Davutoğlu'nun açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
"Kurdukları yolsuzluk düzeninin devam etmesini arzu ediyorlar"
Hep söyledim 200 yıllık modernleşme tarihimiz, 150 yıllık Meclis tarihimiz, 100 yıllık Cumhuriyet tarihimizin, 75 yıllık demokrasi tarihimizin hepsinin toplamından bir kritik eşiğin önüne geldik. Erdoğan dağılmasını isteyecek çok doğal. Bahçeli dağılmasını isteyecek çünkü kurdukları yolsuzluk düzeninin, kurdukları çarkın devam etmesini arzu ediyorlar. Ve bu çark 90'lı yılların bütün mekanizmalarını geri getiren çağ dışı sistemi söylüyor. Biz ise kararlılıkla ve inançla bu masanın başarılı olması için çaba sarfetmek durumundayız.
"İsimler üzerinde konuşmayı hem riskli buluyorum hem doğru bulmuyorum"
Tayyip Bey gitsin başka biri gelsin ya da AK Parti-MHP koalisyonuyla şu koalisyonu gelsin diye seçime gitmiyoruz. En azından ben öyle yorumluyorum. Onun için isimler üzerinde konuşmayı hem riskli buluyorum hem doğru bulmuyorum. Tayyip Bey'in bu taktisyenin özeliği ile ilgili söylentiler var bizim hedefimizde Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi'nin çarpık düzeni yerine gerçek anlamda demokratik insan hak ve özgürlüklerine dayanıklı parlamenter sistemi kurmak ve devlet mimarisini tekrar düzene koymak, yoksulluğa boğulmuş milletin refah düzeyini yükseltmek, güveninin yok olduğu adalet sistemine güven aşılamak ve tabiri caizse büyük sarsıntılar geçirmiş bir binanın sütunlarını tahkim edip tekrar estetikle onu inşa etmek. Bizim hedefimiz bu olmalı.
"Bütün liderlerin aklı selim davranacağına inanıyorum"
Olumlu ve olumsuz yönüyle şu anda masada oturduğumuz bir araya geldiğimizde altı liderin iletişimlerinde birbirleriyle bir sıkıntı yok. İnşallah bir sonraki toplantı da biz ev sahibi olacağız. Bu konuları açarak konuşur ve yine Erdoğan'ı Bahçeli'yi çatlayacak şekilde güçlü bir açıklamayla yola devam ederiz. Bunu yapmak bizim tarihi görevimiz. Bu mesele ne Kılıçdaroğlu'nun ne Akşener'in ne Davutoğlu'nun ne Babacan'ın ne Karamollaoğlu'nun geleceği ile ilgili değil. Dolayısıyla bütün liderlerin aklı selim davranacağına ben inanıyorum. Bazen iletişim problemleri olur, bazen öngöremediğimiz şeyler olur hepimiz insanız. Bu öngöremediğimiz ya da iletişimden doğan sıkıntıları temel alırsanız bir müddet sonra çözülemez hale gelir.
"Saraçhane'de verilen resim, Tayyip Erdoğan'a ve Bahçeli'ye 'yaptığınız operasyonu görüyoruz ve biz bunun karşısında ortak mücadele etmeye kararlıyız' resmidir"
Benim vazifem ait olduğum mahalleyi barışa hazırlamak. Sayın Kılıçdaroğlu'nun Akşener'in vazifesi de bu. İmamoğlu mu Kılıçdaroğlu mu Davutoğlu mu Kılıçdaroğlu mu diye bütün mesele indirgenirse hepimiz kaybederiz, memleket kaybeder, millet kaybeder ve gelecek nesiller kaybeder. Bu Saraçhane'de verilen resim, Sayın Erdoğan'a ve Bahçeli'ye 'Yaptığınız operasyonu görüyoruz. Ve bunun karşısında ortak mücadeleye kararlıyız' resmidir. Şimdi o resim üzerine konuşmak yerine ve aslında o resim üzerine yeni bir hikaye yazmak yerine kişilere bağlı olarak partiler arasında ihtiraf kim çabalarsa hangi adına yaparsa bunu vahim hata işler.
"Odaklanması gereken konu Sayın Kılıçdaroğlu, Sayın Akşener'in ne dediği değil, Saraçhane'deki resim"
Karar çıkar çıkmaz sayın Kılıçdaroğlu'nu aradım Almanya'da uçağı inmek üzereydi. Söyledim geçmiş olsun ortak direnç göstermemiz lazım, yanlış bir karardır. Liderler ortaklar sayın İmamoğlu'nu ziyaret edebiliriz sizde uygun görürseniz. O da çok iyi olur dedi. Sonra sayın İmamoğlu'nu aradım telefon düşmedi sayın Akşener'le ikisi birlikteydi onlarla konuştuk. Ben geleceğim bu gece ama ayrıca yarın birlikte bir şey yapmak konusunu Kılıçdaroğlu ile görüştüm. Siz karar verdiğinizde haber verirseniz uyum gösteririm dedim. Sayın Babacan'la da görüştüm.
Bu detayı vermemin nedeni şu; hem siyasi hem insani boyutu var. Ben ortada bir sıkıntı görmüyorum. Olur, daha önümüzde hatta bazen bazı sıkıntıların biraz erken çıkması sonra çıkması aşı gibi etki yapar. Daha büyük sıkıntılarda nasıl davranacağınızı kestirirsiniz. Son çıkan tartışmaların bize aşı etkisi yapacağını ve direncimizi artıracağını, karşılaşacağımız sorunları daha rahat aşma konusunda olabilecek iletişim sorunlarının olmaması konusunda bizi temkinli kılacağını göstereceğini düşünüyorum. Ama odaklanması gereken konu sayın Kılıçdaroğlu, sayın Akşener'in ne dediği değil Saraçhane'deki resim. O resmin verdiği mesaj korunmalı. Çünkü o mesaj sadece Erdoğan'a sadece geniş kitlelerine halk kitlelerine verilmiş bir mesaj değil, hepsinin içinde olduğu bir mesaj. Ondan sonra iktidarın atabileceği adımlara karşı da ciddi bir uyarı mesajıdır.
