IMF, bu sıralar Türkiye'nin gündeminden düşmüyor. Dolar, faiz ve enflasyon kanadında yükseliş trendinin sürmesi ekonominin geleceğine ilişkin endişeleri artırırken, Türkiye'nin IMF'den borç istemek zorunda kalacağı yönünde iddialar da son dönemde yükseliyor.
Piyasalar Merkez Bankası (TCMB) yönetimine dair kararnamelerin getirdiği düzenlemleri incelerken, dün IMF'den hem yeni hükümete ilişkin ilk değerlendirme hem de bir çağrı geldi.
Türkiye ile birlikte Yunanistan, Haiti, Zimbabve, Pakistan ve Zambiya gibi ülkeler hakkında yorumda bulunan IMF İletişim Direktörü Gerry Rice, TCMB'nin tam bağımsızlığının garanti altına alınması çağrısında bulundu, Türkiye'nin Merkez Bankası bağımsızlığını sağlamasının önemli olduğunu söyledi.
Rice, "Son dönemki piyasa oynaklığı ışığında, yeni yönetimin sağlam ekonomik politikalara, makroekonomik istikrarı geliştirmeye ve dengesizlikleri azaltmaya bağlılık gösterirken, bir yandan da fiyat istikrarını güvenceye alma görevini yerine getirmesinde Merkez Bankası'nın tam operasyonel bağımsızlığını garanti altına alması gerekecek" açıklaması yaptı.
Bilindiği gibi, Cumhurbaşkanı Erdoğan, her fırsatta IMF'nin Türkiye'den 5 milyar dolar istediğini, kendisinin de 'Verin' dediğini ve ancak bunun ardından IMF'in Türkiye'nin bu parayı verebileceğini gördükten sonra borç istemekten vazgeçtiğini söylüyor.
IMF'nin dünkü açıklamalarının akabinde bugün Anadolu Ajansı, Türkiye'nin gelecek dönemde daha kritik görevlerde yer alacağından bahseden bir haber servis etti. Habere göre, Türkiye, 1 Kasım 2018 itibarıyla IMF nezdinde yeniden “İcra Direktörlüğü” görevini üstlenecek.
Anadolu Ajansı'nın servis ettiği haber şöyle:
"Türkiye’nin IMF ile 1961’de başlayan stand-by serüveni, 14 Mayıs 2013’te dönemin Başbakan Yardımcısı Ali Babacan tarafından gerçekleştirilen son taksit transferiyle sona erdi.
Türkiye, artık IMF’de en yüksek oy gücüne sahip 20. ülke konumunda bulunurken, ülkenin IMF’de kotası artış gösterdi.
Türkiye’ye İcra Direktörlüğü görevi ilk defa 2014-2016 yıllarında verilirken, ülke bu şekilde IMF programlarını uygulayan bir ülke olma konumundan, karar alıcı bir pozisyona yükseldi.
Türkiye’nin kota payı, 26 Ocak 2016 itibarıyla “14. Genel Kota Gözden Geçirmesi”nin yürürlüğe girmesiyle 0,61’den 0,98’e yükseldi.
Türkiye, 1 Kasım 2018 itibarıyla IMF nezdinde yeniden “İcra Direktörlüğü” görevini üstlenecek.
Diğer taraftan, Türkiye’nin Dünya Bankası nezdindeki temsil ve katılımının iyileştirilmesi amacıyla, 2008 yılında başlatılan reform çalışmaları kapsamında sermaye artırımı gerçekleştirildi. Böylece ülkenin oy gücü yüzde 0,53’ten yüzde 1,09’a yükseldi.
Türkiye, 10 Ekim 2014’te imzalanan Ülke Grubu Anlaşması ile Dünya Bankası nezdinde 2014-2016 döneminde “İcra Direktörü Vekili” görevini üstlenirken, 2020-2024 yıllarında “İcra Direktörlüğü”nü yerine getirecek.
Böylelikle Türkiye, IMF’nin ardından Dünya Bankası İcra Direktörleri Kurulunda da ilk defa yer almış olacak."
Ancak, uzmanlar şu an Arjantin’den sonra en çok IMF’ye gitme ihtimali olan, yani onun acı reçetesini uygulamak zorunda kalacak aday ülkelerden birisini Türkiye olarak görünüyor. Gelecek dönemde IMF ve Türkiye ilişkileri açısından yaşanacak gelişmeler piyasalar tarafından yakından takip ediliyor.