Akciğer kanserinin dördüncü evresinde olan tutuklu Erdinç Tulay, ATK tarafından infazının ertelenmesi yönünde rapor verilmesine rağmen Yargıtay’daki dava dosyasından kaynaklı tahliye edilmiyor.
Adli Tıp Kurumu’nun (ATK) ‘sürekli hastalık, sakatlık ve kocama hali’ yönünde rapor verdiği adli suçlardan hükümlü 3 hasta tutuklu AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın verdiği kararla geçtiğimiz günlerde serbest bırakıldı. İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) verilerine göre, cezaevlerinde 456 ağır olmak üzere bin 300’den fazla hasta tutuklu var. Bunlardan biri Ankara Sincan Cezaevi’nde kalan akciğer kanseri hastası Erdinç Tulay (63).
Hakkında 2016 yılında “örgüt üyesi olmak”, “örgüt propagandası yapmak” ve “örgüt adına tehditte bulunmak” iddialarıyla açılan 3 ayrı dava dosyaları nedeniyle tutuklu bulunan Tulay, ATK tarafından infazının ertelenmesi yönünde raporu olmasına rağmen Yargıtay’da onaylanmayı bekleyen dava dosyasından kaynaklı tahliye edilmiyor.
ATK’nin Tulay'a dair 10 Temmuz’da aldığı kararda şu ifadeler yer alıyor:
“…metastatik akciğer kanseri tanısı ile kemoterapi başlaması gerektiği, 6 ay süre ile cezasının infazının ertelenmesinin uygun olduğuna, infaz erteleme süresi bitiminde tedaviye cevabı, hastalığının son durumu ile yeniden karar verilmesi…”
Tulay, 2019 yılı Mayıs ayından bu yana kanser hastası. Daha önce Bitlis Cezaevi’nde kalan ve ameliyat olan Tulay, Mayıs ayında sonra kemoterapi tedavisi için Ankara’ya sevk edildi. ATK’nin hazırladığı rapor üzerine Bitlis Cumhuriyet Başsavcılığı, 16 Temmuz tarihinde Tulay hakkındaki 1 yıl 13 ay ile 2 yıl 1 aylık hapis cezalarının infazının 6 ay ertelenmesine karar verdi.
Tulay’ın avukatı Şenay Karakuş, ATK raporu ardından Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na durumun acil olduğuna dair bilimsel notların yer aldığı 5 dilekçe gönderdi. Ancak verilen bu dilekçeler henüz işleme konulmadı.
Av. Karakuş, dilekçelerinin işlememe konulmamasına ilişkin, “Bu yaşam hakkının ihlalidir. Kişinin tek başına cezaevinde yaşamını idame ettirecek koşulları yok. Bu haliyle cezaevinde kalması sağlıklı değil. Cezaevi tarafından ‘zaten tahliye olacaksın’ gerekçiyle elzem işlemler uzun süre yapılmadı. Durumu da gittikçe kötüleşiyor. Kişinin sağlığı aldığı ceza bakımından daha önemlidir. Sağlığının kötü olduğunu da bizzat devletin en resmi kurumu olan ATK’den aldığımız raporla ispat ediyoruz. Bunun tartışmaya açık bir yanı yok” dedi.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı kalemini de arayan Av. Karakuş, ‘burada işler böyle yürütülmez, dilekçelerinizi yazılı gönderin’ yanıtı aldığını belirtti. Av. Karakuş, müvekkilinin yargılandığı iki dosyadan verilen cezalarının ertelendiğini, Yargıtay’da olan diğer dosyası hakkında da tutukluluğunun durdurulması yönünde karar verilebileceğini söyledi. Karakuş, “Yargı içerisindeki bir kopukluk kişilerin hayatını kaybetmesine neden olacak bir risk taşıyor. Bir an önce bırakılmasını, tedavisinin dışarıda yapılması en azından son günlerini ailesinin yanında geçirebilmesi sağlanmalı” dedi.
Tulay’ın kızı Esra Toplu ise, “Babam Bitlis’te birkaç gün yoğun bakımda kalmasına rağmen biz tüm bunları Sincan’a sevk edildikten sonra öğrendik. O dönemde savcılıktan ancak 20 dakika izin alabildik” dedi.
ATK’den gelen raporla birlikte babasının tahliye edilmesini beklendiği için Sincan Cezaevi’nde tedavisine devam edilmediğini belirten Toplu, “Tedavisi tekrardan bir an önce başladı. Şimdi kemoterapi görüyor. 8 Kasım günü ikinci kemoterapisini gördü. Babam kanserin dördüncü evresinde. Doktor bu hastalığı dondurmaya çalışıyor. Tedavi olmayacak durumda” diye konuştu.
Bir ay önce babasıyla görüşebilen Toplu, çok zayıfladığını ve yürüyemeyecek durumda olduğunu da aktardı. Babasının kemoterapi sonrası götürüldüğü cezaevinde sağlıklı bir beslenme ve hijyen ortamı olmadığını söyleyen Toplu, şunları ekledi: “Babamın kek ve çikolata yemekten artık midesi bulanıyor. Koğuş arkadaşları elbiselerini yıkıyor, tuvalet ihtiyacını gidermesine yardımcı oluyor çünkü kemoterapiden sonra yürüyecek mecali kalmıyor.”
Esra Toplu, sürecin hızlanması için Adalet Bakanlığı’ndan yetkililerle görüştüğünü belirterek, “Bana ‘Yargıtay’a git biz bir şey yapamıyoruz. Yargıtay bizim bir iş kolumuz’ diye yanıt verdiler. Ben de ‘babam ölüyor’ dedim. Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi’ne de (CİMER) başvurdum, babamın biran önce tahliye edilmesini istiyorum" dedi.
Tulay’ın yakınları İnsan Hakları Derneği (İHD) Ankara Şubesi'ne konu hakkında başvuruda bulundu. Konuya dair görüştüğümüz İHD Merkez Yürütme Kurulu (MYK) Üyesi Nuray Çevirmen, konuya dair hem Yargıtay ile hem de siyasi parti temsilcileriyle bir dizi görüşme yaptıklarını belirtti.
Çevirmen, “Tutuklunun tedavisi dışarıda yapılmalı aksi halde yaşam hakkı ihlal edilmiş olacak” dedi.Çevirmen, “Durumu kötü olan birçok hasta mahpus var. Cezaevlerinde sağlık koşullarına erişimde büyük problemler yaşanıyor. Hastaların tedavileri yapılamıyor. Cezaevlerinde gittikçe ölümler artıyor. Siyasi partilere, sivil toplum örgütlerine, kamu kurumlarına adım atma çağrısını bir kez daha yineliyoruz” diye belirtti.