Deutsche Welle, Türk kökenli Alman vatandaşlarına Erdoğan'ın 'bunlara oy vermeyin' çıkışını sordu.
Mustafa Beyhan Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Almanya'daki Türkiye kökenli seçmenlere yaptığı çağrıyı "talihsiz" buluyor. Türkiye Cumhurbaşkanı 24 Eylül genel seçimlerinde Hristiyan Demokrat Birlik (CDU), Sosyal Demokrat Parti (SPD) ve Yeşiller partilerinin boykot edilmesini istemiş, bu partilerin Türkiye'ye düşman olduğunu söylemişti. Köln'de yaşayan Beyhan "Peki bu üç partiyi seçmeyeceğiz de hangi partiye oy vereceğiz? Hür Demokratlara (FDP) mı, yoksa Almanya için Alternatif'e (AfD) mi?" diyor.
Alman vatandaşlığına geçerek seçme hakkı kazanmış olan yaklaşık 720 bin Türkiye kökenli göçmen bu soruyu soruyor.
Göçmenlerle ilgili anketler yapan Data4U adlı kamuoyu araştırma şirketinden Umut Karakaş "Almanya'da yaşayan Türklerin daha muhafazakâr eğilimli olduklarını" söylüyor. "Muhafazakâr oldukları için CDU ya da Hristiyan Sosyal Birlik'i (CSU) seçmeleri gerekirdi. Ama işçi sınıfından geldikleri için sola eğilimliler ve Sosyal Demokratlar ya da Yeşillere oy verirler" diyor.
Berlin merkezli Data4U'nun dört yıl önceki genel seçimlerden sonra yaptığı ankete göre Türkiye kökenli seçmenin yüzde 64'ü oyunu Sosyal Demokrat Parti'ye vermişti. Yüzde 12'si ise oylarını Yeşillere verdiğini belirtmişti.
Alman Vakıfları Göç ve Uyum Bilirkişi Konseyi'nin geçen yıl Türkiye kökenli göçmenlerin siyasi parti tercihleri üzerine yaptığı bir araştırma da bu sonucu doğruluyor. 2016 yılı Kasım ayında araştırma sonuçlarına ilişkin analizde "Almanya'daki Türk kökenli göçmenler daha önceki yıllarda olduğu gibi yelpazenin solunda kalan partileri seçmeye eğilimliler" ifadesi kullanılmıştı.
Bu ankete katılanların yaklaşık yüzde 70'i Sosyal Demokrat Parti'yi kendine yakın bulduğunu beyan etmişti. Yeşilleri tutanların oranı yüzde 13,4 çıkmıştı. Hristiyan Birlik (CDU/CSU) partilerinden yana olanların oranı ise yüzde 6'yı ancak geçiyordu.
Artan gerginlikler
Türkiye kökenli seçmenin Hristiyan Birlik kanadından uzak durmasının tek nedeni partinin Hristiyan adını taşıması değil. Birlik partilerinin program ve uygulamaları da sempatiyle karşılanmıyor. Her iki parti de (CDU ve CSU) Türkiye'nin AB üyeliğine ve çifte vatandaşlığa karşı. 'Alman öncü kültürünü' telaffuz etmeleri de Türkiye kökenlilere itici geliyor. Bunda Türkiye kökenli politikacıların yelpazenin sol kanadında daha görünür olmaları da rol oynuyor. Türkiye kökenli 11 federal milletvekilinin 5'i SPD'li. Yeşillerin 3, Sol Parti'nin 2, en büyük meclis grubunu oluşturan Birlik partilerinin ise sadece bir milletvekili Türkiye kökenli.
15 Temmuz darbe girişiminden sonra Berlin ile Ankara'nın arasındaki ilişkiler giderek kötüleşti. Ermeni yasasının Alman meclisinde kabul edilmesine Türkiye'nin yanı sıra Almanya'daki Türklerin çoğu tepki gösterdi.
Darbe girişiminin ardından hukuk devleti kurallarının askıya alınması ve Nisan ayındaki referandum Almanya'da sert eleştirilere neden oldu. Erdoğan'ın Nazi karşılaştırması, Türk politikacıların Almanya'da referandum etkinliklerine katılmasına izin verilmemesi ve Alman gazetecileriyle insan hakkı aktivistlerinin Türkiye'de tutuklanmaları üzerine tuz biber ekti. Türkiye Cumhurbaşkanının CDU, SPD ve Yeşillerin boykot edilmesi için yaptığı çağrıyla ilişkiler dibe vurdu.
Almanya'daki Türklerin bir kısmının adeta bir paralel toplumda yaşaması da eleştiriliyor. Data4U'nun yaptığı bir araştırma ile Türkiye kökenlilerin yüzde 63'ünün günlük hayatta anadilini kullandığı saptanmış. Umut Karakaş Türkler arasında Türk medyasından başkasını izlemeyenlerin olduğunu ve bu kişilerin Alman medyasının yayınlarından neredeyse hiç haberdar olmadıklarını söylüyor.
Katılım düşüyor
Erdoğan'ın boykot çağrısının sandığa nasıl yansıyacağı kestirilemiyor. Ancak Berlin, Erdoğan'ın müdahalesinden tedirginlik duyuyor. Başbakan Angela Merkel ve Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel Alman vatandaşlığına geçen Türkiye kökenlileri 24 Eylül'de sandığa gitmeye çağırdı.
Umut Karakaş ise seçimlerde oy kullanacak Türkiye kökenlilerin sayısının düşeceğini tahmin ediyor. 2013 genel seçimlerinde bu grubun katılım oranı Almanya ortalamasının biraz altında olmuştu. Bu gelişmeden en zararlı çıkacak partinin SPD olması bekleniyor. Uzun vadede ise göçmenlerin ve öncelikle de Türklerin sorunlarına eğilmeyi vaat eden küçük partilerin kazançlı çıkacağı tahmin ediliyor. Karakaş bu partilerin henüz pek tanınmadığını, ancak önümüzdeki yıllarda seslerini daha fazla duyurup seçmen potansiyellerini arttırabileceklerini söylüyor.
Hollanda'daki durum
Bu senaryo Hollanda'da gerçek oldu. 2015 yılında Sosyal Demokrat Parti üyesi iki Türkiye kökenli göçmen, göçmenler partisi DENK'i kurdu. DENK ilk kez katıldığı ilkbahardaki genel seçimde üç milletvekili çıkardı. Rotterdam ve Lahey gibi büyük şehirlerde göçmenler partisi sosyal demokratlardan fazla oy aldı.
DENK eş başkanlarının Adalet ve Kalkınma Partisi'ne yakın oldukları söyleniyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve lideri olduğu partinin aleyhinde hiçbir şey söylemiyorlar. Mayıs ayında Türkiye kökenli bir kadın blog yazarı Erdoğan aleyhindeki internet paylaşımları yüzünden Türkiye'de gözaltına alındığında Hollanda parlamentosu blog yazarının derhal serbest bıkılmasının talep edildiği bir kararı oylamış ve karara DENK üyeleri dışındaki bütün milletvekilleri 'kabul' oyu vermişti.
Deutsche Welle Türkçe