İnsan Hakları İzleme Örgütü Human Rights Watch (HRW), 2015 Türkiye raporunu açıkladı. Türkiye'de insan hakları koşullarının giderek kötüleştiğinin belirtildiği raporda, "Bugüne dek Gülen hareketinin şiddet eylemlerine veya makul şekilde terörizm olarak tanımlanabilecek diğer eylem biçimlerine karıştığına dair herhangi bir kanıt mevcut değil." denildi.
HRW, 2015 yılı Türkiye insan hakları raporunu düzenlediği toplantıyla açıkladı. Beyoğlu Cezayir Restoran'daki toplantıya; HRW Başkanı Kenneth Roth, HRW Türkiye RaportörüEmma Sinclair Webb ile yerli ve yabancı çok sayıda basın mensubu katıldı.
Raporda önce çıkan başlıklar şöyle:
"2015'te iki seçim öncesinde siyasi muhalefet itibarsızlaştırıldı, hükümet politikalarının sorgulanması engellendi. Suriye'ye gittiği öne süren silah yüklü TIR'larla ilgili haberi nedeniyle Cumhuriyet gazetesi aleyhinde terörizm ve casusluk soruşturması başlatıldı. Kasım'da gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve gazeteci Erdem Gül hapse atıldı. Ekim'de polis İpek Medya Grubu'na baskın düzenledi. Hükümet, Koza İpek grubunun, üyeleri eşi görülmedik bir baskı altında olan dini hareketin lideri Fethullah Gülen'i desteklediğini söylüyor. Mevcut personelin işten çıkarılması ve yerlerine yeni yazı işleri ve yayın müdürlerinin atanmasının ardından söz konusu TV kanalları ve gazeteler, hükümet yanlısı yayın organına dönüştüler.
MEDYA ÖZGÜRLÜĞÜ
Hükümet aynı şekilde Gülen hareketine desteğiyle bilinen Samanyolu Yayın Grubu'nu da hedef aldı, grubun TV kanalları Türksat'tan çıkarıldı. Rapor yayına hazırlanırken 'Fethullah Gülen Terör Örgütü' olduğu iddia edilen grubun mensubu oldukları gerekçesiyle gazetecilerin, hakimlerin, savcıların ve polislerin yargılanmasına devam ediliyordu. Oysa bugüne dek Gülen hareketinin şiddet eylemlerine veya makul şekilde terörizm olarak tanımlanabilecek diğer eylem biçimlerine karıştığına dair herhangi bir kanıt mevcut değil.
Kasım ayında haber dergisi Nokta'nın Genel Yayın Yönetmeni Cevheri Güven ile Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Murat Çapan, Erdoğan'la ilgili hicivli bir karikatür ve haber yüzünden 'hükümete karşı halkı silahlı isyana teşvik' suçlamasıyla tutuklandılar.
Türkiye'de 2015'te yazdıkları haberler, yorumlar ve tweetler nedeniyle ana akım medyadan gazeteciler işten çıkarılmaya devam etti. Sosyal medyada, cumhurbaşkanı ve siyasetçileri eleştiren paylaşımları nedeniyle sıradan insanlar hakkında da davalar açıldı. 2015'in ilk altı ayında Twitter'a dünya genelinde hesapların engellenmesi ve twetlerin kaldırılması için yapılan başvuruların dörtte üçü Türk makamlarına ait."
ÇÖZÜM SÜRECİ
Çözüm sürecine değinilen raporda, "2015'te barış sürecinin bozulmasıyla yılın ikinci yarısından itibaren, saldırılar, silahlı çatışmalar ve insan hakları ihlalleri arttı. Bunlar arasında yaşam hakkı ihlalleri, şiddet içermeyen gösterilere katılan protestocular ve aktivistlerin gözaltına alınıp haklarında terör davaları açılması ve tutsaklara kötü muamele de var. İki seçimden önce de HDP'nin bürolarına yüzlerce saldırı düzenlendi. Haziran'daki genel seçimlerden sonra Güneydoğu'da şiddet tırmandı. Eylül başında Türk güvenlik güçleri, PKK'nın gençlik kollarına karşı operasyon düzenlemek için Cizre'de sekiz gün sokağa çıkma yasağı uyguladı. Hükümet operasyonda 40-42 militanın öldürüldüğünü tahmin ediyor. Diyarbakır Barosu, 16'sı silahla yaralanma sonucu 21 sivilin öldüğünü bildirdi. Hükümet yetkilileri, bu ölümlerin nasıl meydana geldiğiyle ilgili açıklama yapmadı. Bu, etkin bir soruşturma başlatılması ve güvenlik güçlerince gerçekleştirildiği öne sürülen ihlallerin kovuşturulması konusunda isteksizliklerinin devam ettiği yönündeki kaygıları artırıyor." denildi.
YARGIDAKİ PROBLEMLER
Yargı bağımsızlığı ve kadın haklarıyla ilgili ise şu ifadeler kullanıldı: "Türkiye'de adli sistemde uzun bir zamandır yaşanan sorunlar arasında yargı bağımsızlığına yönelik tehditler, güvenlik güçleri ve diğer devlet aktörlerinin gerçekleştirdiği ihlallerin etkin biçimde soruşturulmaması, kovuşturmaların aşırı uzun sürmesi ve siyasi saikle yapılan kovuşturmalar sayılabilir. AKP hükümeti, 2015'te de polis ve yargıyı Gülen hareketinin destekçisi olduğu iddia edilen kişilerden temizleme çabasını sürdürdü. 2015 yılı boyunca Gülen hareketiyle bağlantılı olduğu düşünülen hakim, savcı ve polis memurları hapsedilerek 'hükümete darbe girişimi' ve 'terör örgütü üyeliğiyle' suçlandılar. Raporun yazımı esnasında söz konusu hakim ve savcılara karşı gösterilen gerekçeler herhangi bir suç fiiliyle ilgili olmaktan ziyade, bu kişilerin mesleki görevlerini icra ederken verdikleri kararlardı.
Türkiye'de kadına yönelik şiddet hâlâ büyük bir kaygı kaynağı. Şubat'ta Özgecan Aslan'ın tecavüz girişiminin ardından öldürülmesi kitlesel protestolara neden oldu."
MÜLTECİLER
Raporda Suriyeli mültecilerle ilgili şu görüşlere yer verildi: "Türkiye, 2015'te sadece Suriye'den değil, Afganistan, Irak ve diğer ülkelerden çok sayıda mülteci, sığınmacı ve göçmen kabul etti. Suriye'den gelen mültecilerin sayısı 2 milyon 200 bine çıktı. Mülteciler, sığınmacılar ve göçmenlerin eğitim ve istihdam dahil koşulları iyi değil.
Türkiye, 2015'te sığınmacıların ve göçmenlerin Avrupa Birliği'ne ana geçiş güzergahı oldu. Brüksel Kasım'da Ankara'yla bir göçmen eylem planı üzerinde uzlaştı. Türkiye'de Suriyeliler ve diğerlerinin etkin bir korumaya sahip olmaması, Suriye sınırında Türkiye tarafından getirilen sınırlamalar, Türk polisinin insan hakları ihlalleri sicili, bu anlaşmanın insanlara sığınma hakkına erişimi engelleyeceği, insanların Suriye'de sıkışıp kalacağı, polis ihlallerine neden olacağı ve AB'ye gitmeye çalışan sığınmacıların gözaltına alınacağı korkularını artırmaktadır. Suriye'deki savaş, Türk iç siyasetini giderek daha fazla etkiledi."
CİHAN