Fethullah Gülen Hocaefendi, haftanın Bamteli sohbetinde şunları söyledi:
Yol bu ise, bence, bu yolda yürümeyen serkarlar, O’ndan kopmuş yolsuzlar demektir, O’ndan kopmuş yolsuzlar… İnanmayın -vallahi- onlara; inanmayın Allah aşkına! Allah, size sorar, onlara inandığınızdan dolayı!.. Her şeyleri yalan; dün başka türlü, bugün başka türlü. Çok inkişaf etmiş telekomünikasyon vasıtasıyla tespit edip ortaya koyuyorlar, şimdiye kadar üç yüz tane, dört yüz tane yalan ve döneklik yapmış… Bunlara inanmak demek, kendi aklınızı hafife almak demektir; kendi vicdanınıza karşı saygısızlık demektir; inandığınız değerlere karşı saygısızlık demektir.
Bildiğiniz bu dupduru yolda, gözünüzü kırpmadan yürüyün!.. Ne haddime düşmüş size “Yürüyün!” demek ama müsaade ederseniz diyorum: Yürüyün, Allah’ın izni ve inayetiyle!.. Yürüyün yeryüzünde iki tane dikili taşınız olmadan!..
Evet, bir yüce davaya herhangi bir menfaate bağlı dilbeste olmuşsanız, nezd-i Ulûhiyetinde hiçbir kazancınız olmaz ve tarihe de Amnofisler gibi, Hitlerler gibi, Saddamlar gibi, Kazzâfîler gibi geçersiniz; lânet ile anılan cebâbire gibi geçersiniz.
Ha bazı kimselerin ticareti vardır, meşru yollar ile kazancı vardır… Öyle oldu; o fedakâr insanlar, okullar yaptılar. Türkiye’de yapmakla yetinmediler, dünyanın değişik yerlerinde de okullar yaptılar, üniversiteler açtılar, üniversiteye hazırlık kursları açtılar, binlerce -“Binlerce!” diyorum- evler açtılar. Buralarda -esas- İslam’ın o yumuşak yüzünü, o kalb letâfetini, o bakış nezâhetini sergilediler dünyanın dört bir yanında ve insanları İslamiyet’e karşı imrendirdiler. “Eğer yeryüzünde bir din varsa, o da budur!” dedirttiler ve sevdirdiler o dini.
Fakat şeytanın avenesi, şimdi sizin arkadaşlarınızın, o yolda yürüyenlerin bugüne kadar elli türlü zahmete katlanarak yaptıkları şeyleri yıkmak için ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar. İşte son duyduğunuz hadise: Sadece bir tane Kıtmîr’i celbetmek için, orada kendileri gibi birisine on beş milyon para teklif ediyorlar; “Arkası da gelir bunun!” diyorlar. “On beş milyon dolar” değil mi? Medyaya düştü. Karakterinize kurban!.. Bunu değil Müslümanlık ile, şeytanlıkla bile telif etmek mümkün değildir.
Acaba Şeytan mı onlara bunları fısıldıyor; yoksa onlar mı şeytanlığı şeytana fısıldıyor ve sizin üzerinize saldırtıyorlar?!. Samimi söylüyorum bunu; çünkü ? “İşte, (tekvinî kanunlarımız çerçevesinde) her peygamberin karşısında insan ve cin şeytanlarından oluşan bir düşman şebeke var etmişizdir: Birbirlerine tamamen aldanıştan ibaret yaldızlı sözler fısıldayıp telkinde bulunurlar.” (En’âm, 6/112) buyuruluyor.
Onlardan bazıları, insî şeytanlar, cinnî şeytanlar, diyalogları ve sözleri yaldızlayarak, değişik argümanları değerlendirerek, zift medyalarını değerlendirerek, televizyonları değerlendirerek, değişik ajansları değerlendirerek, trolleri/troliçeleri değerlendirerek telkinlerde bulunuyorlar. Bir yönüyle, onlar, onlara en yaldızlı şekilde bir kısım şeytanlıkları telkin ediyorlar; onlar da onlara, “Burada eksik bıraktınız!” diyorlar. Meşveret ediyorlar kendi aralarında: “Ne yapalım, ne edelim? Dünün Maocuları bile olsa, onlarla birleşelim!.. Dün, dinimize küfreden insanlarla, Kitab’ımızı hiçe sayan insanlarla birleşelim.” diyorlar. Onların içinde: “On dört asır evvel gökten indiği -Bakın, aynen, medyada çıktı.- on dört asır evvel gökten indiği zannedilen bir kitaba uyma…” diyen insanlarla uyum, i’tilâf veya ittifak sağlayarak, “Evet, çok iyi yapıyorsunuz. Biz de bu mevzuda sizin istediğiniz şeylerde, sizin arkanızdayız! Yürüyün! Top sizin, çevkan sizin şimdi! Size ters gelen her şeyi yok edin!” diyorlar. Ve size düşmanlık yapanlar, bugün onların güdümünde hareket ediyorlar.