[Hüseyin Odabaşı] Özel mülkiyet ve sarı inek

Bir hâkim kendi maaşını belirleyenlere karşı direnç gösterip de mağdur olanların hakkını kendi rızkını riske ederek savunabilir mi?

SHABER3.COM

HÜSEYİN ODABAŞI

Türkiye'de darbe bahanesi ile okullara vakıflara derneklere çökülmesi yetmiyormuş gibi esnafın tüccarın malları ve mülkleri de gasp edildi. Adil yargılanma olmadan ve hatta mahkemelere dahi mesele intikal etmeden bu gaspları yaşayabileceğimiz aklımızın ucundan geçmezdi. Fakat aklımızdan geçmeyen maalesef başımıza geldi. Önce kayyım marifetiyle İpek Holding, Naksan Holding, Boydaklar ve Dumankaya gibi yüzlerce şirketin malları mülkleri maalesef talan edildi. Ve sonrası malum! 

Hizmet mahallesindeki bu yangın olduğu yerde durdu mu? Durmadı. Başka mahallelere de sıçramaya başladı. Daha sonra özel mülkiyet hakkı hiçe sayılarak Türkiye’de bir bankanın (İş Bankası) ortaklarının hakkı hazineye devriyle alakalı düğmeye basıldı. Tabiki bu paya sahip ilgili parti (CHP) mensupları kendi haklarının gasp edilmesi sonucu hop oturup hop kalkmaya başladılar. Atılan tweetlerde vurgulanan yaklaşım özel mülkiyetin gasp edilmesinin kabullenilebilir bir tarafının olmadığı şeklindeydi. Bu yaklaşım doğrudur, biz de aynı şekilde düşünüyoruz. 

Bu bakımdan dinimizde özel mülkiyet için ne demiş önce onu öğrenmeye çalışalım. Hırsızlık bu açıdan suçtur. Dinimizde her suç için had cezası tayin edilmemiştir amma, ta o zamandan beri ilahîi bir beyanla “sirkate” had cezası verilmiştir (Maide Suresi 38). Beş korunması gerekenler arasında “dinin korunmasının” yanında ‘malın korunması’ da gerekir. “Malını korurken ölen kimse şehittir” (Buhârî, Mezâlim 33) Kuran-ı Kerim’de: “Birbirinizin mallarını haksız yere yiyip tüketmeyin ve diğer insanların mallarından bir bölümünü bilerek haksızlıkla tüketmek için hukuki hilelere başvurmayın” (Bakara, 188) denir. 

Hadisi şerifte Efendimiz (sallallahu aleyhi vesellem): “Kim (gasten başkasının) arazisine bir karış haksız tecavüz ederse yedi kat yerin dibine kadar boynuna dolandırılarak cezalandırılır. " (Buhârî Bed'ül-Halk 2, Mezâlim 13) “Erkeklere çalışmalarından nasipleri olduğu gibi kadınlara da çalışmalarından nasipleri vardır (Nisa, 32). Bu kaynaklardan anlıyoruz ki demek dinimizde bal gibi özel mülkiyet hakkı da var hukuku da var. 

Evet bir şahsın başka birinin malına tecavüzü mümkün değildir, bunu anladık. Ancak devlet bu gasp hakkından müstağni midir? Yani devlet tebaanın malını keyfekeder el koyması mümkün mü? Hatırlayabildiklerimi parça parça yazayım. Hz. Ömer(r.a) cami yapılması için bile Hristiyan bir tebaanın küçük bir tarlasının istimlak edilmesini kesinlikle müsaade etmemiştir. Hangi dinden olursa olsun Osmanlı döneminde insanların ticaret yapabiliyor olması ve aralarında bir anlaşmazlık çıktığında mahkemelere baş vurabilmeleri özel mülkiyetin ne kadar geçerli bir kural olduğunu gösterir. Bu uygulamaların ve özel mülkiyetin asıl kaynağı da şüphesiz ki Kuran’dı. "Allah'ın sizin için ayakta durma sebebi kıldığı mallarınızı sefihlere (akılsız, beyinsiz takımına) vermeyin... " (Nisa, 4/5) 