"İki aday çıkması kıyamet değil"
Geçen sene seçimlerden sonra seçim yasası çıkmıştı o zaman size hatırlıyorum şunu söylemiştim. İki aday çıkması kıyamet değil. Neden biliyor musunuz? Yolun başındaydık. Yolu görmek durumundaydık. Tek aday ihtimali tek adayı zaruriyeti bugün çok daha fazla. Şimdi onu söyleyerek iktidar tarafının oyun planlarıyla ilgili bir şey bir ipucu vermek istemem ama taktik sebeplerle iki aday çıkarmak gerekebilir. O taktik sebepleri burada açmak istemem. Siyasette eğer bir yol alıyorsanız bu bir strateji oyunuysa karşı tarafın hamlesine göre sizin esnek olmanız lazım. Mutlaka şunu yapacağız dediğinizde o yapılacak şeyi bildiği için ona göre ayarlanır. Niye biz karşı tarafa o şeyi verelim. Aslında en büyük zaafı yaptılar. Mutlak olarak Tayyip Erdoğan adayım ilanı edildi çok erken edildi erken vakitte. Onun için sizde bir an önce ilan edin diye maçı bitirmeye çalışıyorlar. Maçın en kritik hamlesini kendileri belirlemek istiyorlar. Bizim Cumhurbaşkanı adayımızı. Dikkat edin Erdoğan ne dedi Samsun'da. Bu benim son seçimim. Demek zorunda kaldı. Eğer söylemeseydi ben mutlak adayım diye o zamana kadar esnek bir şekilde giderdi. Anlaşmalı olarak yapılan her şey altılı masayı güçlendirir. İki aday olsa da anlaşmalı olarak gösterilse de sorun olmaz.
2009 yılında ilk kez söyledi. Ben de yanındaydım. Yeni bakan olmuştum. '2011 benim son seçimim olacak' dedi. 2012 kongresine giderken söyledi. Tüzük gereği son kongresi olması gerekiyordu. İnsanların merhametine kendini sığındırıyor. Bana bir şans daha verin bir daha yokum. Önce biz kendi ödevimizi yapacağız. Kendi ödevimizi tamamlayacağız sonra Cumhurbaşkanı adayımızı da bu ödevin paydaşı yapacağız.
"İmamoğlu'na karşı iki seçim kaybetmiş olmanın yenilgi psikolojisi var"
Mesele İmamoğlu değil sadece, mesele İBB'nin büyük rant alanı. Kaybettiği bir savaş. Tayyip beyin en büyük zaafı budur yenildiği ve kaybettiği şeyi unutmuyor. Oraya takılıp kalıyor. Birisine karşı bir şey hissediyor. Birisinden bir olumsuz görüyor zihninde tutuyor. Onu zihnine kazıyor ve gününü bekliyor.
İmamoğlu'na karşı iki seçim kaybetmiş olmanın yenilgi psikolojisi var. Mesele sadece İmamoğlu değil. Diyor ki bu adam beni iki kere yendi. Binali Yıldırım en büyük aktörünü çıkardı karşısına. Gerçi en önemli aktörü ama girdiği her seçimi kaybeden aktörü o ayrı bir şey. Oradan o maçı geri almaya çalışıyor. Genel seçime giderken İBB'nin başkanını boşaltmak ve kendi adamını getirmeye çalışıyor. Bak Erdoğan tavşanı çıkardı ve maalesef haklı haksızdan daha çok kimin yendiğine bakıyor bazen. Bakın ben kaybettiğim savaşı tekrar kazarak savaşa gidiyorum demek. Biz Erdoğan'dan vazgeçmeyelim öyle diyor böyle diyor gücünü koruyor dedirtmek. Hiçbir savaşı kaybetmediği imajı vermek.
"Korku salarak iktidar ve devlet adamı olunmaz",
Bugün insanlar yalnız kaldığımızda şikayet ediyor. Ama neden korkup yanıma gelemiyor. Çünkü Davutoğlu'na bunu yaptı acaba bana neler yapar, onun üniversitesi vardı kapattı acaba bana neler yapar. Bu korkuyu salarak iktidar ve devlet adamı olunmaz. Şimdi İmamoğlu hamlesini sadece ileriye doğru değil, geriye dönük bir maçın aktüel bir konu olarak görmek lazım.
"CHP'nin içişlerine müdahale etmeye çalışan aktör sayın Erdoğan'dır"
Bence şu anda CHP'nin içişlerine müdahale etmeye çalışan aktör Sayın Erdoğan'dır. Bu kararıyla hem iç tartışma çıkarmak istiyor yani bu hamlesiyle hem de orada bir liderlik tartışması yani aday Cumhurbaşkanı adayı CHP'nin başında kim söz olacak gibi. Ve bazı açıklamalarla bu hamlesini doğru çıktığını kendisi için doğru sonuçlar verdiğini düşünerek mutlu oldu. Şimdi bizim bu topu geriye atma yolumuz, yöntemiz altılı masayı tahkim etmek, her partinin kendi içine bakıp çeki düzen vermesi. Biz de dahil hepimizin."