Akademisyen Doç. Dr. İhsan Yılmaz ve eski askeri Savcı Ümit Kardaş güncel konuları anlattıkları kitaplarını gazetecilere tanıttı. Kemalistlerin yeni bir insan türü oluşturmaya çalıştıklarını ve bunun dışında kalanlara ikinci sınıf muamelesi yapıldığını belirten İhsan Yılmaz, "Kıro muamelesi, örümcek kafalı, liboş ya da komünist muamelesi yaptılar. 'Dincisin sen tarımda kal, bakkal, kasap olarak kal ama doktor olma, hakim olma, asker olma.' Olunca da sızmış oluyorsun. Kitabımın maksatlarından birisi de 'neden devlete sızıyorsun' sorusuna cevaptı. Bu aynı zamanda devlete sızan Aleviler varsa, Kürtler varsa, Komünistler varsa bu onlar adına da verilmiş bir cevaptır." dedi.
İstanbul Enstitüsü'nün Altunizade'deki ofisinde İhsan Yılmaz'ın "Kemalizm'den Erdoğanizm'e' isimli kitabı ile Ümit Kardaş'ın 'Zulüm-Özür-Uzlaşı' isimli kitaplarının tanıtım toplantısı düzenlendi.
Kitabının içeriği ve konulara yaklaşım şekli hakkında gazetecilere açıklamalarda bulunan İhsan Yılmaz, Türkiye'de kemalistlerin iyi vatandaş, mükemmel vatandaş oluşturmaya çalıştıklarını belirtti. Yılmaz şöyle konuştu: "Kemalistlerin yeni bir insan türü oluşturmaya çalıştıklarını iddia ediyorum. Bizdeki laikçi, Atatürkçü, Sünni, Türk, böyle bir insan türü üretmeye çalıştılar ve bu türden olmayana ikinci sınıf muamelesi yaptılar. Kıro muamelesi, örümcek kafalı, liboş ya da komünist muamelesi yaptılar. 'Dincisin sen tarımda kal, bakkal, kasap olarak kal ama doktor olma, hakim olma, asker olma.' Olunca da sızmış oluyorsun. Kitabımın maksatlarından birisi de 'neden devlete sızıyorsun' sorusuna cevaptı. Bu aynı zamanda devlete sızan Aleviler varsa, Kürtler varsa, Komünistler varsa bu onlar adına da verilmiş bir cevaptır. Ben kendi çerçevemden dindar Müslümanlar adanı bir cevap vermeye çalıştım. Devlete niye sızıyorsun, devleti neden ele geçirmeye çalışıyorsun? Bu onun cevabıdır aslında" şeklinde konuştu.
Amacının uzun süredir konuşulan Batı dünyasını da ele alan ve yüzlerce yıldır konuşulan konuları Müslüman zihinlere yakınlaştırmak olarak belirten Yılmaz, "Yani sen bırak kafanda bir kompartman oluşsun, seküler kompartmana geç, seküler bir biçimde düşün, bak işte şöyle olacak falan değil, dindar Müslüman olarak devam ederek , dindarlığını elden bırakmadan Kuran, sünnet, neye inanıyorsan , İslam Hukuku, bunları elden bırakmadan bu sorunlarla nasıl halleşirsin, bu mevzuları nasıl çözersin. 21. yy'a yakışır bir şekilde insanlarla nasıl muhatap olursun. "Adil", adil düzen lafı vardı ya, adalet her şeyin temelinde bakıldığında aslında bütün dinlerin hedeflediği şey budur." dedi.
ÜMİT KARDAŞ: DİASPORADA'DAKİ VATANDAŞLARINA YURTTAŞLIK
Ümit Kardaş ise Türkiye'nin geçmişi ile yüzleşmesi ve yeni adımlar atması konusunda tespitlerde bulundu. Ermeni sınırının açılması gerektiğini dile getiren Kardaş, "Türkiye pekala Enver Paşa, Talat Paşa benim dedemdir atamdır, onlar yapmamıştır demenin hiç bir anlamı yok. Kötü şeyler yapmışlarsa insanlığa karşı suç işlemişlerse bunu kabul etmek gerekir. Yapılmışsa da bizim artık devletimizin paradigması felsefesi şudur diyebilmelidir Türkiye. Diğer konu da Ermenistan sınırı açmalı Türkiye ve diasporadaki vatandaşlarına da yurttaşlık teklifinde bulunmalı. Bunlar yapıldığı zaman Türkiye soykırım vardı yoktu bunlarla vakit kaybetmez. Soykırım meselesi değil mesele, insanlığın vicdanında mahkum olmanız önemli." ifadelerini kullandı.
Kitabın uzlaşı bölümünde bu olayların nasıl aşılıp nasıl bir arada yaşanacağı konusuna değindiğini belirten Kardaş, "Burada artık bir anayasa meselesi güdeme geliyor. Yeni bir anayasa inşa etmek gerekiyor. Bu sürecin inşa süreci çok önemli. Demokratik bir süreçle olmalı." dedi.
Ana dilde eğitim ve diğer konularla ilgili de değerlendirmeler yapan Kardaş, "Anadilde eğitim olsun mu? Anadilde savunma olsun mu? Böyle bir şey yok. Anadiliyle yaşamak demek anadiliyle eğitim almak demek, yargının her sürecine katılmak demek, anadiliyle idari yargı mercilerine başvurabilmek demek, anadiliyle kültür üretiminde bulunmak, ticaret yapmak, sözleşme yapmak anadiliyle yaşamak demek. Avrupa Bölgesel ve Azınlıklar Şartı bunu söylüyor." şeklinde konuştu.
Kardaş, sözlerini şöye sürdürdü: "Şunu yapamıyoruz biz. Yani evet böyle bir şey olmuştur hakikatle yüzleşelim ve bundan üzüldüğümüzü, utanç duyduğumuzu, özür dilediğimizi söyleyebilelim. Bunu biz ikili ilişkilerimizde bile zor yapıyoruz. Bizim yöneticilerimizde de böyle bir kültür yok. Şimdi biraz bir iki tane örnek gördük bu son dönemlerde, biraz mahçup da olsa. Şimdi buna da kültür olarak benimsemediğimiz için çıkmazlara giriyoruz, aslında bunun örnekleri dünyada var. Yaşanmış bir sürü katliamlar var, holokostlar var. Bütün bunlarda bunu yapanlar bir şekilde çıkıp bundan dolayı üzüntülerini bildirdiler, özürlerini dilediler ve kendilerini özgür kıldılar. Hem karşı tarafın acılarını hissettiklerini hissettirdiler, kendilerini de özgür bırakmış oldular. Şimdi halen 100. yılda biz bunun sıkıntısını yaşıyoruz. Yani Obama ne diyecek , işte,o Parlemento karar mı alacak, bu aslında hicap duyulacak bir şey. Bizim bunu aşmamız lazımdı. Biz kendi açımızdan böyle bir rahatlamayı yapmamız lazımdı bizim."
CİHAN