TR724’e de röportaj veren Belçikalı akademisyen İdes Nicaise’in, Fethullah Gülen Hocaefendi ve Hizmet hareketi ile ilgili görüşlerini ifade ettiği De Morgen’da yayınlanan yazısı şöyle:
“Geçtiğimiz hafta Fethullah Gülen’in ölümünün dünya gündemine oturması sebepsiz değildi. Gülen, Çin’den Tayland’a, Kolombiya’dan ABD’ye, Senegal’den Hollanda’ya kadar dünyanın dört bir yanına yayılan Müslüman hareketinin ruhani lideriydi.
Çeyrek asırdır Amerika Birleşik Devletleri’nde gönüllü sürgünde yaşayan, ancak tüm dünyada on milyonlarca takipçisi ve sempatizanı olan, biraz gizemli bir şahsiyet. Bu paradoks doğal olarak pek çok spekülasyona yol açıyor. Meslektaşım Dries Lesage, Terzake’de (21/10) kendisine “kaba güç politikası” atfediyordu, ancak buna dair herhangi bir kanıt sunmuyordu.
Gülen’in Türkiye’deki Hizmet hareketiyle (Hizmet topluma hizmet anlamına gelir) aktif olarak siyasete dahil olduğu ve devlet aygıtının bir parçası olmak için çerçeveler oluşturduğu kesinlikle doğrudur, ancak çok sayıda dini ve etnik azınlığın (özellikle Kürtlerin) uyum içinde bir arada yaşayacağı modern ve demokratik bir devletin kurulmasına yardımcı olma niyetiyle yapılmıştır. Kısmen bundan dolayı, gücün kötüye kullanıldığı ve hükümet içindeki yolsuzlukların ortaya çıkmasından sonra eski müttefiki ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve AKP partisi ile anlaşmazlığa düştüğü de doğru. Bu acımasız güç politikası mı yoksa gizli bir ajanda mı?
15 TEMMUZ OLAYLARI
2016’da Erdoğan’a yönelik amatörce darbenin arkasında birkaç bireysel Hizmet üyesinin olduğu göz ardı edilemez (bununla ilgili henüz bir kanıt yok), ancak her halükarda Gülen’in kendisi bu darbeyi derhal kınadı ve demokratik yollarla değişimi savundu. Erdoğan rejiminin bugüne kadar Hizmet’e uyguladığı acımasız baskı, olayla hiçbir şekilde orantısız.
Her şeyden önce Gülen, Sufizm mistisizmine bağlı, topluma hizmet, sevgi ve hoşgörü, kültürlerarası ve dinlerarası diyaloğa vurgu yapan modern bir İslami hareketin dini lideriydi ve hala da öyle. Başkalarının ona atfettiği kitaplardan çok, kendi kitapları buna tanıklık ediyor. Gülen, aktif hayatı boyunca diğer dinlerin hemen hemen bütün önemli dini liderleriyle tanıştı. Hareketi halen dinler ve kültürler arası diyaloglar ve konferanslar düzenlemektedir.
Lesage’ın Terzake’de iddia ettiği gibi Türkiye’yi İslamlaştırmak mı istiyordu? Pardon, Türkiye’yi İslamlaştırmak isteyen daha çok Erdoğan değil mi? Gülen elbette dindar bir Müslüman liderdi, ancak demokrasiyi savundu ve kilise ile devlet arasındaki ayrılığa saygı duydu; hatta daha da fazlası: laik bir devleti savundu, ancak her yaşam felsefesinin gelişebileceği din ve eğitim özgürlüğüne sahip bir laik devleti.
DERADİKALİZASYON
Belçikalı-Türk kar amacı gütmeyen kuruluş Fedactio da aynı fikirleri savunuyor. Kültürel, ekonomik, eğitimsel, felsefelerarası ve hayırsever kuruluşların oluşturduğu bu Hizmet çatı örgütü, Türkiye’deki baskılar ve Belçika’daki bazı sağcı Türk çevrelerin nefret kampanyaları nedeniyle etkisinin çoğunu kaybetmiş olsa da, değerleri (şeffaflık dahil) aynı kaldı. Hizmet’in Avrupa’daki gençlik çalışanları deradikalleşmeye aktif olarak katkıda bulunuyor.
Flaman bölgesindeki beş Lucerna okulu Hizmet ruhunu yansıtıyor, ancak kendilerini bu etiket altında tanıtmıyorlar. Dini sembollere izin veriyorlar ancak ebeveynlerin talep ettiği her din dersini seçmeli olarak sunuyorlar. Eğitim, özgürleşmenin anahtarı, bilim ise modern bir toplum için bir kaldıraç olarak görülüyor. Ana amaçları, göçmen geçmişi olan gençlerin, üniversitelerimize kadar ve ilerleme dahil olmak üzere, diğer Flaman gençleri kadar iyi performans gösterebileceklerini kanıtlamak. Çoğu Flaman okulunun aksine, bu konuda etkili bir şekilde başarılı oluyorlar. Sır mı? Aynı hayali besleyen öğretmenlerin kararlı ekipleri ve ebeveynler, mezunlar ve sponsorlar da dahil olmak üzere tüm okul topluluğunun güçlü bir seferberliği. Bunlar tipik Hizmet okulları; Türkiye’de binlercesi (şimdi hepsi rejim tarafından kapatıldı) ve belki de dünyanın geri kalanında daha da fazlası var.
İslam’da biz Batılıların kucaklayabileceği bir hareket varsa o da budur.”