Bir gün arayla 33 şehit verdik.
Bitlis Güroymak yakınlarında
PKK'lı
teröristler, tahrip gücü yüksek bombayı, polise ait zırhlı
araç geçerken uzaktan kumandayla patlattı. 5 polis şehit olurken, biri bebek, biri çocuk 4
sivil hayatını kaybetti.
Önceki gün de PKK'lı
teröristler,
Hakkâri Çukurca'da 8 ayrı noktaya aynı anda saldırdılar. 24 şehidimiz, 18 yaralımız var. Aziz milletimizin sabrının zorlandığı, bir Türk-
Kürt çatışması içine itilmek istendiğimiz apaçık ortada. Yıldızı parlayan
Türkiye, karanlık bir oyunla karşı karşıya... PKK,
Kürt sorunu için mücadele eden bir
terör örgütü asla değildir. Türkiye'nin güçlenmesinden ürkenlerin her türlü desteği verdiği bir terör örgütü var karşımızda...
25 yıldır
terörle mücadele ediyoruz ama bir
arpa boyu yol alamadık. Tam tersine, küçükken söndürülemeyen
yangın, şimdi Trakya'yı, bütün Anadolu'yu cayır cayır yakıyor. Neredeyse şehit cenazesi gitmeyen
kasaba, ilçe, il kalmadı. Türkiye'nin bütün mezarlıklarında artık şehit köşeleri var. Hatırlayınız; koskoca bir ordunun
Genelkurmay başkanı,
Org. Işık Koşaner, daha birkaç hafta önce ortaya dökülen ses kaydında şunları söylüyordu: "Emir komuta birliğini sağlayamıyoruz. Çatışma anında tim komutanlarımız mevziye silahını bırakıp kaçıyor. Eğitim zafiyeti nedeniyle terörist diye masum erimizi kendimiz vurduk.
Sınır karakollarımız hatalı yapılmış,
Hantepe de hatalı. Halimiz tam bir kepazelik. Elimizdeki
teknik imkânları kullanamıyoruz, eğitim ve tatbikatımız zayıf..."
Ortada korkunç istihbarat zafiyeti var. 200-300 kişi ellerini kollarını sallaya sallaya, 300-400 kiloluk ağır silahları
katır sırtında günler öncesinden sınırdan geçiriyor ve biz bugünkü teknik imkânlara rağmen bunları görmüyor/göremiyoruz. 200 havan, yüzlerce mermisi ile birlikte, nasıl oluyor da sınırdan geçirilebiliyor? O sınırlarda ne oluyor
Allah aşkına? Kimse bu acı gerçeğe
isyan etmeyecek mi? Ayrıca bazen istihbarat var fakat değerlendiren yok. Başbakan'a brifing veren, şimdi Balyoz'dan
tutuklu tümgenerali hatırlayınız; yanlarında hiç
koyun görülmeyen teröristler için "
çoban sanmıştık" diye mazeretler uydurmadı mı?
Ama asıl sorular başka. Bunca haince saldırılara rağmen, terörün giderek tırmanmasına rağmen, niye
tedbir alınmıyor? Niye gerekenler yapılmıyor? Daha önceki gün, Dağlıca'nın tabur komutanı
Onur Dirik, gazetemize verdiği beyanatta, taburuna yapılan saldırıdan bir ay önceden itibaren, neredeyse her gün; "teröristler saldırı hazırlığı yapıyor" diye raporlar geçtiğini, ama ellerinin kollarının bağlandığını anlatıyordu. Neden? Neden? Yıllardan beri uzmanlar haykırıyor; bölgedeki karakollar yanlış yerlerde. Çoğu kaçakçılar için yapılmış. O karakollara gönderilen, 3-4 aylık eğitimli askerler PKK'ya açık
hedef oluyor. Aynı karakol 8-10 defa saldırıya uğruyor. Çoğu da
baraka gibi. Bu karakollara yeniden bir bakın. Niye bizi
savunma pozisyonuna iten bu karakollara mahkûmuz? Mutlaka uygun karakollar gerekiyorsa son teknoloji ile betonarme sağlam karakollar yapılsın. Bu ne zaman gerçekleşecek? Yine yıllardan beri sesleniyoruz; gerilla eğitimi almış, dağları karış karış bilen teröristlerin karşısına gariban Mehmetçiği çıkarmayın. Özel birlikler için neden bunca yıl beklendi? Bunca şehide rağmen neden teröristler ağır zayiat vermiyor? Artık mazeret zamanı bitmedi mi? Yok mu ihmallerin, hataların, belki de ihanetlerin hesabını soracak bir merci?
Biz isterdik ki, saldıranlar, cezalarını orada görüversinler. Saldırdıkları her mevzide, her karakolda şaşkına dönsünler. Artık ne olur, "uçaklarımız kampları bombaladı", "kaçış yolları kesildi", "sınırı da 4 kilometre geçtik" beyanatları son bulsun. Terörle, layıkıyla mücadele edildiğini görelim...