Cumhuriyet'te yer alan habere göre, MHP’ye oy veren seçmenlerin yarısından fazlasının İYİ Parti seçmeni olduğunun belirtildi. AKP'nin 7 Haziran’dan 3-4 puan eksik yani %36-37 bandında olduğu MHP'nin ise 8-9 puan eksik oy alacağının öne sürüldüğü Piar Araştırma'nın yaptığı erken seçim değerlendirmesinin tamamı şu şekilde:
Devlet Bahçeli’nin erken seçim isteyeceğini ve Recep Tayyip Erdoğan'ın ise bunu kabul edeceğini daha önceki değerlendirmelerimizde belirtmiştik. Aynı şekilde İYİ Parti tehlikesini YSK eliyle savuşturmak için de bir hamle yapılabileceğini öngörmüş ve bu düşünceyi paylaşmıştık. Aynı açıklamamızda İYİ Parti'ye karşı demokrasi dışı ve yargı eliyle yapılacak bir hamlenin kolaylıkla boşa çıkartılabileceğini, bu durumda ise psikolojik üstünlüğün muhalefetin eline geçeceğini de söylemiştik.
CHP’nin YSK değerlendirmesinden önce yaptığı 15 ödünç vekil hamlesiyle ilk etabı muhalefet kazanmış ve seçimden önce Erdoğan- Bahçeli ikilisine ilk yenilgiyi tattırmış oldu. Hem CHP hem İYİ Parti seçmenleri motivasyon kazandı hem de AKPARTİ-MHP seçmenleri yenilgi hissine kapıldılar. Ayrıca İYİ Parti, AK Parti ve MHP tabanından gelen Milliyetçi- Muhafazakâr seçmenlerin Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci tura kalması halinde, CHP’li adaya karşı tekrar Erdoğan'a gitmesinin de önüne geçilmiştir.
"7 HAZİRAN'DA AKP'YE OY VERMEYİP 1 KASIM'DA VERENLERE BAKMAK GEREK"
Şöyle ki; İYİ Parti'ye oy verecek olan bu seçmen grubu oy verdikleri partinin önünü kesmeye çalışan kişi yerine partilerinin temsil edilmesini sağlayan kişiyi ya da onun adayını tercih edecektir.
Kemal Kılıçdaroğlu bu hamlesiyle bir taşla birkaç kuş birden vurmuştur. Türkiye’nin genel siyasası Cumhur ittifakı için 7 Haziran 2015 seçimlerine nazaran bile muhalefet için daha avantajlı bir ortam oluşturdu. Bu ortamın resmini çizebilmek için 7 Haziran’da Adalet ve Kalkınma Partisine oy vermediği halde, 1 Kasım’da oy veren seçmenlerin genel profiline bakmak gerekir.
Kimdi bu kişiler?
Çatışma ortamını değil barış sürecini destekleyen Kürt seçmenler (ortalama % 4), Ekonomik krizden korkan ve istikrara oy veren Sağcı/ülkücü MHP seçmenleri (ortalama %3), Daha Avrupai yaşayan seküler, liberal AK Parti seçmenleri (ortalama %2) ve Güvenlik, asayiş endişesi yaşayan her kesimden seçmenler (ortalama %1). Yaptığımız araştırmaların tamamında bu seçmenlerin 16 Nisan sürecinde zaten AK Parti’den koptuğu gözlemlemiştik. Kaldı ki sadece bizim değil tüm araştırma şirketlerinin analizlerinde bu konu hemen aynı kelimeleri ile tanımlanıyordu. (Aynı araştırmacıların bugün bunun tam tersini hangi bilimsellikle savunduklarını da anlamlandıramıyoruz, muhtemeldir ki daha önce yayınladıkları bilimsel sonuçlara değil temennilerine yahut farklı angajmanlarına göre konuşuyorlar) Ayrıca bu seçmen grubunu 7 Haziran ile 1 Kasım arasında tercih değiştirmeye iten sebeplerin ya da sorunların hiçbiri, bugün 1 Kasım’dan daha iyi noktaya getirilemedi. Yani bu seçmenlerin tekrar Erdoğan demesi için bir sebep yok. Ne ekonomi o günden daha iyi -ki seçmenlerin %60’ı ekonomi/siyasal tercih konusunda paralellik kurduğunu söylüyor- ne Kürt sorunu çözüldü ne de demokrasi ve insan hakları o günden daha iyi. Bu sebeple Adalet ve Kalkınma Partisi 7 Haziran’a oranla 3-4 puan daha kaybedecektir.
"MHP'YE OY VERENLERİN YARISINDAN FAZLASI İYİ PARTİ SEÇMENİ OLDU"
Tabii Cumhur ittifakının durumunu tam olarak anlayabilmek için ise MHP’ye de bakmamız gerekir. MHP 7 Haziran seçimlerinde %17’ye yakın bir oy almıştı. Ancak bu oyların %3’ü 1 Kasım seçimlerinde Ak Parti'ye geri dönmüştü. Bu seçmen grubu MHP içinde ülkücü hassasiyeti, sağcılık hassasiyetinin altında olan kişilerdi ve başka bir sağ seçenek olmadığı için Ak Partiye geri dönmüşlerdi. %1 civarı bir seçmen grubu ise CHP’ye yönelmişti. Bu seçmen 16 Nisan etkisiyle, olduğu gibi İYİ Parti’ye geçti. Kalan, yani 1 Kasım’da yine MHP’ye oy veren seçmenlerin ise yarıya yakını hatta belki biraz fazlası da yine İYİ Parti seçmeni oldular. Şimdi bir hesap yapacak olursak, Ak Parti 7 Haziran’dan 3-4 puan eksik yani %36-37 bandında. MHP ise 8-9 puan eksik yani maximum 7-8 civarı bir oy alacak. Bu durumda Cumhur ittifakı için konuşulması gereken rakam 43-45 bandından yukarıda olamaz. Bu oy oranı ile ne meclis çoğunluğu ne de Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin kazanılması mümkün değildir.
Peki Erdoğan kaybetti ama muhalefet kazandı mı?
Henüz değil, ancak kazanmak için gereken rüzgâr bu kez muhalefetin arkasından esiyor. Zira ekonominin durumu, dış politikadaki kaotik ortam, mülteci sorunu, insan haklarındaki gerileme ve bunlar gibi birçok sebep iktidarın propaganda imkanını kısıtlıyor. Bu yüzdendir ki Erdoğan, Binali Yıldırım yahut Cumhur ittifakının küçük bileşeni MHP, din ve milliyetçilik dışında hiçbir söylem kuramıyorlar. Cumhur ittifakı aktörlerinin topluma sunduğu fikirlerin kesişim kümesinde, Ak Parti ve MHP’nin %40’a ancak yaklaşan kemik kitlesi haricinde bir seçmen grubu yok. Bu aktörlerin tamamı tıpkı 7 Haziran kampanyasında olduğu gibi argümansız TV yorumcularından daha ötede hiçbir şey vaat edemiyorlar. Bu iklim 7 Haziran iklimine o kadar beziyor ki sonucun da o sonuca benzememesi için, muhalefetin o gün başarılamayan birleşmeyi bugün en azından ikinci turda başarması gerekiyor. Özetle akılcı ittifaklar yahut ilkesel tutumlar ile birleşme tam olarak sağlanamadan, Cumhurbaşkanlığı seçimlerini en azından ikinci tura taşıyacak adaylar belirlenmeden, muhalefet kesin kazanmıştır demek oldukça iddialı olur.