Bazı ayet-i kerimelerde; "mallarından al, rızık olarak kendilerine verdiklerimiz, Onların mallarında..."(Bakara, 3) gibi ibareler özel mülkiyetin sübutunu açıkça ifade etmektedir. Günümüze ve sadede gelirsek; artık şeriatla idare edilmiyoruz. Medeni hukukta da özel mülkiyetle alakalı şurası da eksik denmeyecek şekilde konu izah edilmiştir. Anayasa‘nın 35. Maddesi özel mülkiyeti kamu yararı istisnasını getirerek koruma altına alıyor. Kamu yararı nelerdir? Tabi ki bu konu böyle bir yazının sınırlarını aşar. Kamu yararını koruyan devlet olduğundan günümüzde özel mülkiyetin aksısında en büyük tehlike kamu yararı bahanesiyle devletçiliğin abartılmasıdır. O zaman güçlü olan devlet karşısında bireyin malını mülkünü kim koruyacak? Hukuk diyeceksiniz. Devlet erkini eline geçirmiş zümrenin tecavüzünü engelleyecek kadar mahkemelerin güç ve kuvvet ortaya koyması mümkün mü? Güçler ayrılığı prensibine göre bu güç mahkemelerin uhdesinde saklı gibi görünüyor. Fakat özellikle Müslüman memleketlerde devlet canavarı karşısında ne mahkemelerin ne de başka erklerin tutunması mümkündür. 

Bir hâkim kendi maaşını belirleyenlere karşı direnç gösterip de mağdur olanların hakkını kendi rızkını riske ederek savunabilir mi? Adalet Bakanlığı altında hukuk seçilmişlerin sultasından kurtarılmadıktan sonra gerçek adalete ulaşmamız, özel mülkiyet gibi haklarımızın gerçekten korunabilmesi mümkün değildir. 

Yakın tarihimizde olduğu gibi Adalet Bakanlığı tertibiyle bakanlar bir araya geliyor ve birilerinin malına çökmeden önce bahane yollarını teşkili babından, adil yargıyı devre dışı bırakarak masum dernek ve vakıfları terörle suçlayabiliyorlarsa, bu meyanda bir karar alabiliyorlarsa tuz kokmuş da haberimiz yok demektir. Evet bireyin karşısında devlet gücünü arkasına alanların tecavüzüne karşı dikkatli olmak gerekir. Korkmak gerekir. Devletçiliğe karşı her bir vesile ile bireyin hakları gündeme getirilmelidir. 

Devlet insan içindir teması ta ilk mekteplerden körpe dimağlara zamanında belletilmelidir. Çünkü özel mülkiyetle devletçilik arasında zıt orantı vardır. Biri diğerinin rağmına işler. Bu sebeple zaten daha güçlü olan devleti, devletçilik yaparak bütün medya imkânlarınıı kullanarak övmek, propagandasını yapmak, onu mukaddes bir seviyeye yükseltmek zaten zayıf olan bireyi devlet karşısında tamamen savunmasız ve çaresiz hale getirmek demektir. Bu derece layüsel bir algıya ve güce sahip olan devlet kamu yararı adı altında insanların malına mülküne musallat olduğunda İş Bankası ortaklarının başına geldiği gibi derdinizi anlatacağınız kimseyi bulamazsınız. Çünkü devletçilik propagandalarıyla iyice beyni yıkanmış olan toplum devletin her türlü malı müsadere etme hakkına sahip olduğuna inandığından bu tür olayları normal görecektir. 

Aslında burada yapılan haksız müsadere örneklerinden bahsedecektim fakat maalesef Türkiye tarihi bu tür mala çökmeler ve müsaderelerle doludur. En azında son dönem itibarıyla şu kadar söyleyeyim; keşke Toprak Holding’e (2009) ve eğitim yuvalarına çöküldüğü dönemde bari uyanabilseydik. Halis beyin kendinden çok küçük yaşta biriyle evliliği abartıldıkça abartıldı ve Halis beye karşı toplumda nefret uyandırıldığından malına mülküne devlet marifetiyle çöküldüğünde adam derdini anlatacak kimseyi de bulamadı. Aslında tasarruf sahiplerini, yolsuzluk yapanlara karşı korusun diye kurulan TMSF’nin marifetiyle birilerinin malına çöküldüğünde daha sonra bu malları leş kargalarının midesine nasıl indirdiklerini bilmeyenimiz yoktur. Gasp sistemi böyle işliyor. Evet, sarı inek çoktan gitti. Şimdi ise sürüyü kaybetmek üzereyiz.
<< Önceki Haber [Hüseyin Odabaşı] Özel mülkiyet ve sarı inek Sonraki Haber >>
ÖNE ÇIKAN HABERLER