Kremlin'in ortaya koyduğu çok farklı anlatım bakımından, bu milletvekilinin görüşleri, Batı'daki bakış açısıyla karşılaştırıldığında hem şaşırtıcı hem de aydınlatıcıydı. Batılılar bu ifadeleri akıl almaz buluyor, hatta belgelenmiş kanıtların bariz bir şekilde göz ardı edilmesi olarak da değerlendirebiliyor.
Ancak bunlar sadece Rusya'da Kremlin destekçileri ve daha geniş nüfus tarafından değil, dünyanın diğer birçok bölgesinde de dile getirilen düşüncelerden sadece birkaçı.
Rusya'nın 24 Şubat'ta Ukrayna'yı işgale başlamasından bir hafta sonra Birleşmiş Milletler (BM) acil oylama yapmış ve 193 üye ülkeden 141'i işgali kınamıştı. Ancak Çin, Hindistan ve Güney Afrika da dahil olmak üzere bazı büyük ülkeler çekimser kalmayı tercih etti.
Dolayısıyla, Batılı liderlerin, bu savaşın sorumluluğunu tümüyle Rusya'ya atfeden NATO görüşünü tüm dünyanın paylaştığına inanmaları hayal olur, çünkü öyle değil.
Peki neden bu kadar çok ülke Rusya'nın işgali konusunda çekimser?
Doğrudan ekonomik veya askeri çıkarlardan, Batı'nın ikiyüzlülüğü suçlamalarına ve Avrupa'nın sömürge geçmişine kadar birçok nedeni var. Herkese uyan tek bir tarif yok. Her ülkenin Rusya'yı alenen kınamak veya Devlet Başkanı Putin'i kendinden uzaklaştırmak istememesi için kendine özgü nedenleri olabilir.
İşbirliğinde 'sınır yok'
1,4 milyardan fazla nüfusuyla dünyanın en kalabalık ülkesi olan ve çoğu Ukrayna'daki haberleri tıpkı Rusya'da olduğu gibi devlet kontrolündeki medyadan alan Çin ile başlayalım. 24 Şubat'ta Ukrayna işgali başlamadan kısa bir süre önce, Çin'deki Kış Olimpiyatları'na üst düzey bir ziyaretçi de katılmıştı: Putin.
Çin'in yayımladığı bildiride "iki ülkenin işbirliğinde bir sınır olmadığı" belirtildi. Peki Putin, Çinli mevkidaşı Şi Cinping'e Ukrayna'ya kapsamlı bir işgal başlatmak üzere olduğu konusunda bilgi vermiş miydi? Çin "Kesinlikle hayır" diyor; ancak böylesine önemli bir komşuya en ufak bir ipucu bile verilmediğini düşünmek zor.
Çin ve Rusya bir gün stratejik rakipler haline gelebilirler, ancak bugün ortak hareket ediyor ve NATO, Batı ve demokratik değerlerini, düşmanlık sınırına yaklaşan bir şekilde hor görüyorlar. Çin, Güney Çin Denizi'ne askeri genişlemesi konusunda ABD ile zaten çatışmalı konumda. Pekin ayrıca, Uygur nüfusuna yönelik muamelesi, Hong Kong'da demokrasiyi ezmesi ve gerekirse zorla "Tayvan'ı geri alma" ifadesi konusunda Batılı hükümetlerle çatıştı.
Dolayısıyla Çin ve Rusya'nın NATO'da ortak bir düşmanı var ve hükümetlerinin dünya görüşü her iki ülkenin halkları arasında da paylaşılıyor ve sonuç olarak, Rusya'nın işgaline ve iddia edilen savaş suçlarına karşı Batı'nın duyduğu nefreti çoğu kez paylaşmıyorlar.
Hindistan ve Pakistan'ın Rusya ile sorun yaşamak istememesinin nedenleri var. Hindistan silahlarının çoğunu Moskova'dan alıyor. Ayrıca Çin ile Himalayalar'daki çatışmasında, Rusya'ya müttefik ve koruyucu olarak ihtiyaç duyabileceğini düşünüyor.
