KEMAL GÜLEN
Ümittir bizi ayakta tutan
İstanbul’a gidecekler için son çağrı!!!…
Çantamı kaptığım gibi İstanbul’a gidecek uçağın kapısına koştum.
Montreal havalimanında kendi uçağımı bekliyorum.
Yolculuk Almanya’ya.
Elimde bilgisayar gözüm 63 numaralı kapıda.
Bir yandan gelip geçen insanları gözlüyorum.
Mahşer meydanı gibi
Koşuşturup duruyor insanlar
Diğer yandan da havalimanlarında duymaya alışık olduğumuz o meşhur anonslar.
Falan yere gidecek yolcular, bu sizin için son uyarıdır, lütfen filanca kapıya gelin.
Birden bütün benliğimi zıplatan bir anonsla sarsıldım.
Yüreğim ağzımdan yere düşeyazdı
Damarlarımdaki kanın çekildiğini hissettim.
Hayır, korku değildi bu, özlemdi.
“THY’nin bilmem kaç numaralı uçağının İstanbul yolcuları, bu sizin için son çağrıdır, lütfen 61 numaralı kapıya gelin.”
Hemen yanımdaki kapı.
Allah’ım! Baharda çayıra çıkan kuzuların duyduğu coşku sardı bedenimi.
Art arda bilmem kaç kere yapıldı bu anons,
Ben daha ilk anonsta ayaktaydım
Çantamı kaptığım gibi gayri ihtiyari 61 nolu kapıya koştum.
İki adım sonra İstanbul’a gidecek yolcuları görebilecektim.
Tabii ki niyetim İstanbul’a gitmek değildi, sadece bir sengine (taşına) yekpare acem mülkünün feda edildiği şehre gidecek insanlara selam vermek, iyi yolculuklar dilemek istedim.
Heyhat! birkaç Suriyeli ve Avrupalı turistten başkası kalmamıştı kapıda.
Heyecanla kalkan elim havada kaldı.
Ve yıllardır İstanbul’un fotoğraflarıyla teselli olan ben, biraz inkisarla Frankfurt yolcularının arasına döndüm.
Oturdum ve kendi kendime “ben hangi saikle bu kadar hızlı bir şekilde o kapıya koştum” diye sordum.
Endişesiz, korkusuz ve gidebilme ihtimaliyle.
Düşündüm, taşındım.
AİHM daha birkaç gün önce Türkiye’deki masumların haklarının ihlal edildiğine dair çok güçlü bir karar vermişti.
Günlerdir içim içime sığmıyordu, her fırsatta, karşılaştığım herkese bunun önemini anlatıyordum (serde hukukçuluk da var ya biraz.)
MC haber kaç gündür bu kararın önemini vurguluyordu
Ben konuklarımla kararın ayrıntılarını konuşuyordum.
Bütün mazlumlara çağrı yapıyorduk
“Bu kararı elinize alın ve mutlaka müracaatınızı yapın, aksi takdirde mesul olursunuz”.
Beni İstanbul uçağının kapısına koşturan, İstanbul’a olan özlemim kadar, AİHM kararının bende oluşturduğu motivasyondu.
Almanya’da dost sohbetlerinde bu duygumu paylaştım
Onlarca insan aynı şeyi yaşamış.
Kendimizi daha moralli hissediyoruz
Üzerimizden bir yük kalktı
Kendimizden emindik, ama başkalarının duymaları için bu karar Allah’ın bir lütfu oldu.
Geçen ay, Fethullah Gülen Hocaefendi’yi ziyaret etmiştik birkaç arkadaşla.
Bizi ana binanın önündeki çardakta kabul etti.
Kamp yine cıvıl cıvıldı.
Dünyanın dört bir köşesinden misafirler vardı.
Herkes kitap okuyor, sohbet dinliyor, ortamın maneviyatından istifade ile ruhlarının heykelini dikmeye çalışıyordu.
Hocaefendinin en önemli gündemi insanların moralinin yüksek tutulmasıydı.
“Kimseye inkisar yaşatmayın, kimseyi yalnız bırakmayın,
Devamlı ileriye matuf işler yapmaya gayret edin.
Gelecek madem daha gelmedi murad-ı ilahinin hakkımızdaki takdirini bilemeyiz,
Biz devamlı rıza-ı ilahi için bir uğraş vermekle mesulüz.
Durağanlık insanı öldürür, herkes hizmetlerin bir ucundan tutsun, kimse kendini dışarıda hissetmesin.”
Eski bir atasözü var.
Bu dereye su gelecek yeter ki kurbağanın gözü patlamasın
“Yeis öyle bataktır ki, düşersen boğulursun
Azim ile sımsıkı tutun, bak ne olursun.” M. Akif
AİHM kararı Türkiye için köprüden önce son çıkış
Ve mutlaka uygulanacaktır.
Yeter ki biz umudumuzu koruyup hakkımızı arayalım.