DR. ALİ DEMİREL- SAMANYOLUHABER.COM
Soru: “Kur’an’da değişik ayetlerde Allah, bazı kullarının kalplerini mühürleyeceğini ifade ediyor. İster istemez insanın aklına şu soru takılıyor: Eğer kalpleri mühürleyen Allah ise o zaman kalbi mühürlenen kulların suçu ne?”
Bu soruyu bize okumaya, araştırmaya ve sorgulamaya çok meraklı olduğunu ifade eden genç kardeşimiz Ömer Faruk soruyor ve ekliyor: “Abi bu soruyu çekinerek yazdım.”
Bu vesileyle Ömer Faruk kardeşimizin şahsında özellikle genç kardeşlerime şunları söylemek istiyorum.
İnsanı öğrenmeye, bilmeye götüren ilk adım bellidir: Sorular. Önce sorular akla takılır. Ardından bu soruların peşine düşülür ve tatlı bir arayış başlar. Neticede de cevaplara ulaşırız.
İmam-ı Gazali Hazretleri’ne sorarlar: “Bilgide bu dereceye nasıl ulaştın?” “Bilmediklerimi çekinmeden sormakla.” der. Evet, soru sormak çok önemli. Hele bu sorular iki dünyamızı da ilgilendiren inanç ve ibadetlerle ilgili sorular ise.
O yüzden elbette hiç çekinmeden her türlü sorunuzu sorabilir, bize yazabilirsiniz.
Şimdi sorunun cevabına geçelim:
Rabbimiz, soruda da ifade edildiği gibi Kur’an-ı Kerim’de, bazı kulların kalplerinin mühürleneceğini ifade ediyor. (Bakara, 2/7) Bu, doğru. Ancak Kur’an’da geçen “kalplerin mühürlenmesi” durumu, durup dururken, haksız yere Allah’ın kullarına tabiri caizse dayattığı bir “mühürleme” değil. Aksine bütün uyarılara bazı kulların bilerek ve isteyerek günahlarda ısrarcı olmaları sonucunda gerçekleşen bir mühürlenmedir.
Ne demek istediğimizi biraz açalım isterseniz.
İnsanın kalbi, Allah’ın (hâşâ) haksız şekildeki bir yaptırımıyla değil kişinin bilerek ve isteyerek, günahlardaki ısrarcılığı sebebiyle mühürlenir.
Bu bağlamda kalplerin mühürlenmesi, günah işleme konusunda yapılan ısrarcılık ve kusurları hafife alma sonucunda kalbin giderek kirlenmesi ve en sonunda da artık kalpte aydınlık bir nokta kalmayacak şekilde tamamen kararması anlamındadır. Yani insanlar, ısrarla ve bilerek işledikleri günahlar sonucunda, kendi kendilerinin kalplerini mühürlemiş olurlar.
Bu hakikati bir hadislerinde Efendimiz (s.a.s.) şöyle dile getirir:
“Günah ilk defa işlendiği zaman kalpte bir siyah nokta yani kara bir leke oluşur. Eğer sahibi pişman olur, tövbe ve istiğfar ederse kalp yine parlar. Etmez de günah tekrarlanırsa, o leke de artar. Sonra arta arta bir dereceye gelir ki, leke bir kılıf gibi bütün kalbi kaplar. İşte Mutaffifîn sûresinde “Hayır, onların işleyip kazandıkları şeyler, kalplerinin üzerine pas tutmuştur.” (Mutaffifîn, 83/14) âyetindeki “rayn” da budur.” (bk. Tirmizi, Tefsiru Sûre, 83, 1; İbn-i Mace Zühd 29)
Konuyu bir örnek vererek daha da açalım.
Demir ve metal parçalardan oluşan bir motor düşünelim. Eğer bu motorun düzenli bakımı, sahibi tarafından, bilerek ve isteyerek, yıllar boyunca yapılmazsa, bu motorun hali en sonunda ne olur?
Hak ettiği bakımı ve tamiratı yıllar boyunca görmeyen, eskiyen ve bozulan parçaları değiştirilmeyen bu motor, bakımsızlık sebebiyle tamamen paslanarak kullanılmaz hale gelir ve hurdalar mezarlığındaki yerini alır.
Hâlbuki motorun sahibi, bu aşamaya gelinmeden önce gerekli tedbirleri alarak gerekli bakımı yapsaydı motor, hurdalığa atılmak yerine halen çalışıyor olacaktı.
Şimdi soralım:
Bu durumda, motorun hurdalığa gitmesi motoru yapan kişinin mi suçudur yoksa onu kullanan kişinin mi?
Elbette suç, motorun kullanıcısına aittir. Motorun kullanım kılavuzunda bulunan bilgilere ve ustaların uyarılarına rağmen kullanıcı bunlara kulak tıkayarak, motorun sonunu kendi elleriyle hazırlamıştır.
Günahkâr insanların, kendi kalplerini mühürlemesi de yukarıda yer alan motor örneğine benzer. Allah, göndermiş olduğu kitap, peygamber ve bunların izinden giden rehberler aracılığı ile kullarını günahlara karşı uyarmış ve günahlardan dönerek tövbe eden kullarına, her zaman af kapısını açık bırakmıştır.
Ancak insan bütün bu uyarı ve tavsiyelere rağmen halen günah işlemeye devam ederse, yavaş yavaş kalbinde bulunan beyaz, aydınlık kısımlar da kirlenerek kararmaya başlar.
En sonunda da kendi cüz-i iradesiyle göz göre hiçbir beyaz, aydınlık nokta kalmayacak şekilde kendi kalbini mühürlemiş olur.
Özetle bizzat kendisi kalbini mühürletme adına her şeyi yapar. Allah da bu durumda o kimsenin kalbini mühürler.