100 kişinin boğulduğu mülteci teknesinden sağ kurtulan Assali'nin amcası Osmanlı'nın son döneminde mebustu. Assali, "Ne olursa olsun bir gün Suriye'ye döneceğim" diyor.
Alex Assali, 22 Kasım 2015 günü sabah uyandığında epostalarını kontrol etti. 1000'den fazla e-postanın geldiğini gördü. Ardından Berlin sokaklarında evsiz insanlara yardım dağıtırken çekilmiş fotoğrafının paylaşıldığını farketti. Fotoğrafın altında "Nezaket: Suriyeli mülteci Almanların misafirperverliğine evsizlere destek olarak karşılık veriyor" yazıyordu.
Fotoğraf binlerce kişi tarafından paylaşıldı. Sosyal medyada Assali'ye övgüler yağdı. Imgur fotoğraf paylaşım sitesindeki fotoğraf 3 milyondan fazla paylaşıma ulaştı.
38 yaşındaki Assali'nin bu hareketi tüm dünyanın gündemine oturdu. Oysa Assali evsizlere çorba ve yemek dağıtmaya Ağustos ayında başlamıştı, bir fotoğraf hayatını değiştirdi.
Assali, son 11 yılda iki ülkeden kaçmak zorunda kaldığını anlatıyor: Suriye ve Libya'dan.
'Amcası Osmanlı mebusu'
Siyasi geçmişi çok gerilere gidiyor. Amcası Şükrü el Assali, 1916'daki Osmanlı Meclisi'nde mebustu. Dedesi Sabri Assali, 1950'lerde üç kez Suriye'de başbakanlık yaptı.
Suriye ordusunda asker olan babası da gizli belgelere ulaşmaya çalışmakla suçlanınca Riyad'a kaçmak zorunda kaldı, 2000 yılında öldü. Babası ölünce aile 2003'te Şam'a geri dönme kararı aldı. Ancak Beşar Esed yönetimi bundan rahatsz oldu. Muhaberat Assali ailesine her hafta kontrole gidiyordu.
'Babam gibi olduğumu düşündüler'
Assali, o günleri, "Babam gibi olduğumu düşündüler" sözleriyle anlatıyor. Alex Assali bu kontroller yüzünden Şam'a geri dönmenin iyi bir fikir olup olmadığını sorgularken annesinin kendisine "Nasıl olsa unutup peşini bırakırlar" telkninde bulunduğunu anlatıyor.
Alex Assali, bir süre sonra babası gibi rejime muhalif bir kanada geçti, Şam Deklarasyonu'nun bir parçası oldu. Arkadaşlarıyla rejim karşıtı afişler ve bildiriler dağıttı. 2006'da kapısında polisi buldu.
"Kuzenimin 'kaç kaç' dediğini" hatırlıyorum" diyen Assali hemen ardından 2 bin dolar parayla Kıbrıs'ın yolunu tuttuğunu söylüyor.
Kıbrıs'tan da kız kardeşinin yanına Libya'ya gitmiş. Libya'da Trablus Üniversitesi'ne IT Mühendisliği'nde okumuş.
2011 Ağustos'unda Kaddafi'nin devrildiğini anlatan Assali, "Devrimden hemen sonraki yıl hayatımın en güzel dönemiydi. Özgürlüğü tattım. Hayatımda ilk kez, etrafımdaki insanlara rahatça kim olduğumu söyleyebildim" diyor.
Ancak, Assali için Libya'da işler tekrar kötüye gitmeye başladı. IŞİD'in Libya kolu Zaviye'ye ulaşınca Assali ve arkadaşları IŞİD'in işkencelerini göstermek için Facebook sayfası açtılar. IŞİD üyeleri tarafından evini basıldığını anlatan Assali, aylarca hapiste tutulduğıunu söylüyor. Ardından IŞİD kendisini evi ve arabası karşılığında serbest bırakmış.
Libyayı terketmeye karar verip 380 kişiyle birlikte bir tekneyle Avrupa'nın yolunu tutan Assali, denizde başlarına gelen trajediyi "Tekne yolun yarısında battı. Can yeleğiyle denizde sularla boğuşuyorduk. Dalgalar sizi istediği yere götürebilir" sözleriyle anlatıyor.
2 saat sonra İtalyan sahil güvenlik ekipleri tarafından kurtarıldıklarını aktarırken, 100 kişinin de boğulduğunu söylüyor.
İtalya'dan sonra Berlin'e geçmiş Assali... Evsizlerin, göçmenlerin sokaklarda uyuduğunu gördüğü Berlin'deki bu manzara onu şaşırtmış. Evsizlere oda ayarlamaya, yardım etmeye başlamış. İki kız kardeşiyle sürekli iletişim halinde. Onlardan yardım görüyor.
Ne olursa olsun, bir gün Suriye'ye döneceğini söylüyor.
Kaynak: Al Jazeera