Daha önce soruşturma konusu bile olmamış haberleri, tweet’leri, TV ekranlarında açıkladıkları fikirleri ve yazdıkları kitapları nedeniyle 25’i 8 aydır tutuklu 29 gazeteci bugün ilk kez hakim karşısına çıktı. 17-25 Aralık yolsuzluk soruşturmalarının iktidara uzanmasıyla birlikte Türkiye genelinde intikam operasyonları yapılabilmesi için AKP tarafından kurulan ‘proje mahkemelerin’ (Sulh Ceza) hakimleri duruşmada hukuksuz uygulamalara devam etti. Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 23. maddesi açıkça çiğnendi.
İktidarın proje hakimi hem tutukladı, hem yargılıyor
Yasaya göre soruşturma aşamasında tutuklama kararı veren hakim, yargılama sırasında duruşmaya çıkamaz. Ancak gözaltındaki bazı gazetecileri tutuklayan İstanbul 1. Sulh Ceza Hakimi İbrahim Lorasdağı, 25. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmaya Mahkeme Heyeti Başkanı olarak çıktı. Bu, açıkça reddi hakim gerekçesi. Hakimin heyetten çekilmesi gerekir. Ancak Lorasdağı heyetten çekilmediği gibi reddi hakim konusundaki avukatların tüm taleplerini reddetti. Mahkeme yargılama usulünü de hiçe sayarak iddianameyi okutmadan savunma almaya başladı.
Gazetecilik faaliyetleri nedeniyle terör örgütü üyesi olmakla suçlanan 26’sı tutuklu 27 gazeteci sanık sandalyesinde yerini alırken 2 gazeteci firari olarak tutanaklara geçti. Duruşmayı CHP Milletvekilleri Şafak Pavey, Selina Doğan, Mahmut Tanal, Sezgin Tanrıkulu, Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu ve yurt dışından gelen çok sayıda gazeteci de takip etti.
Mahkeme Heyeti, bir an evvel yargılamanın bitirilebilmesi için bazı gazetecilere iddianame ek delil klasörleri tam olarak verilmediği halde, savunma almaya başladı. 8 aydır tutuklu gazetecilerin izleyici sıralarındaki aileleriyle göz göze gelmelerine bile engel olmak için görevli jandarmaların ayağa kalkıp beklemesi de, mahkemenin adalet anlayışına ışık tuttu.
Hükümet tarafından kapatılan Meydan Gazetesi Yazarı Atilla Taş’ın savunma sırasında kendisini tutuklayan mahkeme başkanına hitaben, “Sizin gibi bir hakim tarafından tutuklandım. …Olağanüstü dönemlerden geçiyoruz ama bu olağanüstü hukuksuzlukları gerektirir mi? Hukukun sağlıklı işlediğine zerrece güvenim yok. Sizi gördüğümde de hukuka olan son umudum gitti” şeklindeki sözleri genel durumu yansıtıyordu.
Zira davaya bakması yasadışı olan hakimin yargılama sırasında sorduğu sorular da yargılamanın ne kadar bağımsız olduğunu ortaya koyuyordu. Terör örgütü üyeliği ile suçlanan gazeteciler, “O tweeti neden attın?” “Bu ifadeyi neden kullandın?”, “Kitabında neden propaganda yaptın?” “15 Temmuz gecesi neredeydin?” gibi sorulara maruz kaldı.
Yargılama sırasında çoğu açık kaynaklardan alıntıladığı yazıları ‘delil’ kabul eden savcı Murat Çağlak’ın gerçek dışı bilgiler kullandığı da ortaya çıktı. Bugün TV’ye hiç gitmediğini açıklayan Taş, iddianameye göre kayyım atanan TV’nin rejisine kadar girmiş protesto etmişti. Şu ana kadar ifade veren gazeteciler örgüt suçlamaların reddettikleri gibi haberlerini savunmak zorunda bırakıldı.
Duruşma hafta boyu devam edecek. Tüm gazetecilerin savunmasını tamamlaması ve ardından tahliye taleplerinin alınması bekleniyor.
TESLİM OLUNAN, ADALET Mİ?
Savunma yapan gazetecilerden Zaman Gazetesi eski editörü Ali Akkuş, teslim olmayıp yurt dışına kaçan gazeteciler için, “İllegal örgüt hiyerarşisinin parçası değilim. Başkaları gibi yurt dışına kaçmadım. Geldim, adalete teslim oldum” ifadelerini kullandı. Bu davada teslim olmayan iki gazeteciden biri de benim.
Bu bir tercih meselesidir. Akkuş gibi genel bir ifade kullanıp hiçbir meslektaşımı incitmeyi düşünmem. Ancak o duruşma salonunda yargılanan arkadaşlarım arasında en uzun süre yargı camiasını, mahkemeleri, davaları takip eden gazeteci benim. 1997 yılından beri özellikle örgütlü suçlarla ilgili yargılamaları gazetem adına ben takip ettim. 17-25 Aralık Yolsuzluk Soruşturmalarının ardından ortaya çıkan manzarayla bugüne kadar hiç karşılaşmadım.
Yargı, proje mahkemelerle, atamalarla ihraç ve tutuklamalarla tamamen iktidarın eline geçti. Anayasa rafa kalktığı gibi özellikle OHAL ile birlikte TCK, Ceza Muhakemeleri Kanunu cezalandırmaya kılıf olarak yorumlanmaya başladı. MİT’in verdiği listeye ya da WhatsApp programından gelen bilgiye göre tutuklama kararları veren hakimlerden, savcılardan bahsediyoruz!
Delil olarak atılan bir tweet yeter. Evinizden çıkan 1 dolar, ‘kültür bakanlığı onaylı’ bir kitap, yazdığınız bir haber, TV programında kullandığınız bir ifade vs. Hangi adaletten bahsediyorsunuz?
Ben teslim olduğunuz o adaleti iyi tanıyorum, o yüzden teslim olmadım.
Ben ilk kez yargılanmıyorum. Hakkımda yaklaşık 30 dava açıldı. Bazılarından 7 yıl hapsim istendi. Şimdiye kadar ceza aldığım tek dava bile olmadı. Ancak bugün adliyelerde adalet dağıtılmıyor. Adaletin kılıcı iktidarın pisliklerini gölgelemek için muhaliflerin boynunda gezdiriliyor.
Akkuş’un, “ben o gazeteciler gibi talimat alıp kaçmadım” şeklindeki iftirasını gazeteci arkadaşlarımın tahliyesine ve özgürlüklerine kavuşmasına yol açacaksa sineye çekebilirim ancak… Özgürlük ekmek kadar, su kadar değerli…