cerrahi Bölüm Başkanı Prof. Dr.Yalçın Polat, karaciğer kanseri için en fazla riski taşıyan grubun hepatitli kişiler olduğunu söyledi.
Polat, vücudun fabrikası olan karaciğerin vücudun tüm sistemlerini etkileyen bir merkez, kan deposu, savunma sisteminin bir parçası olduğunu söyledi. Karaciğer kanseri erken dönemde belirti vermediği için erken tanı ihtimalinin düşük olduğunu kaydeden Polat; "Bu kanserlerin yüzde 80'i daha çok siroz olan kişilerde gelişmektedir, bu nedenle hastalar yakından takip edilmelidir. Risk altında olmayan bireylere göre Hepatit B ve C hastası kişilerin karaciğer kanseri olma riski 200 kat daha fazladır. Hepatit B, aşılanma ile önlenebilir. Hepatit C için geliştirilen tedaviler de oldukça olumlu sonuçlar vermektedir. Siroz, karaciğer hücrelerinin alkol, hepatit ve bağışıklık sistemi ile ilgili nedenlerle hasar görmesi sonucu oluşan bir hastalıktır. Siroz hastalarının yüzde 5'inde karaciğer kanserine yakalanma riski vardır. Obezite de karaciğer yağlanması ve sirozu tetiklediği için karaciğer önemli riskler arasında yer almaktadır" dedi.
"ANİ KİLO KAYBI, KARIN ŞİŞLİĞİ VE HALSİZLİĞE DİKKAT"
Karaciğer kanserinin bazı vakıalarda ileri bir aşamaya gelene kadar herhangi bir belirti göstermeyebildiğini anlatan Prof. Dr. Polat, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Kanser ilerledikçe nedensiz kilo kaybı, karnın sürekli şiş olması, sıvı birikimi, iştah kaybı ve sürekli halsizlik, sarılık gibi belirtiler ortaya çıkmaya başlayabilir. Bu tür belirtiler yaşayan kişilerin en kısa sürede doktora başvurması gerekmektedir. Karaciğer kanserleri, dünyada görülen kanser türlerinde 6. sırada yer alsa da, ülkemizde siroz ile ilgili hastalıklar fazla olduğu için daha sık olduğunu söylenebilir. Bu nedenle kronik hepatit ve erken evre sirozlu hastalar tümör gelişme riskine karşı 6 ay-1 yıllık periyotlarla radyolojik olarak MR ve ultrason ile takip edilmelidir."
"EN İDEAL TEDAVİ ORGAN NAKLİ"
Ultrasonografi ve kanda tümör göstergelerine bakılarak karaciğer kanserinin tanısının konulabildiğini ifade eden Prof. Dr.Yalçın Polat; "Kötü huylu tümörlerin tespitinin ardından; onkolog, radyolog ve cerrahlardan oluşan bir ekip ile tedavi planı oluşturulur. Karaciğer tümörlerinin cerrahi olarak çıkarılmasının yanında, radyolojik olarak ilaçla ve radyofrekans ile tedavi sağlanabilir. Karaciğer dokusunun kendini yenileyebilmesi nedeniyle tümörlü kısım çıkarılabilir. Cerrahide dikkat edilmesi gereken, geriye kalacak karaciğerin hastanın yaşamını sağlıklı bir şekilde sürdürmesine yetecek nitelikte ve boyutta olmasıdır. Karaciğerde yer alan tümörün cerrahi olarak çıkarılması uygun değilse, karaciğer nakli ile tedavi sağlanabilir. Hastayı karaciğer nakline götüren birçok sebep bulunmaktadır. Karaciğer tümörleri de bunlardan biridir. Tümör uygun kriterlere sahipse sonuçları açısından en ideal tedavi, karaciğer naklidir. Karaciğer nakli ile potansiyel olarak tümör gelişme riski olan hastalıklı karaciğer tamamen çıkarılır. Yerine sağlıklı karaciğer nakledilir. Nakil yapılan hastalarda tümörün yeniden çıkma riski, daha azdır." diye konuştu.
"KANSERİ ENGELLEMEK İÇİN HEPATİT VİRÜSLERİNDEN KORUNMAK GEREKLİ"
Karaciğer kanserini engellemek için hepatit virüslerinden korunulması gerektiğini kaydeden Polat, şu uyarılarda bulundu; "Hepatit B virüsüne karşı aşılanma geç olmadan sağlanmalıdır. Siroza ve uzun dönemde karaciğer kanserine neden olabileceği için aşırı alkol tüketiminden de uzak durmak gerekir. Sağlıklı beslenme ile obezite ve diyabet riski düşürülerek beraberinde oluşabilecek karaciğer yağlanması, siroz ve karaciğer kanseri riski de azaltılmış olacaktır." CİHAN