Rusya'nın Ukrayna'ya 24 Şubat'ta savaş açması ardından dünyada sıkça konuşulan konulardan biri de "güvenlik" oldu. Özellikle Rusya'ya sınırı olan Finlandiya ve İsveç bu savaşın ardından güvenlik kaygılarını dile getirerek NATO üyesi olmak istediklerini ifade etmişlerdi.
Türkiye, İsveç'in NATO üyeliğine karşı, veto kartını kullanma sinyali veriyordu. İsveç Dışişleri Bakanı, ''Teröristler için bir sığınak olamayız. İsveç ve Finlandiya'nın bu örgütlerin Türkiye'nin güvenliği için tehdit oluşturacak faaliyetlerini, ya da Türkiye'nin güvenliğini doğrudan tehdit edecek herhangi bir şeyi desteklemeyeceği konusunda anlaşmaya vardık'' demişti.
Türkiye'nin güvenlik kaygılarını anladıklarını ifade eden İsveçli bakan, ülkesinin Suriye'nin kuzeydoğusundaki Kürtler'e insani yardımlarının devam edeceğini belirtmeden önce, ''Teröristler için bir sığınak olamayız. İsveç ve Finlandiya'nın bu örgütlerin Türkiye'nin güvenliği için tehdit oluşturacak faaliyetlerini, ya da Türkiye'nin güvenliğini doğrudan tehdit edecek herhangi bir şeyi desteklemeyeceği konusunda anlaşmaya vardık'' ifadelerini kullanmıştı.
'İade sözkonusu değil'
İsveç Başbakanı Magdalena Andersson da, anlaşmayı övgüyle karşılarken "çok yapıcı" ifadesini kullandı ve "Biz İsveç hukukuna göre hareket ediyoruz ve eğer terörist faaliyetlere karışmazsanız kaygı duymanıza gerek yok" dedi. Andersson, İsveç vatandaşlarının iade edilmesinin asla sözkonusu olmayacağını söyledi.
Kakabaveh: Utanç verici bir anlaşma
BBC Türkçe'nin aktardığına göre, İsveç'te hükümetin güvenoyu almasında kilit rol oynayan bağımsız milletvekili Amineh Kakabaveh, sözkonusu mutabakata tepki gösterdi ve "güven oyu" sinyali verdi. İran doğumlu, Kürt asıllı İsveçli Kakabaveh, SVT'ye şunları söyledi: ''İfade özgürlüğüne, azınlık ve kadın haklarına saygı göstermeyen İslamcı diktatörlükle müzakere ediyor olmamız İsveç siyasi tarihi için kara bir gün. Siyasi çıkarlar için Kürtleri kurban ediyoruz. NATO üyeliği için neden Kürtler kurban ediliyor? Neden İsveç Erdoğan'a boyun eğiyor?''
Kakabaveh, Türkiye'yle varılan anlaşmayı utanç verici olarak niteledi ve dışişleri bakanı hakkında gensoru girişimlerine diğer partilerin de destek vermelerini umduğunu söyledi.
'İsveç ruhunu Erdoğan'a satmadı'
Dagenb Nytheter gazetesi yazarlarından Nathan Shachar, İsveç'in Türkiye'ye sunacak pek fazla bir şeyi olmadığını savunurken, Türkiye'nin asıl amacının ABD'den ödün ve çıkar sağlamak olduğunu öne sürdü. Shachar ''Türkiye'nin NATO'nun uyarılarına karşın S-400 satın almış olmasının günahlarını affettirme peşinde olduğunu'', bunun için de İsveç'in NATO üyeliğini geçici bir silah olarak kullandığını söyledi.
Expressen yazarlarından Magnus Falkehed, İsveç'in ruhunu Erdoğan'a satmadığı ve hükümetin bir miktar küçük düşürülmeyi hazmedebileceğini gösterdiği görüşünü dile getirdi ve şöyle devam etti: "Dünyanın en büyük askeri ittifakına üyeliğin maliyeti... Erdoğan'ın gözüne girmek amacıyla iki sayfalık bir belgede yazılıysa...bu iki sayfanın tarihin çöplüğüne atılacağını ummaktan başka çaremiz yok.''
'İsveç'in güvenliğini Erdoğan'a teslim etmek tehlikeli'
Sol Parti lideri Nooshi Dadgostar, Twitter'daki hesabı üzerinden bir açıklama yapan Dagostar, ''İsveç'in güvenlik politikasının kaderini despot Erdoğan'a teslim etmenin tehlikeleri konusunda uyarılarda bulunmuştuk. Ama hükümet bunun gerçekleşmeyeceğini söyleyegeldi. Şimdi kartlar açılmaya başlanıyor. İsveç, Türkiye'ye Suriye'deki saldırganlığı için silah sağlayacak mı? Rejimin hangi muhalifleri iade edilecek?'' dedi. Sol Parti de, Twitter hesabından bütün Kürtler için özgürlük ve insan hakları için mücadele edeceklerini, bu değerlerden nefret edenlere de silah ve destek sağlamayacaklarını duyurdu.