Yaşanan acı olayı ortaya çıkartan ve ilk yazan gazeteci olan Ergün Demir gözaltına alındı. astakoshaber.com haber sitesinin Genel Yayın Yönetmeni Demir, ifade vermesi için İzmit İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne çağırıldı. Emniyet Müdürlüğü’ne giden Ergün Demir için burada Körfez İlçe Jandarma Komutanlığı tarafından gözaltı işlemi başlatıldı.
Sağlık kontrolüne götürülen Demir, olayla ilgili soruşturmayı yürüten Hereke Jandarma Komutanlığı’na götürüldü. Demir’in ifadesinin alınacağı belirtiliyor.
Adliyede ifade veren ve intihar eden babanın ailesiyle yaptığı görüşmelerde 'gizli ses kaydı alıp almadığı' sorulan Demir, 'adli kontrol' şartıyla serbest bırakıldı.
HABERİ NASIL YAPTI?
Ergün Demir, dün sitedeki köşesinde haberin hikayesini şöyle yazmıştı:
İsmail Devrim haberini nasıl yaptım?
Türkiye’yi sarsan “Çocuğuna pantolon almakta zorlanan ve intihar eden baba İsmail Devrim” haberini yapan kişi benim.
O gün ben bu haberi yapmak için İzmit’ten kalkıp, Yukarı Hereke 17 Ağustos Mahallesi’ne gittim.
Eğer gitmemiş olsaydım, insanlar bu haberi konuşmuyor olacaktı.
***
Lakin gittim.
Gerçekten zor bir haberdi.
Çok ama çok ağır bir hikayeydi.
Gazeteciler haberi okuyunca bunun ne kadar zor toplanan bir haber olduğunu da eminim anlamıştır.
Bu işin bir tarafı.
***
Bazı kişiler biz gazetecileri vicdansız, duygusuz, başka bir dünyanın insanları gibi görür.
Fakat biz de insanız; herkes gibi etten, kemikten ve duyguları olan…
Tabi ki bizim de duygularımız var.
Biz de karşılaştığımız trajik hikayelerden etkileniyoruz.
Ancak mesleğimiz gereği duygularımızı habere karıştırmıyoruz.
Beyan neyse, belge neyse, onu vermek zorundayız.
Bu haberde de sonuna kadar yapmaya çalıştığım şey buydu.
***
İsmail Devrim haberinin çıkması sonrası konuyla ilgili birçok gazeteci yazdı çizdi.
Bazıları, tek kaynakları benim yaptığım haber olmasına rağmen, benim verilerimle, psikolog kesilip, bana saldırmayı denedi.
Oradan buradan edindikleri bilgilerle haberimi yalanmaya çalıştırlar.
Belge arayıp durdular.
Ama olmadı.
Mızrak çuvala sığmadı.
O arkadaşlara da buradan sormuş olayım; haberimi neden kullandınız?
Şimdi o haberi yalanladığınızda kendi gazetenizi de yalanlamış olmuyor musunuz?
**
Sevgili arkadaşlar, haberi isteyene zaten verdim.
İsteyene belgesini de verdim.
Neden böyle yengeç misali yan yan gitmeye başladınız.
İnanın anlamakta zorlanıyorum.
Bir de bu işi meslek edinip, haberin doğruluğuna bakmaksızın, sürekli birilerini savunma telaşıyla hareket eden bazı meslektaşlarımız var ki, onlara söyleyecek söz bile bulamıyorum.
Diğer yandan gerçekleri anlayan objektif gazeteciler çok doğru ve güzel yorumlar yaptı.
Güç verdi.
Onlara da buradan teşekkür ediyorum.
***
Haberi yapmak zordur ama bazen arkasından olacakları göğüslemek daha da zordur.
Dilin kemiği yok, herkes istediğini söylüyor, yazıyor.
Burada benim için en kritik şey haberin belgeli ve doğru olması.
Bence bir gazeteci saldırı ve eleştirilere dayanma gücünü buradan almalı.
Bir de vicdanından.
Benim bu haberle ilgili vicdanımı yaralayacak en ufak bir durum yoktur.
Bu haberi yaparken birilerinin iddia ettiği gibi bir yerleri karalamak ya da olumsuz algı yaratmak gibi bir niyetim asla olmadı.
Ayan beyan ortada olan bir trajediyi aktardım sadece.
***
Şunu da hatırlamakta yarar var; biz gazeteciyiz, haberi yaptıktan sonra birilerinin bunu nasıl kullandığının denetleyicisi olamayız.
Bu görevimiz de değil, böyle bir zamanımız da yok.
Yukarıda da belirtiğim gibi ben bu haberi birileri birilerine yüklensin, koz olarak kullansın, ya da haberim ülke çapında okunsun diye yapmadım.
Sadece ve sadece mesleğimin gereğini yaptım.
***
Herkes yazdı çizdi.
Simdi birazda ben anlatmak istiyorum.
Geçtiğimiz Perşembe günü Aşağı Hereke’den bir tanıdığım aradı ve 17 Ağustos Mahallesi’nde bir trajedi yaşandığını söyledi.
Nedir diye sordum.
Bir intihar vakası diye yanıtladı sadece.
Başka da bir ayrıntı yoktu.
Ama trajik bir durum olduğunu söyledi.
***
Uhrevi duygularım pek yoktur fakat haberciliğin verdiği bir dürtü oraya gitmemi emretti.
İşi gücü bırakıp gittim.
Mahalleliden ufak tefek bilgiler edindim.
Cenaze evini sordum; gösterdiler.
***
Acılı eş Hafize Devrim ve iki komşusu ile birlikte bir odada konuştuk.
Konuşmalarını kayıt ettim ve fotoğraf çektim.
Talihsiz kadını dinlerken göğsüme bir acı saplandı.
Hafize hanım konuşurken, soğukkanlılığımı kaybetmemek için kendime telkinlerde bulundum.
Keza Hafize hanım sürekli ağlıyordu ve komşularından biri de o konuştukça zaman zaman ağlıyordu.
Çok duygulu, çok etkileyici, çok acı bir tabloydu.
***
Görüşme devam ederken, aklımdan doğru soruları, düzgün bir şekilde sormalıyım, bir şey atlamamalıyım diye geçiriyordum.
Çünkü oraya giderken herhangi bir hazırlığım yoktu.
Konunun bu denli dramatik olduğunu ben de bilmiyordum.
***
Bizim konuşmamız bittiği anda cenaze arabası geldi ve herkes ayaklandı.
İnsanları daha fazla yormamak için, kısa bir süre daha bekledim ve oradan ayrıldım.
İzmit’e dönüp Hafize hanım ne söylemişse herhangi bir şey eklemeden, tek satır atlamadan haberi yazdım.
İnanın yazdığım haberi son kez okuduğumda yine çok ama çok sarsıldım.
***
İşte bu haberin gerçek öyküsü sadece bundan ibarettir.
Kimse öküz altında buzağı aramasın.
Haber hiçbir kurum veya kişiyi incitmek, suçlamak, karalamak adına yapılmamıştır.
Yapılan polemikler, haberi yapan kişi olarak benim dışımda gelişen şeylerdir.
Tekrar söylüyorum, ben sadece işimin, mesleğimin gereğini yaptım.
Bu konuyla ilgili söyleyecek başka da sözüm yoktur!