Boğaziçi Üniversitesi (BÜ) Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Bölgesel Deprem-Tsunami İzleme ve Değerlendirme Merkezi Müdürü Dr. Doğan Kalafat, Kandilli Rasathanesi'nin Bölgesel Deprem ve Tsunami İzleme-Değerlendirme Merkezinde Marmara Denizi Silivri açıklarında meydana gelen 4,6 büyüklüğündeki depreme ilişkin düzenlenen basın toplantısında, depremin sahil boyunca olan yerleşim yerlerinde vatandaşlar tarafından kuvvetlice hissedildiğini aktardı. "Bu büyüklükteki bir depremin canlılar ve doğa üzerinde çok büyük bir etkisi yoktur. Yani herhangi bir hasar ve can kaybına neden olması beklenmemektedir." diyen Kalafat, sığ depremlerin şiddetlice hissedildiğini ve tahrip güçlerinin biraz daha fazla olduğunu ifade etti,
Dr. Doğan Kalafat, depreme teknik olarak bakıldığında önemli bir deprem olduğunu, Marmara Denizi'nde zaman zaman farklı kaynakta depremler olabildiğini söyledi. Kalafat, "Bu bölgede her yıl yaklaşık bine yakın deprem oluyor. Dolayısıyla bu da nadir de olsa yılda birkaç tane olabilecek depremlerden biri ama bu deprem bizi rehavete sokmamalıdır. Bize bu coğrafyada muhakkak her an deprem olacakmış gibi hazırlıklı, dayanıklı, dirençli bir toplum olmamızı öngörüyor." diye konuştu.
"Marmara Denizi'nde iki önemli sistem bir şekilde çarpışıyor"
Basın toplantısının ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Kalafat, "Büyük İstanbul depremi olursa Marmara Denizi'nin batısında mı beklemek gerekiyor?" şeklindeki soruya, Kuzey Anadolu Fayı'nın Marmara bölgesinin batısına doğru geldiği zaman iki kola ayrıldığını, birinin İzmit Körfezi'den geçerek Saroz'a bağlandığını, diğerinin ise İznik Gölü'nün güneyinden geçip güneye doğru uzandığını vurguladı. Kalafat, "Marmara Denizinde iki önemli sistem bir şekilde çarpışıyor. Dolayısıyla hangisinin daha güçlü olacağı konusunda bir sonuç vermemiz gerekirse, burada ağırlıklı olarak Kuzey Anadolu Fayı'nın daha tehlikeli olduğu ve daha büyük deprem üreteceğidir." ifadelerini kullandı.
Dr. Kalafat, "Marmara'da beklediğimiz depremler 6 ile 7 civarındaki depremlerdir. Bunlar depremin olacağı parçanın özelliğine bağlı olarak değişebilir. Biz bu depremin hangi kolda olacağını bilemiyoruz ama iki kolda da olabilir, hangisinin önce olacağı konusunda bir şey söylememiz söz konusu değil. İkisi de önemli derecede tahribata ve kısmen de olsa yaralanmalara, can kaybına neden olabilir." şeklinde konuştu.
Bir gazetecinin depremin kırılma noktasına ilişkin soruya da Kalafat, bugünkü depremin biraz daha sığ bir derinlikte gerçekleştiğini, bunların kendilerine ana fayla, olası büyük depremlerle ilişkili de bilgi verebildiğini, aynı zamanda da fayın mekanizmasının, depremin olduğu episantrın lokasyonunun da önemli bilgiler olduğunu dile getirdi.
"O büyük deprem olacak"
Bir soru üzerine ufak depremlerin coğrafyamızda hazırlık safhasında olduğunun bir işareti olduğunu söyleyen Kalafat, "Küçük depremler hiçbir zaman büyük depremin enerjisini almazlar. Büyük deprem üretme potansiyelinin çok yüksek olduğunu ve hazırlık safhasında olduğunu bize işaret ediyor. Kuzey Anadolu Fayı, 1999 depremleri öncesinde de aynı şekilde aynı özellikleri taşıyordu. Kuzey Anadolu Fayı büyük deprem üretmeden önce önemli deprem aktivitesine sahipti. Ama bunlar hiçbir zaman büyük depremin enerjisinin hiçbir şekilde sıfırlamaz. O büyük deprem olacak." diye konuştu. Olası Marmara depreminin 7 civarında olacağını belirten Kalafat, "Ama bu hiçbir zaman 17 Ağustos depremi büyüklüğünde olmayacak veya Erzincan gibi 1939 depremi gibi 7,9'lar gibi olmayacak." dedi.
Kalafat, doğa olaylarının hiçbir zaman yüzde 100 konuşulamayacağını kaydederek, buna rağmen doğa olaylarını iyi takip edip mevcut bilgilerin iyi değerlendirilmesinin çok önemli olduğunu ifade etti.Depremin tahrip gücüyle ilgili konuşan Kalafat, şunları söyledi: "Depremin büyüklüğü artıkça depremin tahrip gücü de artmaktadır. İkincisi, maalesef Marmara Denizi'ndeki kaynaklar şehirlerimize çok yakın. Depremin merkezi ne kadar yakınsa o kadar etki alanı fazla olacaktır. Üçüncüsü, depremin derinliği. Sığ odaklı depremler ülkemizi çok olumsuz olaylarını yani Japonya depremleriyle mukayese edemezsiniz. Japonya'daki depremler 600 kilometre derinliğe kadar iner. Onların yüzeydeki ve tahrip alanları daha azdır. Ama bizimkiler çok sığ olduğu için tahrip gücü çok fazladır. Diğer olumsuzluk da zemin koşulları. Zemin koşullarına uygun yapı tasarımları yapılması gerekir." şeklinde konuştu.
"Her ailenin bir afet planı olmalı"
Kalafat, doğal afet öncesi alınan tedbirlere göre depremin ortaya çıkaracağı risklerin en aza indirilmesinin bağlantılı olduğunu vurgulayarak, sözlerini şöyle tamamladı: "Bölgede irili ufaklı depremler farklı kaynaklardan da olsa çalışırlar. Bunlar bu bölgenin doğal süreci içerisinde değerlendirilmeli. Ama bu hiçbir zaman 'Deprem olmayacak, rahat edelim' anlamına gelmiyor. Bu, bize burada yaşayacaksak bu coğrafyanın tamamında aktif fayların olduğu ve bunların deprem potansiyellerinin yüksek olduğunu bize ifade ediyor.
Yapmamız gereken deprem anında, öncesi ve sonrası neler yapmamız gerektiğini bilinçli bir şekilde birey olarak, aile olarak, mahalle olarak toplum olarak ortaya koyabilmemiz. Mesela aile afet planı dediğimiz deprem öncesi her ailenin bir afet planı olmalı. Çünkü elektrikler belli bir yükten sonra kesilecektir. Bu büyük depremden sonra artçı depremler de olacaktır. Aile olarak tahliye planlarımız olmalı ve depremde eğer çok katlı binalarda yaşıyorsak aşağıya inme şansınız olmayacak. Üst katlar çok sallanacak. Bu üst katlarda herhangi yapısal olmayan tehlikeli unsurları sabitlememiz ve onların vereceği zararları en aza indirmemiz gerekmektedir."