Meşhur bir yazarın dediği gibi normal insanlar ömürlerinde sadece bir kere buluğa ererler. Dehânın çocukları ise, hayatları boyunca defalarca rüşde ve büluğa erer dururlar. Eğer bunlar kudsî dehânın çocukları ise, her dönem ve devrede çok farklı konum ve seviyeyi ihraz ederler.
M. Fethullah Gülen Hocaefendi’nin hayatına baktığımızda yaptığı büyük hamleleri sadece 1966’dan itibaren İzmir’e gelmiş olduğu dönem sonrasına bağlamamak gerekir. Bu hususta Dr. Yüksel Çayıroğlu’nun tesbitlerine göz atacak olursak şunları görürüz: “Esasında Hocaefendi, Erzurum’daki talebelik yıllarından başlayarak hayatının bütün dönemlerinde şartlar ve imkânlar insanlığa hizmet etme adına ve yapmaya müsaade ediyorsa, onu yapmıştır. Hizmet adına önüne çıkan bütün imkân ve fırsatları değerlendirmeye çalışmıştır. Zaten dininin güzelliklerini başkalarına da anlatmaktan ve insanlığın problemlerine çözümler üremekten başka derdi olmayan bir insanın, başka türlü hareket etmesi de düşünülemez. Bu açıdan o, günümüzde hizmet adına yapılan pek çok faaliyeti, küçük çapta da olsa, İzmir öncesi görev yaptığı Edirne’de, Kırklareli’de ve hatta askerliği esnasında da yapmıştır.”
Hocaefendi’nin, Edirne ve Kırklareli döneminde Hür Söz Gazetesi’nin ve Hür Adam Dergisi’nin satış sayısını yükseltmekle meşgul olduğunu, aynı şekilde Büyük Doğu Dergisi’ni ve Risale-i Nurları da dağıttığını biliyoruz. Öbür taraftan Komünizmle Mücadele Derneği’nin faaliyetleriyle de ilgileniyordu. Necip Fazıl Kısakürek gibi konuşmacıları da davet edip konferanslar tertip ediyordu.
Hocaefendi, 1966 Martı’ndan itibaren İzmir’de faaliyet gösterdi. 1966 yazında okullar tatil olunca biz İmam-Hatip talebelerine iki, iki buçuk ay özel kurslar veriliyordu. Diğer hocalar gibi Hocaefendi sabahtan akşama kadar derslere giriyordu. Fakat 1976’da İzmir zelzelesinde Kestanepazarı Camii ve İmam-Hatip yurdu zarar gördü. Onun için 1967 yazında kurslar tatil edildi. Hocaefendi üç arkadaşımızla beni yaz tatilini boşa geçirmemem için bizi Edirne’ye anne tarafından akrabası olan vaiz Hüseyin Top Hoca’nın yanına usûl-ü fıkıh dersi almaya gönderdi. Müftü de olmadığı için Hüseyin Hoca müftülük vazifesini de üstlenmiş durumda idi. Edirne bir serhad şehri olduğu için her taraf istihbarat kaynıyordu. Biz dört arkadaş Hocaefendi’nin Edirne’de iken kaldığı ve Risale-i Nur sohbetleri yapılan evde kalıyorduk. Bir hafta sonra Hocaefendi ziyaretimize geldi. Gelmesiyle birlikte istihbarat Hocaefendi’nin sonra da bizim peşimize takıldı. Bu arada muhtemelen Hüseyin Top Hoca’yı da tehdit ettikleri için bizlere ders vermedi. Biz de iki imamlı Eski Cami’nin imamlarından Ekrem Hoca ile bütün kazaları köyleri gezip ziyaret ettik. Bu münasebetle Hocaefendi’nin Edirne ve Kırklareli civarındaki faaliyetlerinden de haberdar olmuştuk.
Bu hususta Dr. Yüksel Çayıroğlu’nun tesbitleri de şöyle: “O yıllarda Gülen’in yanında bulunan arkadaşlarının anlattığına göre o, Edirne’ye geldikten sonra öğrencilerle de meşgul olmaya başlamıştır. Bizzat kendi ifadesine göre, öğrencilerin ikamet etmesi için iki tane Edirne’de bir tane de Kırklareli’nde ev açmış, onlarla yakından ilgilenerek her türlü ihtiyaçlarını karşılamıştır. Hatta Kırklareli’ne gittikten sonra da Edirne’deki talebeleri yalnız bırakmamış, değişik vesilelerle sık sık onların yanına gelerek alakasını devam ettirmiştir. Evlerin yanı sıra o, (Edirne’deki) Dârulhadis Camii’nin arka tarafına yaptırdığı camekânlı odada talebelere İslâmî ilimlerle ilgili bazı kitapları okutmuş ve onlarla meşgul olmuştur. (…) O, esnaf, cami cemaati ve üst düzey memurlarla da yakından ilgilenmiştir. Mutad vaazlarının dışında camide ekstra ders ve sohbetler yapmıştır. Kur’an-ı Kerimi okumasını bilmeyenlere Kur’an öğretmiş, namaz kılmayanların namaza başlamasına ve zararlı alışkanlıkları olanların bundan kurtulmasına vesile olmuştur. Esnaflara işyeri ve ev ziyaretleri gerçekleştirmiştir. Kahvehanelere giderek oralardakilerle sohbet etmiştir. İmam Hatip talebesi bulmak için köyleri gezmiştir. Piknik ve geziler düzenlemiştik. İmkân ölçüsünde vâli, emniyet müdürü, askerlik şubesi başkanı ve bazı hâkim ve savcılar gibi kamu görevlileriyle yakın diyalog içine girmiştir. Kısacası o, neredeyse, iki-üç saatlik uykusunun dışında kalan vaktinin tamamını ilme, vazifesine ve hizmete ayırmış ve hemen her fırsatı değerlendirerek derdiyle başkalarının da dertlenmesini sağlamaya çalışmıştır.”
Görüldüğü üzere M. Fethullah Gülen Hocaefendi, her zaman ve zeminde, her imkân ve mekanda önemli hizmetlerine dur durak bilmeden devam etmiştir.