İnsan Hakları İzleme Örgütü bugün yayınladığı 2024 Dünya Raporu'nda hem batılı liderlere hem de Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a yönelik eleştirilerde bulundu.
Örgüt, Erdoğan'ın Mayıs ayında yeniden seçilmesinin ardından siyasi saiklerle alınan mahkeme kararlarının ve adalet sisteminde güç mücadeleleri yaşandığına dair ortaya çıkan emarelerin, ülkede hukukun üstünlüğü ilkesinin ortadan kalkması tehlikesini doğurduğunu belirtti.
İnsan Hakları İzleme Örgütü Avrupa ve Orta Asya Direktörü Hugh Williamson raporda, "Erdoğan'ın seçim zaferinin ardından yargıdaki güç mücadeleleri ve mahkemelerin kararlarını siyasi saiklerle vermeleri hız kazandı ki, bu da ülkede insan haklarının ve hukukun üstünlüğünün uğradığı erozyonun ne kadar derinleşmiş olduğunu gösteriyor" ifadelerini kullandı.
Williamson, "Türkiye'nin yüzüncü yılındaki insan hakları karnesinde, susturulmuş bir medya ve düzenli olarak hedef alınarak cezalandırılan siyasi muhalifler yer aldı." şeklinde konuştu.
Raporda Türkiye'nin yüzüncü yılında, medyanın sansüre maruz kaldığına ve bağımsız haber kuruluşlarının keyfi para cezaları ve kovuşturmalarla mücadele ettiğine dikkat çekildi.
"Erdoğan hükümetinin medyanın büyük bir bölümünü kendi kontrolünde tutması, özellikle seçim yılında daha da önem kazandı" denilen raporda, hükümete yakın Radyo ve Televizyon Üst Kurulu'nun (RTÜK), başta Halk TV olmak üzere hükümete eleştirel yaklaşan az sayıdaki televizyon kanalına düzenli olarak "keyfi" para cezaları kestiği belirtildi.
En az 43 gazeteci ve medya çalışanının gazetecilik faaliyetleri veya medya ile ilişkileri nedeniyle terör suçlarından tutuklu veya hükümlü olarak cezaevinde bulunduğu kaydedildi.
Raporda insan hakları savunucusu Osman Kavala ile birlikte dört kişinin daha 2013'te İstanbul'daki Gezi Parkı gösterilerinde üstlendikleri rol nedeniyle aldıkları "mesnetsiz mahkumiyet kararlarının" Eylül ayında Yargıtay tarafından onandığına işaret edilerek, Türkiye'nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin kararlarını "hiçe sayan tavrının katmerlendiği" belirtiliyor.
Yargıtay’ın Gezi davası sanıklarından Can Atalay'ın Mayıs ayında yapılan seçimlerde milletvekili seçilmesi üzerine cezaevinden tahliye edilmesini engellediği belirtilirken, Yargitay'in Anayasa Mahkemesi'nin bu yönde verdiği kararı "hiçe saydığı" kaydediliyor.
Raporda Türkiye’de 2023'te endişe yaratan diğer uygulamalar; medya üzerindeki kısıtlamalar, internet sansürü, gösteri yasakları ve gazeteciler, insan hakları savunucuları, siyasetçiler, sosyal medya kullanıcıları ve diğer kişilere yönelik cezai kovuşturmaların kötüye kullanılması olarak sıralanıyor.
Gözaltında işkence ve kötü muamele
HRW, Türkiye’nin güneydoğu illerinde 6 Şubat'ta meydana gelen depremlerin ardından polisin ve jandarmanın faili olduğu işkence ve kötü muamele vakalarında da artış görüldüğünü belirtiyor.
Raporda 2016'dan bu yana polis ve jandarma gözetiminde ve cezaevinde işkence ve kötü muamelede bulunulduğuna ilişkin iddiaların titizlikle soruşturulmasına ve faillerin yargılanmasına nadiren şahit olunduğu kaydediliyor.
Raporda Türk hükümetinin, Mayıs ayındaki seçimler yaklaşırken lezbiyen, gey, biseksüel ve transseksüel bireylere karşı nefret söylemleri kullandığı, Kürt siyasetçileri siyasi saikli suçlamalarla cezaevinde tutmayı sürdürdüğü ve mülteci ve göçmenlerin sınır dışı edilme işlemlerini hızlandırdığı yer alıyor.
İnsan Hakları İzleme Örgütü, bu yıl 34'üncüsü yayımlanan 740 sayfalık Dünya Raporu 2024'te 100’den fazla ülkedeki insan hakları uygulamalarını inceliyor.
Örgüt raporunda İsrail-Hamas savaşının yanı sıra Ukrayna, Myanmar, Etiyopya ve Afrika'nın Sahel bölgesinde çatışmaların yol açtığı "muazzam acılara" dikkat çekti.
Raporda, İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik saldırıları eleştirilerek "İsrail hükümeti Gazze'deki 2,3 milyon sivilin su ve elektriğini keserek yakıt, gıda ve insani yardımın girişini engelleyerek karşılık verdi. Bu bir savaş suçu olan toplu cezalandırmadır" denildi.
Raporda, "Hamas'ın işlediği savaş suçlarını kınayan hükümetlerin çoğu, İsrail hükümetinin işlediği suçlara yanıt vermekte ihtiyatlı davrandı" ifadeleri yer aldı.
HRW Genel Direktörü Tirana Hassan uluslararası insan hakları sisteminin devlet ve hükümet başkanlarının yaşanan ihlallere kayıtsız kalması nedeniyle tehdit altında olduğunu söyledi. Hassan, kafaların başka tarafa çevrildiği her ihlalde küresel insan hakları prensiplerinin bir bedel ödediğini söylerken "Bu bedel bazen insanların hayatı olabiliyor" dedi.
Örgüt, Çin'in Sincan bölgesinde ve Tibet'teki eylemleri konusunda sessiz kalındığını belirterek yaşanan çifte standartlar nedeniyle insan haklarının uygulanması konusunda güvenilirliğin zarar gördüğü uyarısında bulundu.
Raporda ayrıca Sudan'daki insan hakları durumuna verilen tepkilerin Ukrayna'dakinden farklı olduğu vurgulandı. Batılı hükümetlerin başlangıçta Sudan'da bir hesap verebilirlik mekanizması kurulması konusunda isteksiz davranmaları, Ukrayna için benzer bir yapıya ayırdıkları kaynakları ya da çabayı harcamak istemedikleri eleştirisi getirildi.