İngiltere’de insan hakları alanında faaliyetler yürüten Human Rights Solidarity (HRS) vakfı, dün, 10 Aralık İnsan Hakları Günü vesilesiyle önemli bir eyleme imza attı. HRS ekibi, 3 metre yükseklik ve 15 metre uzunluğa sahip Adalet Duvarı'nı (Justice Wall) Londra'daki, 'Number 10' olarak bilinen Başbakanlık Konutu'nun karşısında açtı.
TÜRKİYE'DE YAŞANAN HUKUKSUZLUKLAR İNGİLTERE'DE ANLATILDI
Canvas türü kumaştan hazırlanan duvarın üst yarısında, önceden bir ressam tarafından çizilen resimlerle Türkiye'de farklı kesimlerin maruz kaldığı zulüm ve hukuksuzluklar anlatıldı. Duvarın boş bırakılan alt yarasına ise caddeden geçen ve eyleme destek veren yüzlerce kişi tarafından adalet ve barış mesajları yazıldı.
Adalet Duvarı'nın resimlerinde Hizmet Hareketi gönüllülerinin son dönemde yaşadığı hak ihlallerinin yanı sıra Cumartesi anneleri, maden kazası mağdurları, Cemil Kırbayır ve Sebahattin Ali gibi Türkiye'de yıllar boyu büyük haksızlığa uğramış grup ve kişiler de yansıtıldı. Aynı duvar, 2 Ekim'de Strazburg'daki Avrupa Konseyi önünde gerçekleştirilen 3. Adalet Yürüyüşü sırasında da açılmış ve ve katılımcıların yoğun ilgisiyle karşılaşmıştı.
ADALET DUVARI'NA TARİHİ MESAJLAR
Başbakanlık konutunun yanında bir çok bakanlığın da yer aldığı Whitehall Caddesi'nde açılan Adalet Duvarı sabah 11:00'den öğleden sonra 15:00'e kadar açık kaldı. Bu süre zarfında caddeden geçen yüzlerce kişi eyleme destek vererek insan haklarıyla ilgili kişisel talep ve şikayetlerini Adalet Duvarı'na yazdı. Mesaj yazanlar arasında 7'den 70'e her yaştan insan yer alırken, İngilizce ve Türkçe dışında Fransızca, Almanca ve Arapça gibi dillerde ifadeler yazılması dikkat çekti.
HRS'DEN İNSAN HAKLARI GÜNÜ İÇİN ÖZEL ETKİNLİK
HRS ayrıca 10 Aralık İnsan Hakları Günü sebebiyle bir açıklama yayınladı. HRS Kadın Hakları Komitesi Başkanı Ceyda Kemancı tarafından okunan açıklamada, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin 76. yıldönümü anılırken, savaşların, işkencenin ve hak ihlallerinin dünya genelinde devam etmesinin derin bir hayal kırıklığı yaşattığı vurgulandı. 1948’de ilan edilen Beyanname'nin, insan onurunu ve eşitliğini güvence altına almak adına büyük bir adım olduğunu ifade edilen açıklamada, "Ancak görüyoruz ki, savaşlar sona ermedi, işkence hâlâ sürüyor, kadınların, çocukların, azınlıkların, mültecilerin ve farklı düşünen veya inanan insanların hakları her gün gasp ediliyor. Beyanname'nin vaat ettiği 'herkesin doğuştan eşit haklara sahip olduğu' ilkesi, dünyanın birçok köşesinde yankılanmayan bir çığlık gibi kalıyor." denildi.
Açıklamada, Türkiye'de son 8 yılda 2 milyondan fazla insanın uydurma gerekçelerle terör soruşturmasına tabi tutulduğu ve 200 bine yakın kişinin tutuklandığı hatırlatıldı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının uygulanmadığı belirtildi. Ayrıca başta Filistin/Gazze olmak üzere Çin, Afganistan, Hindistan, İran ve Yemen gibi pek çok ülkede devam eden zulüm ve ihlaller anlatıldı.
Açıklama şu ifadelerle sona erdi: "Bugün insanlık, hak mücadelesinde en kritik sınavlarından biriyle karşı karşıya. Milyonarın temel hakları tehlikededir ve insani değerleri yeniden keşfetmek için küresel bir felaketi beklememeliyiz. İnsan haklarının her coğrafyada her birey için gerçek anlamda hayata geçtiği bir dünya için birlikte mücadele etmeliyiz."