Yaver Salih Bozok şöyle diyor…
“BİZ YAPTIK. İZMİR’İ YAKAN DA, YAĞMALAYAN DA BİZİZ…”
13 Eylül 1922. 102 yıl önce. Yahudi ve Müslüman mahalleleri hariç İzmir’in tamamı yanıyor. Sıradan bir yangın değil bu. Adeta cehennem. Bazı Kemalistler, bu yangın için Yunan askerlerini, bazıları Ermenileri suçlar. Mesela Atatürk’ün yaveri Salih Bozok’u okusalar, inandıkları gibi olmadığını anlar ve susarlardı.
Salih Bozok, Atatürk’ün ölümüne kadar onun yanından ayrılmayan ve o ölünce, kendini tabancayla göğsünden vurarak intihar girişiminde bulunan bir sadakat abidesidir. İzmir yangını sırasında notlar tutmuş ama bu notları kitap haline getirmemiştir. Bozok’un anılarını yayına hazırlayan İsmet Bozdağ, kitabına sadece şu kadarını almıştır: “Bu karşılıklı bekleyiş bir yerde bozuluverdi. Şehirde yağma ve yangın aynı zamanda başladı. Askerlerin ve yerli halkın koyulduğu yağma mı yangınları başlattı, yoksa yangınlar mı yağmanın kapılarını açtı bilinmiyor ama yağma sürüyor ve yangın büyüyordu...” Görüldüğü gibi, Salih Bozok, Yunan askerlerini, yerli Rum sivilleri ve Ermenileri suçlamıyor. “Askerlerin ve yerli halkın koyulduğu yağma mı yangınları başlattı, yoksa yangınlar mı yağmanın kapılarını açtı, bilinmiyor ama yağma sürüyor ve yangın büyüyordu.” diyerek sorumluluğun kesin olarak altını çizmiştir.
Ayrıca, 11 Eylül 1922 Pazartesi günü İngiliz Konsolos Harry Lamb ve İngiliz Donanması Komutanı Amiral B. Brock ile Mustafa Kemal arasında geçen sert tartışmaları bilmemizi, Salih Bozok’a borçluyuz. Onun bıraktığı notlar olmasaydı, bu mümkün olamazdı.
Salih Bozok’un anılarını yayına hazırlayan ikinci kişi, Gazeteci Can Dündar’dır. Can Dündar, Salih Bozok’un anılarına ağır bir sansür uygulamıştır. İngiliz Konsolosuyla Mustafa Kemal arasında, 11 Eylül günü gerçekleşen tartışma sırasında, tartışmanın bel kemiğini teşkil eden “Levantenlere, Rumlara ve Ermenilere can ve mal güvenliği” konusunu Bozok’un anılarından tamamen çıkartmıştır. Hatta Can Dündar, daha da ileri giderek, yine o gün öğleden sonra Mustafa Kemal ile İngiliz Donanma Komutanı Amiral B. Brock arasındaki tartışmayı, konu yine Rumların ve Ermenilerin can ve mal güvenliği olduğu için, hazırlayıcısı olduğu kitaba hiç koymamıştır.
Kaynaklar:
. İsmet Bozdağ, Salih Bozok Anlatıyor, İki Aşk Arasında Atatürk, cep kitabı, 10’uncu baskı 2009, sayfa 89.
. Can Dündar, Yaveri Atatürk’ü anlatıyor-Salih Bozok, Doğan Kitap, 13’üncü baskı, Sayfa 81-82
1922’den 64 sene sonra 15 Temmuz 2016 Darbe Tiyatrosunda, yok şuranın bombalanması yok buranın bombalanması olayları, bizzat bu olayları planlayanların sinsi hileleri işleridir. Suçlar işleyip iftiraları masum insanların üzerine atarak çoluk çocuk, kadın-erkek demeden binlerce masumu işkence altına alarak inim inim inleten zâlimlerin ipliğinin pazara çıkması yakındır. M. Fethullah Gülen’in cenaze namazında görüldüğü üzere iki günde o müthiş organizeyi yapanlar, asla öyle rezil bir iş yapmazlar. Zaten yapamazlardı. Senelerce defalarca “Eğer bir gün ben camilerde vaaz ederken veya hutbe okurken birileri beni öldürüp etlerimi parça parça ederek sokaklarda köpeklere yedirseler bile intikam almayacaksınız, sokaklara dökülüp menfi bir harekette bulunmayacaksınız, eğer böyle bir şey yaparsanız iki elim mahşer günü Allah huzurunda yakanızda olacaktır.” diyerek cemaatini eğiten M. Fethullah Gülen’in disiplinli mensuplarının böyle bir şey yapmadıkları apaçık ortaya çıkmıştır.
Dünyada olayları inceleyen aklı başında herkes bunu tasdik etmiştir. Bu yüzden iftiraları ve komploları nazar-ı itibara alınmamaktadır. İşte gerçeklerin bir gün böyle ortaya çıkma gibi bir güzellikleri vardır ve o günler de inşallah yakındır. “Bir harman yalanı, bir hakikat yakıp bitirir…” Her şey apaydınlık ortaya çıkınca, karanlıkların yarasaları kaçacak zindanlar ararlar. Zulümden kaçanlar suda boğulan bebeğe bile “TERÖRİST BEBEK” diyecek kadar insaftan, insanlıktan yoksun valileri bulunan bir iktidarın bütün cihan karşısında ibret-i âlem olması çok uzak değildir…