CUMA KARAMAN
Günümüz dünyasında birçok sistem, kendi toplumlarına mutluluk vaatleri sunmaktadır. Ancak çok azı bu konuda uyguladıkları sistemle başarılı olmuşlardır. Bunların başında Lagom Felsefesi'ni uygulamakta olan İskandinav ülkelerindeki toplumların mutluluk düzeyi gelmektedir. Bu yazımda, bir mukayese örneği olarak Bediüzzaman Hazretleri'nin duyguları ifrat ve tefritten vasat noktaya çekme ve iktisat anlayışından hareketle Lagom Felsefesi'ni uygulayan İskandinav ülkelerindeki toplumların mutluluk durumuna kısaca bir göz atacağız.
Konuya önce Lagom Felsefesi'nin anlamıyla başlamak istiyorum. İsveç dilinde "ne çok ne az" anlamına gelen Lagom, dengeli bir yaşam düşüncesini ifade etmektedir. Linnea Dunne'nin "İsveçlilerin Dengeli Yaşama Sanatı" adlı kitabı sayesinde bu düşünce sistemi, dünyada yaygınlaşan bir yaşam tarzı haline gelmiş ve ihtiyaçtan fazlasını tüketmemeyi, paylaşmayı ve dayanışmayı temel prensipler olarak benimsemiştir. İnsandaki aşırı tüketim hırsı giderek dünyada artmaktadır. Kaynakların doğru tüketiminde bu düşüncenin varlığı ve önemi her geçen gün daha da artmaktadır.
Bu felsefenin ihtiyaç fazlasını tüketmemeyi, paylaşmayı ve dayanışmayı esas alması, insan ve doğa için zaruri ve gerekli olduğunu vurgulamaktadır. Bu sistemin uygulandığı ülkeler, dünyanın mutluluk endeksinde ilk sıralarda yer almalarıyla bilinirler ve bu durum tesadüf değildir. Birleşmiş Milletler tarafından her yıl yayınlanan raporlar, İskandinav ülkelerin mutluluk endeksinde üst sıralarda yer almalarını ve diğer ülkelerin listenin sonunda yer almasını, bu sistemlerin etkisini ve bu sistemleri uygulayan insanların önemini göstermektedir.
Tabii, bunu bir köşe yazısı şeklinde özetlemek oldukça zordur. Doğrusu dengeli yaşam felsefesi olan Lagom, hayatın karmaşıklığı içinde dengeyi bulmak ve iç huzurumuzu sağlamak her zaman önemli bir hedef olmuştur. İşte tam da bu noktada Lagom felsefesi, İsveç'ten doğmuş bir yaşam tarzı ve düşünce sistemi olarak insanlara ilham kaynağı olmuştur. İsveç dilinde "ne çok ne az" anlamına gelir ve dengeli bir yaşamın anahtarını sunar, dediğimiz gibi.
Lagom, sadece maddi zenginlik veya lüksle ilgili bir kavram değildir. Tam aksine, ihtiyaçtan fazlasını tüketmemeyi, paylaşmayı ve dayanışmayı temel esaslar olarak benimser. İsveçlilerin dengeli yaşama sanatı olarak da adlandırılan bu felsefe, orta yolu bulmayı ve ölçülü bir şekilde yaşamayı teşvik eder.
Tam da burada 20. yüzyılın önemli düşünür ve mütefekkiri Bediüzzaman Hazretleri'nin bu konudaki bazı öğretilerine değinmeden geçmeyeceğim. Bediüzzaman Said Nursi, yaşantısıyla özelde Müslümanlar için, genelde ise insanlık için rol model olan nadir şahsiyetlerden biridir. Temel düşüncesini oluşturan "İhlas, Uhuvvet ve İktisat" risalelerinde ifade ettiği prensipler, hayati öneme sahip yaşam prensiplerine dikkat çekmektedir.
Nursi'nin duyguların ifrat ve tefritten uzak, vasat noktaya çekilmesinin önemine dikkat çekmesi, hiç şüphesiz üzerinde durulması gereken çok önemli bir konudur. "Duyguların vasat noktaya çekilmesi, ifrat ve tefritten uzak durmanın önemini sık sık eserlerinde vurgulayan Nursi'nin bu durumu İslam düşünce tarihinde, Miskeveyh'i saymazsak bir ilk olduğunu düşünebiliriz."