DW'den Hilal Köylü'nin haberine göre, Erdoğan’ın "Büyükelçilerin istenmeyen adam ilan edilmeleri için dışişleri bakanına talimat verdim" açıklamasını yaptığı sırada Güney Kore'de olan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun büyükelçilerin bakanlığa çağrılıp uyarılmasıyla başlayan süreç hakkında kabine toplantısında bilgi sunması bekleniyor.
Çavuşoğlu’nun yurt dışında olduğu süreçte AKP yönetiminin Cumhurbaşkanı Erdoğan’la gelişmeleri değerlendirdiğinin konuşulduğu AKP’de ise 10 ülkeyle iplerin koparılıp koparılmayacağı tartışması var. AKP kulislerinde "Büyükelçilerin Türkiye'nin içişlerine karışması büyük hataydı. Yine de süreç idare edilebilir mi, onun üzerinde duruluyor. Yoğun bir müzakere süreci yaşanıyor. Son kararı Cumhurbaşkanı Erdoğan verecek" değerlendirmeleri öne çıkıyor.
Erdoğan’ın büyükelçilerin "istenmeyen adam" ilan edilmesi için Dışişleri’ne talimat verdiğini kamuoyu önünde açıklamasının Dışişleri Bakanlığı’nın "elini-kolunu bağladığına" dikkat çeken diplomatik gözlemciler, "Bakanlık bu talimatı uygulamakla yükümlü. Erdoğan açıklama yaptığında hafta sonuydu. Türkiye'de ve Batı’da diplomatik misyonlar tatildi. Pazartesi; büyükelçiler için –istenmeyen adam- sürecinin başlaması kaçınılmaz" görüşünü dile getiriyor.
"Geri dönüşün mümkün olmadığı noktadayız"
Tan’a göre Dışişleri Bakanlığı Erdoğan’ın talimatını yerine getirecek ve 10 ülkeye "En kısa zamanda büyükelçilerinizin ülkemizden ayrılmasını istiyoruz" notası verilecek. Dışişleri’nin Erdoğan’ı ikna edip edemeyeceğine ilişkin tartışmalar yapılırken kimi gerçeklerin gözden kaçırıldığını söyleyen Tan, "Dışişleri’nin hükümetin dış politika belirleme sürecinde ağırlıklı bir rolü ve fonksiyonu olmadığı büyükelçiler krizinden çok önce ortaya çıktı. Dışişleri işlevsiz. Bu yüzden şimdi Dışişleri’nin değil AKP yönetiminin ne yapacağını göreceğiz. Ama orda da genel başkan Erdoğan, bu unutulmamalı" diyor.
"Erdoğan’ın elini güçlendirdiler"
"Büyükelçiler; Türkiye'ye insan haklarının evrensel ilkelerini hatırlatıyorlar. Doğru ama bu hatırlatmayı topluca yapmak neden? Açıklamayı neden ülkelerin dışişleri ya da hükümet sözcüleri yapmıyor. Ankara’da toplu bir açıklama yapmak ekonomik anlamda iyice zayıflamış Erdoğan’ın elini bir anlamda güçlendirmek oluyor. Erdoğan’ın Türkiye'de ekonominin bozulmasının sorumluluğunu Batı’ya yükleyeceğini hesaba katmalıydılar."
Tan, Dışişleri Bakanlığı resmi prosedürü başlattıktan sonra 10 ülkenin ancak "sessiz bir diplomasi" yürütmesiyle krizin çözülebileceğini düşünüyor. Tan, "10 ülkenin sessiz kalması çok zor; Türkiye'ye karşı hamle yapacaklar doğal olarak ama işlerse bir diplomasi onlar işletebilirler. Ankara ile Batı arasında böyle bir kırılma daha önce hiç yaşanmadı. Her durumda Türkiye'yi çok zor bir süreç bekliyor" diyor.
"Türkiye AİHM kararlarını uygulamak zorunda"
DW Türkçe'nin sorularını yanıtlayan İşcan, büyükelçilerin Türkiye'ye ortak çağrı yapmasının eleştirilebileceğini ama "Kavala’yı serbest bırakın" demelerinin yanlış olmadığını söylüyor:
"10 büyükelçinin temsil ettikleri devletlerin onayı ile devletleri adına yaptıkları açıklama uluslararası hukuk açısından sorun oluşturmaz. İnsan hakları evrenseldir, iç iş değildir. Zaten aynı yaklaşım Avrupa Konseyi kararlarında resmen var ve Türkiye'ye iletilmiş, iletilmeye devam edilecek. Sorun, diplomasi taktiği açısından. Bu girişimin olası sonuçları değerlendirilmeli, gerginliği tırmandırabileceği dikkate alınmalıydı."
İşcan; Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın "istenmeyen adam ilan edilecekler" çıkışıyla yaşanan gerilimden çıkış yolu olup olmayacağı konusunda da Batı’yı işaret ediyor. İşcan, "10 ülkeden bir ya da birkaçının Türkiye ile temas ederek diyalog yoluyla ortak çözüm aramayı önermeleri durumunda, Türkiye bakımından da iç kamuoyuna yönelik çıkış yolu yaratılmış olur. İstenmeyen kişi kararı geri alınabilir. Yoksa gelişmeler vahim yönde ilerler" diyor.
İşcan’a göre Türkiye'nin üzerinde asıl durması gereken konu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) kararlarının uygulanması zorunluluğu. AİHM’nin Kavala’nın tutukluluğu konusunda Türkiye hakkında ihlal kararı verdiğini ve "derhal serbest bırakılması"nı istediğini hatırlatan İşcan, Türkiye'yi bekleyen yaptırım sürecine işaret ediyor:
"Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi 30 Kasım’da toplanacak ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nden doğan yükümlülüklerini getirmediği için Türkiye hakkında ihlal prosedürü başlatacak. Bu bir yaptırım süreci. Batı ile gerginliğe şimdi çözüm bulunsa bile Türkiye'nin AİHM kararlarını uygulamamakta ısrar etmesi gerginliğin tırmanmasını kaçınılmaz kılacak."
Türkiye'nin Avrupa Konseyi toplantılarına dahil edilmemesi ve Türkiye'de uygulanan hak ihlallerinin uluslararası kamuoyuna daha sık bir şekilde deşifre edilmesi ile başlayacak yaptırım süreci Türkiye'nin Avrupa Konseyi'nden çıkarılmasına kadar uzuyor.