Türkiye’nin yaşadığı ‘hükümet sorununu’ tam 10 sene tarım bakanlığı yapan Mehdi Eker’in ifadeleriyle ortaya koyalım. “Ben dekar başına 250 kg. buğday alırken, eloğlu bunun iki katını alıyor. Çünkü sadece ben kuru toprakta buğday ekiyorum” diyor. Düşük verimliliği ifade ederken, mensup olduğu hükümetin devasa 14 senelik bir dönemde sulama sorununu aşamadığını da itiraf ediyor. Başka neler itiraf ediyor?
Diyor ki; ucuz et isteniyor ama hayvancılığın girdileri yem, ilaç, gübre, makineler, damızlık düve ithal ediliyor. Tabii bir de şu meşhur tohum ithalatı var! Döviz zıpladığında, bütün girdiler fırlıyor. Nasıl ucuz olacak? 14 senenin sonunda dört başı mamur bir tarım stratejisi olsa, bunun bir sahibi olsa, girdi-çıktı ilişkisi kurulsa idi şu ‘ithal edilenler’ listesi daha kısa olabilirdi, değil mi?
Yine kendisi ifade etmiyor ama liste daha bitmedi. Zenginin lüks tüketimi mücevherdeki vergi desteği biliniyor. Evlatların, yandaşların, zenginlerin gemileri, filoları, yatlar-kotralar için düşük vergili, ‘özel fiyattan’ akaryakıt satılıyor. Acaba ‘gemicikler’ için ucuza alınıp da yeniden yüksek fiyattan piyasaya sürülen ne kadar akaryakıt (kaçakçılığı) vardır? Keza, parasını Türkiye’ye getirip mevduatta, borsada, bono-tahvilde para kazanana da vergi sıfır.
...