Zaman Gazetesi yazarlarında Herkül Millas ve Yönetmen Nefin Dinç'in ortak çalışması 'Öteki Kasaba' adlı belgesel film, Fransa'nın Strasbourg şehrindeki Odyssee salonunda gösterildi. Film, Yunan ve Türk kasabasında çekilen belgeselde, üretilen hayali düşmanlıkların nesilden nesile nasıl aktarıldığını gözler önüne seriyor.
Belgeseli hazırlarken 3 Türk romancısının tüm eserlerini inceleyen Milas, romanlarında Yunan karakterlerin tamamının kötü olduğunu fakat aynı yazarların hatıratlarındaki Yunanların hepsinin iyi karakterler olduğunu keşfetmiş. Cihan Haber Ajansı'na konuşan Milas, bu durumu "TARİH ÇOK TEHLİKELİ BİR SİLAH" şeklinde özetliyor.
2011 yılında hazırlanan belgesel henüz piyasaya sürülmedi sadece festivallere katılıyor. Bir tarafta Osmanlı'ya karşı 1821'de bağımsızlık mücadelesi veren Dimitsana kasabası diğer tarafta tam yüz yıl sonra 1921 yılında aynı kaderi paylaşan, Yunanlılara karşı 3 yıl bağımsızlık mücadelesi veren Aydın'ın Birgi kasabası. İki tarafta da birbirlerini "işgalci, barbar ve kötü" olarak tanımlıyor. Filmi "hem eleştirel hem de karamsar" olarak nitelendiren Milas "3-4 yaşındaki çocuklar bile karşı tarafı düşman bellemiş." diyor.
OKULLAR, DİN GÖREVLİLERİ, MÜZELER VE TÖRENLER DÜŞMANLIĞI KÖRÜKLÜYOR
Milas mikrofonu iki tarafa da tutuyor. Yunan öğretmenler, Türklerin ne kadar kötü olduklarını anlatırken, Türk öğretmenler de Yunanların ne kadar kötü olduğunu aşılıyor çocuklara. Milas devletlerin ayakta kalabilmeleri için sürekli sıcak tuttukları düşman portresinin nesilden nesile aktarıldığını söylüyor. Bunu sadece okullarda değil, camide, kilisede, kahvelerde, müzelerde, ülkelerin milli bayramlarında karşı tarafı düşman göstererek, ulus devleti ayakta tutma mücadelesi verdiklerini ifade ediyor.
FİLMDEKİ ÖNEMLİ MESAJ: BİLİNÇSİZLİK VE ÇELİŞKİLER, ÖNYARGILAR
Belgesel ibretlik sahnelerle dolu, Yunan kasabasında "Osmanlı'nın, Yunanca konuşmayı yasakladığı için gizli yerlerde dillerini öğrendikleri efsanesine inanılıyor. Milas bir kasabalıya "Bu kasabada Yunanistan'ın en önemli okulu var, nasıl oluyor da hem dil yasaklanıyor hem de uzun yıllar Osmanlı devletinde kalmasına rağmen bu okul varlığını koruyabilmiş?" sorusuna karşındaki uzun süre cevap veremiyor. Bir başkası "İnandıklarımı araştırıp tersini bulursam, büyük Yunan ideolojisi ne olacak!" diyor.
Türk tarafında ise çocukluk yıllarında Rum arkadaşları olduğunu, hatta onlarla şarkılar söyledikleri anlatan teyze birkaç Rumca şarkı bile mırıldanıyor. Herkül Milas, "onların tekrar gelmesini ister misiniz" diye sorunca ise 'hayır' cevabını veriyor.
"HAYATIMIN EN BÜYÜK KEŞFİ"
Milas, 3 Türk romancının söylemek zorunda kaldıkları ve aslında yaşadıkları arasındaki büyük farkı ortaya çıkaran araştırmasına "hayatımın en büyük keşfi" diyor. Türk edebiyatının önemli isimlerinden Ömer Seyfettin, Halide Edip Adıvar, Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun tüm eserlerini inceliyor. Bu üç yazarın romanlarındaki Yunan ve Rumlar (36 kadın, 33 erkek karakter) tamamında kötü, hayırsız, istenmeyen karakterler olarak okuyucuya sunuluyor. 3 tane iyi karakter var onların da iyiliği tartışılır, mesela bir tanesi meyhaneci. Fakat aynı yazarların hatıralarını veya anılarını incelediğinde 3 kadın, 14 erkek Yunan veya Rum karakter var ve hepsi de iyi karakterler.
Bu araştırmanın dışında farklı bir çalışmada da Yahudileri yok eden faşistlerin hepsinin, Yahudi yakın arkadaşları olduğu tespitini ortaya koyuyor. Hatta buna en yakınından, babasından örnek veren Milas, "Babam Türkleri sevmezdi ama tüm Türk dostları ile arası çok iyiydi." diyor.
Herkül Milas'a göre devletler eğitim sistemleri ile müzeler, heykeller, gösteriler, tiyatrolar vasıtası ile ulus devlet kurmak için bunları insanlara öğretiyor. Ve bu öğrenilen tarihle karşı tarafı düşman ilan ediyor. Bir edebiyatçı, roman yazarken iyi Yunan veya diğer taraftan iyi Türk yazmanın milletine ve vatanına ihanet olacağı için bunu yazamıyor; Türk kimliği veya Yunan kimliği zedelenir düşüncesi ile...
İSTİSNA MEKANİZMASI: SEN İYİSİN AMA DİĞERLERİ KÖTÜLER
İstisna üzerine kurulmuş bir mekanizma olduğunu söyleyen Milas, benim tanıdıklarım iyi ama diğer (Türkler ya da Yunanlar) kötü şeklinde bir anlayışın olduğunu söylüyor. Milas'ın tespitine göre, karşı taraftan 10 tane iyi görse de yine fikri değişmiyor bu 10 kişi iyi ama diğerleri kötü fikri sabit olarak kalıyor. Filmin bir çok ülkede festivallere katıldığını söyleyen Milas, filmi izleyen Yahudilerin de aslında Araplarla kişisel ilişkilerde aralarında bir problem olmadığını, Japonların da Almanların da aynı tepkileri verdiklerini söylüyor.
"TARİH ÇOK TEHLİKELİ BİR SİLAH"
Türkiye'de doğup büyüyen, askerliğini Türkiye'de yapan, Türkiye'de atletizm şampiyonu olan Herkül Milas, 1970 yılında Yunanistan'a taşınıyor ve Türkiye'de Yunanlılara karşı söylenen hakaretlerin aynısının Yunanistan'da Türklere karşı söylendiğini duyuyor, hem de aynı cümlelerle. Ve sonuçta bu belgeseli yapma kararını veriyor. Türkiye'de Çağdaş Yunanca bölümünde, Yunanistan'da ise Türkoloji bölümünde hep bu yanlışları düzeltmek için çabaladığını söyleyen Zaman Gazetesi yazarı Milas "Derdim hep buydu." diyor. İki tarafın da okul gösterilerinde ve milli günlerinde düzenledikleri savaş oyunlarında aynı hikayeleri anlattığını, karşı tarafı düşman gösterdiğini söylerken tarih derslerinde de, "Düşman buradan ayrılırken evlerimizi yakıp gitti" dediklerini aktarıyor ve "Tarih çok tehlikeli bir silah." diyor. CİHAN