Osman Akça -HİKMET.NET
Efendimiz’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) özellikle ailesini uyandırması, bu gecelerde aile fertlerine ve hatta çocuklarımıza da dayanabilecekleri ölçüde bu ibadet atmosferini yaşama fırsatının verilmesi gerektiğini göstermektedir. Bu gecelerde çeşitli sürprizlerle onları ayakta tutarak aile içerisinde manevi bir atmosfer oluşturmak gerekmektedir. Nitekim çocukların ruhî gelişimleri adına böyle altından zaman dilimlerinden istifade etmeleri çok önem arz etmektedir.
Bizler için bereketlerle dolu aşr-ı avâhirde günlük koşuşturmalarımızı azaltarak bir kenara çekilmenin, kalp ve gönül dünyasına yönelmenin ve böylece uhrevîleşmenin tam zamanıdır. Gönlümüzü ve zihnimizi meşgul edecek şeylerden bu müddet içerisinde biraz daha uzak durmak gerekmektedir. Kalp ve ruhumuzu güncel meselelerin esaretinden kurtaramaz, ibadetlerimizde gündelik problemlerle zihnimizi meşgul edersek -hafizanallah- yapılan ibadetlerden geriye açlık ve yorgunluktan başka bir şey kalmaz. Dolayısıyla geceleri konsantrasyonumuzu etkileyebilecek faaliyetleri azaltmak ve hem zihnen hem bedenen hazırlık yapmak bu geceleri ihya adına çok önemlidir.
Kadir gecesini değerlendirme adına yapılabilecek bazı amelleri zikretmeden geçemeyeceğiz.
1- Gece ibadeti: Bu geceyi sabaha kadar ibadet-ü taatle özellikle namaz kılarak değerlendirmek gerekir. Nitekim, Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem): “Kim kadir gecesini namaz kılarak ihya ederse geçmiş bütün günahları affolunur” buyurmaktadır. (Buhârî, “Fazlu leyleti’l-?adr”, 1; Müslim, “Salâtü’l-müsâfirîn”, 175-176)
2- İtikaf: Kadir gecesi için pusuya yatmak olarak da isimlendireceğimiz itikaf; bazı günler, bütün dünyevî meşgalelerini bir kenara bırakarak, dünya işlerini Allah’a teslim edip O’nun (celle celâluhu) kapısında kah el pençe divan durarak, kâh rükû vaziyetinde, kâh başını secdeye koyarak, dualarla, zikirlerle, Kur’an tilaveti ve tefekkürle, işlemiş olduğu günahların ağırlığını atmak ve yeni bir hayata sıçramayı istemektir. Elini, dilini, gözünü, kulağını dünyevi meşguliyetlerden uzak tuttuğu gibi, hayalini de dünyevi hırs ve cazibelerden azade kılarak, bütün âzâ, duygu ve düşünceleriyle kendini Allah’a vermektir. İtikaf, Efendimiz’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) hiç terk etmediği bir sünnetidir.
Netice olarak itikaf, özellikle son on gün Kadir gecesini karşılama adına çok ehemmiyet arz eden bir sünnettir.
3- Dua: Bu geceyi değerlendirmenin en önemli vesilelerinden biri de duadır. Dualarımızda özellikle mağdur ve mazlum kardeşlerimiz başta olmak üzere, yeryüzünde hizmet etmeye kendini adamış hakikat erlerini ve dünyanın dört bir yanında bulunan muhtaç ve mazlum mümin kardeşlerimizi unutmamalıyız. Dünyanın farklı coğrafyalarında yaşanan zulmün bitmesi için dua dua yalvarmalıyız. Şunu hiç aklımızdan çıkarmamalıyız; Allah Teâlâ belki bu sıkıntıların hepsini gönülden yapılan bir dua ile bertaraf edecektir. Dolayısıyla dualarımızı “Ya Rabbi istersen ver, istersen verme” mantığıyla ve müstağni bir tavırla değil bütün varlığımızı ortaya koyarak, gönülden süzülen sûzişîn nağmelerle, inilti ve göz yaşları içerisinde yapmalıyız.
