Jan Paul Buijs- AMSTERDAM
Stichting Burgerhart Amsterdam ve Kunst van het Samenleven projeler koordinatörü Basri Doğan, Amsterdam'da bir İftar ve Rumi Akşamı temalı bir akşam sırasında beni Rumi hakkında konuşmaya davet ettiğinde, iki kere düşünmeme gerek kalmadı.
Elbette katılırım dedim. Son yıllarda, Rumi temalı biri öğleden sonra çok sayıda Basri’nin davet ettiği bu tür akşamlara katıldım.
BU TÜR AKŞAMLAR BENİ ÇOK DUYGULANDIRIYOR
Amsterdam Burgerhart Vakfında düzenlenen İftar ve Rumi Akşamı yine gönülleri fethetti. Yine Amsterdam’da bu tür güzel buluşma akşamlarına isteyerek ve severek birden fazla kez katıldım. Çünkü sanat ve müzikle çerçevelenen kültürler arasındaki açık, iç ısıtan alışveriş beni her zaman duygulandırıyor. İlk başta, bu iç açıcı değişimin Türkiye'den gelen bir grup Müslüman kökenli hizmet hareketine mensup mültecilerden oluşmasına şaşırdım. Evini, işini, akrabalarını ve her şeylerini geride bırakan insanların Hollanda toplumunda bağlantı kurmaktan başka yapacak işleri var, değil mi? Ama yavaş yavaş bu insanların çok özel bir grup insan olduğunu anlamaya başladım.
ÇOK FAZLA HİZMET İNSANLARI İLE TANIŞMAM BENİ MUTLU EDEN BİR İLAHİ NİMET OLARAK GÖRÜYORUM
Vatandaşlarına karşı bir 'hizmet' tavrı içinde hareket etmeyi bir görev olarak gören Hizmet('hizmet') hareketinin destekçileri bu güzel insanlar. Dil koçluğu yaptığım mülteci merkezi Ter Apel'deki kabul merkezinde genç bir aile, geldikten hemen sonra kendileri ve kendi acıları için endişelenmek yerine diğer mülteciler için çorba pişirmeye başladığına şahit oldum. Bu şekilde daha fazla hizmet insanları ile tanıştım ve sonunda Amerika’da ikamet eden Hizmet Hareketinin öncüsü alim ve filozof Fethullah Gülen hakkında bir ilahiyatçının kitabını okuduktan sonra hayat felsefelerinin sevdiğim şair ve mistik Mevlâna ile ilgili olduğunu anladım. Türkiye'deki baskılar nedeniyle dünyanın birçok ülkesine yayılmış bu insanlarla tanışmam beni mutlu eden bir ilahi bir nimet olarak görüyorum.
AMSTERDAM RUMİ İFTAR AKŞAMI
Burgerhart Amsterdam Projeler Koordinatörü Basri Doğan'ın 15 Nisan'da Amsterdam'da düzenlediği Rumi İftar akşamına geri dönecek olur isek, bu tür akşamların hem katılım yönü ve hem de çok kültürlü karakterler bakımından çok özeldi. 120'si Hizmet Hareketine bağlı insanlardan, 95'i ise her kültürden ve mezhepten olmak üzere 235 kişi İftar ve Rumi Akşamında salonda yerlerini almışlardı. Gecenin en dikkat çeken noktalarından biri de şüphesiz Konya'daki Mevlâna merkezinin başkanı olan Sema ustası Abdulkadir Dikici'nin performansıydı. Batı'da Semazen'i çok özel sembolizmleriyle "Gezici Derviş" olarak tanırız: Sema sırasında Derviş tamamen dünyadan arınmış olarak manevi bir ortamda orada bulunanlar arasında dairesel hareketlerle dağıttığı İlahi Sevginin sadece bir kanalıdır. Özel kıyafetlerin anlamı bununla ilgilidir.
ÇOĞU KÜLTÜRDE ORUÇ BİR ARINMA VE MANEVİ ATMOSFER
Moderatör Kamila Boukfouz, İslam'da oruç dönemi olan Ramazan'ın anlamını açıkladı. Protestan kilisesinin bir Papazı ve Yahudi geleneğinin bir temsilcisi geleneklerinde orucun anlamını anlattılar. Çoğu kültürde oruç bu bir arınma ve insanın kendisi ile ilgili düşünme dönemi ve kendisini dünyadan arındırarak manevi bir atmosfere çekmesidir. İslam'da gün doğumu ve gün batımı arasında yemek yenmemesi ve genel olarak ılımlı bir yaşam tarzının olması ve hayır işlerine daha fazla zaman harcanması gelenektir. İftar yemeği de bunun içinde özel bir gelenektir. Farklı kültürlerden, inançlardan ve kökenden gelen insanlar gün batımından sonra birlikte yemek yemeye davet edilir. Birçok iftar yemeğine misafir oldum ve Türk mutfağından zengin bir yemeğin tadını çıkarırken her zaman açık kültürler arası bir alışveriş şöleni oldu. Amsterdam'da bu akşam, Hollanda’nın en büyük süpermarketler zinciri Albert Heijn tarafından desteklendi ve herkesin başarılı yemeğe katılabileceği masaların olduğu daha büyük bir odada samimi bir havada iftar yemekleri sunuldu. Samimi bir ortamda yemeklerde dostluklar oluşturuldu. Gece geç saatlere değin masalarda diyaloglar devam etti.
HAPİSTEKİ TUTSAK ÇOCUKLARIN ÖZGÜRLÜĞE ÖZLEM RESİM SERGİSİ
Bu akşamın özel bir unsuru, Türkiye'den Batı'ya mülteci olarak gelen çocukların sanatının sergilenmesiydi. Çizimlerin çoğu, bir noktada yaklaşık 800 bebeğin anneleriyle birlikte tutulduğu hapishanedeki yaşamın yanı sıra kaçak yaşamın izlenimlerini de gösteriyor. Aslında hapisteki tutsak çocukların özgürlüğe özlem resim sergisi, kaçmak zorunda olmadığımız ve başımızın üstünde bir çatı ile güvenli bir durumda arkadaşlarımızla birlikte yemek yiyebildiğimiz zaman, sahip olduğumuz zenginlik üzerine bir düşünme anını bize göstermesi açısından ibret verici buluyorum.