Yaşar Uz, 35 PFE plakalı 2004 model hafif ticari aracını 2006 yılında İzmir’in Kemalpaşa İlçesi’nde kurulan açık oto pazarında satışa çıkardı. Adının ’Yaşar Uzun’ olduğunu söyleyen, gerçek isminin Mustafa Alkan olduğu daha sonra anlaşılan bir erkek ve yanındaki 2 kişi araca talip oldu, taraflar 21 bin liraya anlaştı. Ancak bu kişiler "Bu aracı hacı amcamız Hasan Hüseyin Bozkuş’un adına alacağız. Kendisi hasta olduğundan İzmir’e gelemez" diyerek alım satımın Söke’de yapılmasını isterken araç sahibini de ikna etti. Uz, yanına eşi, oğlu ve gelinini de alarak, aracın alım-satım işlemleri için 14 Kasım 2006 tarihinde Aydın’ın Söke İlçesi’ne gitti. Araç sahibi Yaşar Uz’u, kendisini 76 yaşındaki Hasan Hüseyin Bozkuş’un yeğeni olarak tanıtan bir kişi karşıladı ve Kuşadası’na bağlı Davutlar’daki bir yazlık villaya götürdü.
VİLLADA SÜREKLİ İKRAMDA BULUNDULAR
İddiaya göre; Uz ve ailesine villada zengin, dini vecibeleri uygulayan aile görüntüsü sergilendi, sürekli ikramda bulunularak geç saate kadar oturmaları sağlandı. Mesai bitimine yakın, Hasan Hüseyin Bozkuş’un teklifiyle aracın devri için notere gidildi. Yaşar Uz araç bedelini istedi, ancak paranın evde olduğunu, yanlarında taşımaya gerek olmadığını belirten Bozkuş, noter dönüşü vereceğini söyledi. Noterde satış işleminin yapılmasından sonra yazlığa döndüklerinde ise eve gelen M.A. ile Hasan Hüseyin Bozkuş arasında yeterli nakit para bulunamadığı, çek alınabildiği konuşmaları geçti. Bu iki kişi Yaşar Uz’u çeki kırdırma, 1 hafta sonra ödeme gibi çeşitli teklifler önerdi. Yaşar Uz, bu teklifleri kabul etmeyerek hafif ticari aracıyla birlikte İzmir’e döndü. Davalı Hasan Hüseyin Bozkuş ve akrabası olarak tanıttığı kişiler bir hafta boyunca Yaşar Uz’u arayıp araç bedelini ödeyeceklerini söyleyerek aracı teslim etmesi konusunda ikna etmeye çalıştı, bu amaçla mezarlık, sanayi bölgeleri gibi ıssız yerlere davet etti. Bütün çabalarına rağmen aracı teslim etmesi konusunda ikna edemeyeceğini anlayan Hasan Hüseyin Bozkuş, noter devir sözleşmesine dayanarak aracın çalındığı iddiasıyla Yaşar Uz hakkında şikayetçi oldu.
KENDİ ARACINI ÇALMAKLA SUÇLANDI
Müvekkili Yaşar Uz’un dolandırılmasının yanında kendi aracını çalmakla da suçlandığını belirten avukatı Tülay Pordoğan Oral, şunları anlattı:
"İzmir 7’nci Asliye Hukuk Mahkemesi’nde satış sözleşmesinin feshi davası açtık, Hasan Hüseyin Bozkuş hakkında dolandırıcılık suçundan şikayette bulunduk. Ancak Söke Cumhuriyet Başsavcılığı’nca araç alım-satımının hukuki nitelikte bir eylem olduğu ve dolandırıcılık unsurlarının oluşmadığı gerekçesiyle takipsizlik kararı verildi. İtirazımız üzerine Aydın Ağır ceza Mahkemesi’nce takipsizlik kararının kaldırılması kararı verildi, sanık hakkında dolandırıcılık suçundan dava açıldı. Mahkemeler arasındaki yetki uyuşmazlığı nedeniyle yargılamaya başlanması yıllar sürdü.
VİLLA 3 GÜNLÜĞÜNE KİRALIKMIŞ
Yargılama sırasında davalı-sanığın noter devir sözleşmesindeki adresinin sahte olduğu, Söke’deki yazlık villanın da 3 günlüğüne kiralandığı ve dolandırıcılık suçunu teşkil eden diğer eylemleri ispat edildi. Söke 2’nci Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2011 yılındaki kararıyla Hasan Hüseyin Bozkuş’a dolandırıcılık suçundan 1 yıl 2 ay hapis cezası verildi. Karar geçen yıl kesinleşti. Yine Hasan Hüseyin Bozkuş hakkında ’suç uydurma’ suçundan da, hırsızlıktan suç duyurusunda bulunduğu İzmir’in Torbalı ilçesinde Torbalı Asliye Ceza Mahkemesi’nce mahkumiyet kararı verildi. İzmir 7’nci Asliye Hukuk Mahkemesi de noter sözleşmesinde ’araç bedelini aldım’ ibaresinin yazılı olmasına rağmen bu kişinin dolandırıcı olduğunun Söke 2’nci Asliye Ceza Mahkemesi kararıyla sabit olması nedeniyle davacının satış bedelini almadan satış sözleşmesinin yapıldığı, sözleşmenin gerçekleşmesine rağmen davalının satış bedelini ödemediği gerekçesiyle noterde yapılan resmi satış sözleşmesinin feshine karar verdi ve karar geçen 7 Eylül’de kesinleşti."
BU DAVADAN ÇIKAN SONUÇ
Avukat Tülay Pordoğan Oral, kazanılan davanın bu tür dolandırıcılık mağdurları açısından önemli olduğunu Borçlar Kanunu ve Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına göre, maddi olgunun tespitine dair ceza mahkemesi kararın hukuk hakimini bağladığını söyledi. Oral, şöyle dedi:
"Ceza mahkemesinde bir maddi olayın varlığı ya da yokluğu konusundaki kesinleşmiş kabule rağmen, aynı konunun hukuk mahkemesinde yeniden tartışılması olanaklı değildir. Ancak yasa hükmüne ve yerleşik Yargıtay kararlarına rağmen, araç alım satım sözleşmeleri sırasında yaşanan dolandırıcılık eylemlerine ilişkin ihtilaflarda Cumhuriyet savcılıklarınca konunun hukuki nitelikte olduğu gerekçesiyle ’takipsizlik’ kararı verilmektedir. Oysa ki bu davada olduğu gibi olayın dolandırıcılık boyutunun üzerinde durulması ve ispatlanması halinde, resmi satış sözleşmesinin iptali mümkündür."