Tevhid; vahdet kökünden, bir kılma, bir sayma, Allah’ı birleme, “Lâ ilâhe illallah” hakikatine inanma ve bu yüce hakikati sürekli tekrarlayıp durma mânâlarına gelir.
Sofîye ıstılahında tevhide, bu mânâların yanında; yalnız Bir’i görme, Bir’i bilme, Bir’i söyleme, Bir’i isteme, Bir’i çağırma, Bir’i talep etme ve O’ndan başkasıyla olan münasebetlerini de hep O’na bağlama, her şeye O’ndan ötürü alâka duyma anlamları da yüklenmiştir.
Başından sonuna kadar Kur’ân-ı Kerim’in her tarafında tevhid mazmununun bir nabız gibi attığı görülür. Hak dostları, Yüce Kelâm’ın rehberliğinde her yönüyle “tevhid” konusuna vurguda bulundukları manzum ve mensur eserler yazmışlardır ki bunlara genelde “tevhîdnâme” denilegelmiştir.
Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi, dil, kalb, Ahmet Feyzi Ağabey, inkisâr, gırtlak ağaları, Erzurumlu İbrahim Hakkı hazretleri, tevhîd ve Sultan Ahmet’e temas ettiği bu sohbetini son günlerde kendisinin yazmış olduğu “tevhîdnâme”den bir bölüm okuyarak bitiriyor.
Hem sohbeti hem de muhterem Hocamızın kaleme aldığı o “tevhîdnâme”yi (yaptığımız tercümesiyle beraber) arz ediyoruz.