(...)
İsrail ile girişilen ikiyüzlü düellodan elde utançtan başka bir şey kalmadı. Aile ticareti, gemiler-filolar gidip gelse de durum böyle. Mavi Marmara’da insanımızı hunharca şehit eden suçlu İsrailli askeri zevatın yakalanması için uluslararası kurumlar ile iletişime geçilmedi. Kırmızı bülten bile çıkartılmadı.
UYGURLARI TERÖRİST İLAN ETTİ
Keza, Türkiye Rusya’nın Kırım’ı ilhak etmesine ses çıkartamadığı gibi Putin Ermenistan’a kadar gidip Türkiye’yi ‘Ermeni Soykırımı yapmakla’ suçladı. Yönetenlerin buna da sesi çıkamadı. Son olarak Çin’e ziyarete giden Cumhurbaşkanı işgal altındaki vatanlarında özgürlük mücadelesi yapan, dini ibadetlerini dahi yapmaları yasaklanan Uygurları adeta ‘terörist’ ilan etti. Bu uğurda Çin’in ‘toprak bütünlüğünden’ bahsetti. Tıpkı Türk bayağını bile astırmaya muktedir olamadığı İran’ı ‘ikinci evi’ olarak ilan etmesi gibi, Çin’deki bu tutum da dikkatlerden kaçmadı.
Listeyi uzatmak mümkün. Esasen hayal sahibi olmak kötü bir şey değil. Kötü olan, hayallere gerçeklerden gidilebileceğini unutup fantezilere sapmaktır. Hayallere meşru olmayan yollardan girmek çabasıdır.
Gerçek şudur ki, Türkiye’nin hayallerine kaldıraç olarak kullanacağı iktisadi, siyasi, kültürel, teknik ve teknolojik, kurumsal, beşeri ve hukuki dayanağı yoktur. Bunlara yatırım yapmak yerine bu hayati alanlara hiçbir yatırım yapılmadı. Türkiye yalnız, dünyadan kopmuş ve ulusal çıkarlarını da savunamaz duruma düşmüştür.