Dünyanın önde gelen insan hakları savunucusu sivil toplum örgütlerinden İnsan Hakları İzleme Örgütü (Human Rights Watch – HRW) bugün bir açıklama yayınlayarak Erdoğan rejiminin eğitimci Orhan İnandı’yı Kırgızistan’dan kaçırarak Türkiye’ye getirmesini “uluslararası ve iç hukukun korkunç ihlallerini” içerdiğini belirtti. Açıklamada özetle ayrıca şu hususlara değinildi:
ANKARA HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜNÜ VE TEMEL ULUSLARARASI HUKUKU HİÇE SAYDI
İnsan Hakları İzleme Örgütü Avrupa ve Orta Asya Direktörü Hugh Williamson, “Orhan İnandı’nin Kırgızistan’dan kaçırılması, zorla kaybolması ve hukuksuz bir şekilde Türkiye’ye getirilmesi, Ankara’nın genel olarak hukukun üstünlüğünü ve uluslararası hukukun en temel normlarını acımasızca hiçe saydığını bir kez daha gösteriyor” dedi.
Williamson, ayrıca, “Türk hükümeti, İnandı’nın Türkiye’de nerede tutulduğunu derhal açıklamalı ve derhal serbest bırakılmasını sağlamalıdır. Gözaltında kaldığı sürece, güvenlik görevlilerinin bulunmadığı bir hastanede bağımsız bir sağlık görevlisi tarafından tam ve kapsamlı bir tıbbi muayeneden geçirilmeli ve hakim önüne hızlı bir şekilde çıkarılabilmesi için kendi seçeceği bir avukata acilen erişim hakkı verilmelidir. Kırgızistan, vatandaşının güvenliğini sağlamak ve insan haklarını korumak için adımlar atmalı ve onun kaçırılmasından, zorla kaybedilmesinden ve Türkiye’ye hukuka aykırı olarak geri gönderilmesinden sorumlu olan herkesten hesap sormalıdır.” dedi.
KIRGIZ HÜKÜMETİ DE SUÇA ORTAK OLDU
Williamson ayrıca Türk ve Kırgız vatandaşlıklarına sahip olan İnandı’nın Kırgız topraklarında kaçırılıp haftalarca kaybolduktan sonra ancak Türk istihbarat servisi tarafından yasadışı bir şekilde ülkeden çıkarıldığını, bunun Kırgız hükümetinin örtülü desteği olmadan gerçekleşmesini mümkün görmediklerini belirterek olayların gelişiminin “Kırgız hükümetinin Ankara’ya karşı ya isteksiz olduğunu ya da karşı koymadığını ya da doğrudan onunla işbirliği yaptığını gösteriyor.” dedi.
6 Temmuz’da Kırgızistan Devlet Başkanı Sadyr Caparov, hükümetin İnandı’nın Kırgızistan’a bir an önce dönmesini talep edeceğini söyledi. Ayrıca 2016’dan bu yana İnandı’yı kaçırmaya yönelik üç girişimin olduğunu, en sonuncusu 2021’in başlarında Kırgız Devlet Ulusal Güvenlik Komitesi tarafından engellendiğini belirtti. Kırgızistan Dışişleri Bakanlığı da 6 Temmuz’da Türkiye Büyükelçisi Ahmet Sadık Doğan’a Türkiye’den İnandı’yı Kırgızistan’a iade etmesini ve uluslararası hukuk normlarına uygun olarak gözaltında kötü muameleye maruz kalmamasını talep eden bir diplomatik nota sundu.
Sivil toplum örgütleri ve diğerleri, Kırgız hükümetinin onun ortadan kaybolmasını kapsamlı bir şekilde soruşturmadığı endişesiyle İnandı’nın Türkiye’ye zorla nakledilmesinden duydukları şoku dile getirdiler. Türk medyasının Kırgız yetkililerinin İnandı’nın zorla kaybedilmesinde suç ortağı olduğu yönündeki iddialarının ardından, bu davada Kırgız kolluk kuvvetlerinin, özellikle de Ulusal Güvenlik Devlet Komitesi’nin tarafsızlığı hakkında şüpheler doğdu.
BM TÜRKİYE’Yİ ELEŞTİREN GÖRÜŞLER YAYINLADI
Son beş yılda, Türk makamları tarafından Gülen hareketiyle bağlantılı olduğu iddia edilen ve dünyanın çeşitli ülkelerinde yaşayan çok sayıda insan keyfi olarak gözaltına alındı ??ve zorla Türkiye’ye götürüldü. Orada yargılanma haklarını ve özgürlük ve güvenlik, adil yargılanma ve düşünce, ifade ve örgütlenme özgürlükleri de dahil olmak üzere temel hakları koruyan uluslararası hukuku ihlal eden sahte terör suçlamalarıyla hapsedildiler.
Bu davaların birçoğunda BM Keyfi Gözaltı Çalışma Grubu, Türkiye’nin insanları keyfi olarak özgürlükten yoksun bırakmaya maruz bıraktığını belirleyen görüşler yayınladı. Birçok durumda, Türkiye’ye zorla geri gönderilmeye yönelik yasa dışı sürecin bir parçası olarak, insanlar zorla kaybetme mağduru oldular.
Zorla kaybetmede, bir kişi, devlet görevlileri tarafından veya onların rızasıyla özgürlüğünden mahrum bırakılır, ancak bu tür korkunç keyfi gözaltı biçimlerine karşı yasal korumaları ihlal edilerek nerede oldukları gizlenir. Bu tür diğer davalarda olduğu gibi keyfi olarak tutuklu bulunan İnandı’nın uzun süreli hukuksuz tutukluluk ve adil olmayan bir yargılama ile karşı karşıya kalacağı konusunda ciddi ve inandırıcı endişeler bulunmaktadır.