4- Kuran Okuma: Kadir gecesi Kur’ân’ın Levh–i Mahfuz’dan dünya semâsına toptan indirildiği ya da Kuran’ın nazil olmaya başladığı gecedir. (Suyutî, Celaleddin, el-İtkan, s. 156) Bu gecede Kur’an’ın her harfinin sevabı katlanarak verilir. Bu gece yapılacak en önemli ibadetlerden birisi de sadece dille değil kalple ve gönülle duyarak, hissederek gözyaşlarıyla Kur’an okumaktır.
5- Tövbe: Eğer üzerimizde kul hakkı varsa bu günler helalleşmenin, kırgınlık ve dargınlıkları gidermenin, gönül almanın tam zamanıdır. Bu zaman dilimlerinde yapılması çok önem arz eden amellerden birisi de tevbe ve istiğfardır. Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) bu gece yapılacak en önemli duanın istiğfar olduğunu ifade buyurmuştur. Nitekim Hz. Aişe (radiyallâhu anha): “Kadir gecesinin hangi gece olduğunu anlarsam nasıl dua edeyim?” diye sorar. Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem):
“Allahım sen afv u keremi bol olansın, affı seversin, ne olur beni affeyle!”şeklinde dua etmesini tavsiye buyurur. (Tirmizî, Da?avât, 84; İbn Mâce, Duâ?, 5)
4- İnfak, İhtiyaç Sahiplerinin Yardımına Koşma, Muavenet:
Ramazan’da özellikle Kadir gecesinde amellerin karşılığı katlanarak verileceği için özellikle ihtiyaç sahiplerinin ihtiyacını giderme, infakta bulunma, insanların gönlünü alma.. gibi Cenab-ı Hakk’ın merhametini celb edecek her çeşit salih ameli yerine getirmeye çalışmalıdır.
Özellikle ülkelerinde zulüm gören mazlum ve mağdurların sıkıntılarını giderme, onların gönlünü alma, çocuklarını sevindirme bu dönemde çok önem arz eden bir salih amel kapısıdır. Ve böyle büyük sevaplara vesile olan bir kapıya bir mü’minin sırt dönmesi büyük mahrumiyetler yaşamasına sebebiyet verir.
Hz. İbn Abbas (r.a.) Mescid-i Nebevî’de itikaf yapmaktadır. Derken yanına birisi gelir, selam verip yanına oturur. Her halinden sıkıntılı ve dertli olduğu anlaşılan bu kimseye İbn-i Abbas: “Seni çok üzgün ve dertli gördüm, ne oldu?” der. Adam: “Vallahi, Hz. Peygamberin Amcasının oğlu! Ödemem gereken bir borç var o sebeple çok üzülüyorum.” der. Hz. İbn-i Abbas: “Gidip alacaklılarla konuşmamı ister misin?” der. O da: “Arzu edersen, sen bilirsin.” der. Hz. İbn Abbas hemen hazırlanıp çıkar. O’nun mescidden çıktığını gören adam çok şaşırarak “Neden çıktın? Yoksa itikafta olduğunu unuttun mu?” der. İbn-i Abbas, Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) yakın vakitte vefat ettiği için gözyaşları içerisinde: “Şu kabrin sahibinden şunları işittim der: “Kim bir kardeşinin ihtiyacını gidermek için bir yere gider ve o işi çözerse 10 sene itikaf yapmış sevabı kazanır. Kim sadece rızayı ilahiyi hedefleyerek itikafa girerse Cenab-ı Hakk onunla cehennem arasına üç hendek koyar. Bu hendeklerin her birisi doğu ile batı arası kadar genişliktedir..” (Beyhakî, Şuabu’l-İman, 424-425)
Nasıl ki bazı dönemlerde kampanyalar düzenleyen mağazalardan alışveriş yapabilmek için ehl-i dünya var gücüyle yarışıyor. Belki çok erken vakitlerde o mağazaların önlerinde toplanıp bekliyor, mağazalar açılır açılmaz bütün kuvvetlerini kullanarak içeriye giriyorlar. O kalabalıklar içerisinde belki hayatlarını tehlikeye atarak almak istedikleri şeyleri alıyorlar. Bizler de uhrevî hayatımız adına onlar kadar belki onlardan daha fazla gayret göstermeliyiz. Hadiste ifade edildiği gibi: “Bu gecenin hayrından nasipsiz olan kimse bütün hayırlardan mahrum olur. Böyle bereketle tüllenen bir gecenin hayırlarından ise ancak bedbaht kimsenin nasibi yoktur.” (İbn Mâce, 1644)