"STV hiçbir zaman örgütsel bir iş içinde olmamıştır"
Karaca, özetle şunları söyledi:
“Mustafa Dönmez’e bu klibi için teşekkür ediyorum. Lehime olan bir hususta cevap niteliğinde bir klibi getirmiş oldu. 8-9 yıl öncesi STV’de yayınlanan bir görüntü. Ben bir gazeteceyim, gazeteci olarak da basın meslek ilkelerine tabiyim. Yapılan bir TV yayıncılığıdır ve RTÜK kanununa tabidir. Ama maalesef son dönemde bazı kanunlar birilerine göre var, birilerine göre yok oluyor. Siz burada ABD, Suudi Arabistan kanunlarına göre yargılama yapmıyorsunuz, TCK’ya göre yapıyorsunuz. Peki RTÜK kanunu ne diyor? Yayın tarihi itibarıyla 60 gün içinde düzeltme ve cevap hakkı kullanılır diyor. 9 yıl geçmiş. Kaç 60 gün geçmiş, vicdanınıza bırakıyorum. Normalde bunu söylemem ve geçmiş olsun demem gerekirdi, ama bunu söylemeyip, olayı derinlemesine anlatacağım.”
“BANA ÖRNEK GÖSTERİN İDAMIMA KARAR VERİN”
Karaca, yayıncılıkta sorumluluğun “Sorumlu müdür”de olduğunu da vurguladıktan sonra şöyle devam etti:
“Bu haber 27 Mart 2017’deki celsede gündeme geldi. Ahmet Tatar Beyefendi açıklama yapıp, sorusunu sordu. Ahmet Tatar Beyefendinin seyrettiği STV, STV Haber değil, TRT Haber’dir. 18.30’da yayınlayan onlardır. Kayıtları çıkarsınlar. Biz saat 20.00’de yayınlamışız. Değilse milyon kere özür dilerim. Sağolsun, sayın Dönmez getirdi, önüme koydu. Bir internet sitesi, internet haber mühimmat listesini 19.00’da vermiş. Sayın Ahmet Tatar’ın hakperest olduğuna inanıyorum. Eğer hatırlarsa izlediği TRT’dir. Çünkü, kazıyı izleme izni sadece TRT ve AA’ya verilmiş. Ayrıca Türkiye’de hangi olay vardır ki, bana böyle bir olay gösterin, idamıma karar verin. Savcı olay yerine gelecek, rapor tanzim edecek ve medya ondan sonra haber yapacak, böyle bir şey yok. Örnek, Rus Büyükelçisi Karlov olayı, savcı mı beklendi? Medya şakır şakır haber yaptı. Şu noktaya girmem, Mustafa Dönmez Türk mahkemelerinde beraat etmişse etmiştir. O kısmı beni ilgilendirmez, ama neden o polisler ve STV için suç duyurusunda bulunmamıştır. Sayın Dönmez’e tekrar teşekkür ederim.”
“STV HİÇBİR ZAMAN ÖRGÜTSEL BİR İŞ İÇİNDE OLMAMIŞTIR”
Karaca’nın bu beyanları üzerine söz alan Avukat Nusret Senem, “İzahatları tatmin edici değil. Bu sadece bir örnek. Haklı bile olsa kumpas davalar süresince bir örgütsel faaliyetin unsuru olarak yayın yaptıkları gerçeğini değiştirmez.” iddiasında bulundu. Karaca, Senem’in sözlerine, “STV hiçbir zaman örgütsel bir iş içinde olmamıştır. İnanmıyorsanız, TRT ve AA elinizin altında. O gün yaptığı haberleri istersiniz. Eğer yok etmiyorlarsa” karşılığını verdi.
Duruşmada, Mahkeme Başkanı Selfet Giray, Adalet Bakanlığı’nın Dışişleri Bakanlığı kanalıyla Fethullah Gülen, Akın İpek, Harun Tokak, Süleyman Uysal başta olmak üzere davanın diğer sanıklarının iadesi için ABD, İngiltere, İsrail, Mısır, Almanya, Norveç ve Mozambik’e yazı yazıldığını, ancak henüz bir cevap alınamadığını, diğer sanıklar hakkında da çalışmaların devam ettiğini bildirdiğini söyledi. Başkan Giray, Yakup Saygılı’nın da gönderdiği bir dilekçeyle, “Davada adının defalarca geçtiği, 17/25 aralık soruşturmasına dair gerçeğe aykırı bilgiler bulunduğunu” söyleyerek, bunların düzeltilmesi talebinde bulunduğunu bildirdi.
TUTUKLU SANIK HAKKINDA YAKALAMA KARARI ÇIKARILMIŞ
Gelen evraklar üzerine söz alan sanıklardan Avukat Ali Çelik kendisine ait iki silahın iadesinin istendiğini, eşi silahları götürdüğünde hakkında yakalama kararı bulunduğunun söylendiğini anlatarak, “26 Temmuz 2016’dan beri tutukluyum. Mükerrerlik devam ediyor. Hukuk fakültesine başlandıgında ilk öğretilen, bir suçtan bir kez yargılanma, bir kez cezalandırma olduğudur. Bu bir koyundan çıkarılacak üçüncü post oluyor” dedi.
Davaya katılan Vatan Partisi’nin avukatı Nusret Senem de, 1 yıl geçmesine rağmen sanıkların dijital verilerinin imajlarının alınmamasını eleştirirken, bunların örgütün üst düzeyinin siyasal bağlantılarını ortaya koyması açısından önemli olduğuna dikkat çekti ve dijital verilerdeki bu gecikme sebebiyle sorumlular hakkında suç duyurusunda bulunulmasını istedi.
Mağdur müşteki avukatlarından Hüseyin Buzoğlu da soruşturmanın genişletilmesi talebinde bulunduklarını, ancak mahkemenin bunu reddettiğini hatırlatarak, soruşturmanın genişletilmesi ve Melih Gökçek, Hayrettin Karaman, Ferhat Sarıkaya, İbrahim Okur, Ahmet Hamsici, Birol Erdem, Kerim Tosun, Mustafa Kemal Özçelik gibi isimlerin tanık olarak dinlenmesinin önemini detaylı gerekçeleriyle anlattı.
“O RAPOR KASITLI OLARAK GÖSTERİLMEMEKTEDİR”
Avukat Buzoğlu dijital verilerinin imajının dahi alınmamış olmasıyla ilgili olarak da şöyle konuştu: “Mahkemenizin dört kez tenkid yazısı var. Şimdi başka daireye gönderildiği bildiriliyor. Birkaç gün içinde bırakın imaj alınmasını, içerik raporları hazırlanırdı. Örgütün üst düzeyi ile siyasi bağlantıları göstereceğinden o rapor kasıtlı olarak gönderilmemektedir. Tüm sorumlular hakkında derhal suç duyurusunda bulunulsun.”
Başbakanlık avukatı Samir Altunkaynak, avukat Buzoğlu’nun tanık dinlenmesi talebine itiraz ederek, bu isimlerin hepsinin ifadesinin bulunduğunu, bunların getirtilebileceğini, dinlenmelerinin davayı bitmez hale getireceğini savundu.
Sanıklar ve avukatlarının gelen evraklara dair beyanlarını tamamlamasından sonra bugünkü celse saat 17.00’de sona erdi.