Pakistan'ın kısa süre önce devrilen başbakanı İmran Han da başta ABD olmak üzere Batı'yı sert bir şekilde eleştiriyordu. Pakistan da Rusya'dan silah alıyor ve kuzeyindeki yaşam alanı olarak gördüğü Orta Asya'ya ticaret yollarının güvenliği konusunda Moskova'nın desteğine ihtiyaç duyuyor.
Rusya'nın Ukrayna'yı işgal ettiği 24 Şubat'ta Başbakan Han, Putin'i görmek üzere önceden planlanmış ziyaretini gerçekleştirdi. Hem Hindistan hem de Pakistan, işgali kınama konusunda BM oylamasında çekimser kaldı.
İkiyüzlülük ve çifte standart
Washington ve Londra ayrıca, Yemen'deki resmi hükümete destek için sık sık hava saldırıları düzenleyen Suudi Arabistan'ı silahlandırarak Yemen'deki iç savaşın uzamasına katkıda bulunmakla suçlanıyor.
Afrika'daki pek çok ülke açısından ise daha tarihsel başka nedenler de rol oynuyor. Sovyet döneminde, Moskova, kıtanın kuzeyindeki Sahra'dan güneydeki Cape'e kadar ABD ve Batı etkisine karşı koymaya çalışırken kıtaya silah yağdırmıştı. Bazı yerlerde, 19. ve 20. yüzyıllarda Batı Avrupa sömürgeciliğinin mirası, Batı'ya karşı bugün bile devam eden bir öfkedir.
Ukrayna savaşı: Batı ittifakı bölünebilir mi?
El Kaide'nin tüm ülkeyi ele geçirmesini önlemek için 2013'te Mali'ye asker gönderen Fransa, bu eski sömürgesinde popüler değil. Fransız birliklerinin büyük bir kısmı artık ayrıldı ve yerlerine Kremlin destekli Wagner Grubu'nun paralı askerleri geldi.
Peki Ortadoğu bu konuda nerede duruyor? Suriye'nin Kuzey Kore, Belarus ve Eritre ile birlikte Rusya'nın işgalini desteklemesi şaşırtıcı değil. Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad, ülkesi 2015'te IŞİD tarafından işgal edilme riskiyle karşı karşıya kaldıktan sonra ayakta kalabilmek için büyük ölçüde Rusya'ya güveniyor.
Ancak Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) gibi Batı'nın eski müttefikleri bile, BM oylamasını desteklemelerine rağmen, Moskova'yı eleştirme konusunda nispeten sessiz kaldılar. BAE'nin fiili hükümdarı Veliaht Prens Muhammed bin Zayed'in Vladimir Putin ile iyi bir ilişkisi var; öyle ki, eski Moskova büyükelçisi Putin'le av gezilerine çıkardı.
Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ın ABD Başkanı Joe Biden ile ilişkisinin ise büyük ölçüde işlevsiz olduğunu da hatırlamakta fayda var. Karşılıklı hoşnutsuzlukları o kadar fazla ki, iki liderin birbirlerinin telefonlarına cevap vermeyi reddettikleri bildiriliyor.
2018'in sonlarında dünya liderleri G20 Zirvesi için Arjantin'in başkenti Buenos Aires'te bir araya geldiğinde, Batı'nın Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ın Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın tüyler ürpertici cinayetini emretmekle suçlamasından sadece haftalar sonra - çoğu Batılı lider Suudi prensine soğuk davranırken, Putin tam tersini yapmıştı. Bu, Suudi liderin unutmakta acele edeceği bir konu değil.
Bunların hiçbiri, Belarus dışında adı geçen tüm ülkelerin bu işgali aktif olarak desteklediği anlamına gelmiyor. 2 Mart'ta BM'de sadece beş ülke lehte oy kullanmıştı ve bunlardan biri Rusya'ydı.
Fakat şu anlama geliyor: çeşitli nedenlerden ötürü, Batı, ne Putin konusunda, ne yaptırımlar ne de Ukrayna'ya daha fazla silah tedarikiyle Rusya'nın işgaline açıkça karşı koyma konusundaki istekliliğini dünyanın geri kalanının da paylaştığını varsayamaz.