Ayhan'ın 'Maskeli Darbe' adlı yazı dizisinin ilk bölümü şöyle:
MASKELİ DARBE (1)
GİRİŞ
6 Eylül 1955’te saat 11’de, İstanbul Radyosu, devletin resmî ajansı Anadolu Ajansı’na dayanarak, Selanik’te Atatürk’ün doğduğu eve bombalı saldırı yapıldığı haberini verdi. Bu yalan haber üzerine ellerinde kazma, balta ve sopalarla sokaklara dökülen binlerce kişi gayrimüslimlere ait ev ve iş yerlerine saldırdı.
Resmi kayıtlara göre 4 bin 214 ev, bin 4 adet iş yeri, 26 okul fabrika ve otel tahrip edildi. 73 kilise, 1 sinagog, 2 manastır yakıldı. Balıklı Hastanesi’nde 60 kadın tecavüz nedeniyle tedavi gördü, 11 kişi hayatını kaybetti. Olayların sonunda yüz binlerce gayrimüslim Türkiye’den göç etmek zorunda kaldı. Gençliğin heyecanına ve bir ‘yanlış’ habere yıkılan olayların ardındaki sır ise yıllar sonra açığa çıktı: Özel Harp Dairesi (ÖHD), Genelkurmay İstihbarat ve Milli Güvenlik Kurulu’nda üst düzey görevlerde bulunmuş emekli Tuğgeneral Sabri Yirmibeşoğlu Tempo dergisinden gazeteci Fatih Güllapoğlu’na şunları itiraf etmişti:
“… -Pardon Paşam anlamadım, 6-7 Eylül olayları mı?
-Tabii. 6-7 Eylül de, bir Özel Harp işiydi. Ve muhteşem bir örgütlenmeydi. Amaca da ulaştı. Sorarım size, bu muhteşem bir örgütlenme değil miydi?…”
Paşa olayların üstünden 36 yıl geçtikten sonra bu vandallıkların, bu barbarlıkların bir devlet kararı olduğunu itiraf ediyordu.
O gün azınlıkların maruz kaldığı zulmün beteri 15 Temmuz aracılığıyla Hizmet Hareketi mensuplarına yapılıyor. Darbeye karışan ve darbe davalarında yargılanan 2 bin 64 sanık olmasına rağmen 18 bini kadın, 50 bin masum sivil, hukuki hiçbir gerekçe olmadan zindana tıkıldı. On binlerce insan işkence gördü, görüyor. 80’i aşkın insan ya zindanda veya gözaltında intihar süsü ile veya başka sebeplerle öldü, öldürüldü. 563 bebek hapiste.
6-7 Eylül olaylarında gayrimüslimlerin iş yerleri tahrip edilmişti. Hizmet Hareketi mensuplarının üniversitelerine, okullarına, yurtlarına, iş yerlerine ve fabrikalarına el konuldu. İrili ufaklı binlerce iş yerine el kondu.
6-7 Eylül tek bir yalan habere ve arkasından gelen galeyana dayanıyordu. Bu zulümlerin bahanesi olan 15 Temmuz için ise yüzlerce yalan atıldı. Hatta her gün yeni bir yalan daha söyleniyor. Soru soranlar hain kabul ediliyor veya hapse atılıyor. “Kontrollü darbe” diyenler medya baskısıyla dediğine pişman ediliyor.
Darbenin odağındaki 3 kilit ismin (Erdoğan, Hulusi Akar ve Hakan Fidan) ifadesine başvurulmadı. Bu 3 ismin her konuştuğu söz bir başka şüpheye yol açtı. O gün kim kimle ne konuştu, iletişim kayıtları ortada yok. Sokak ve caddelerdeki, köprülerdeki MOBESE kamera kayıtları incelenmedi. Uçakların kara kutuları veya pilotların diyalogları yok. Ölen yüzlerce şehidin çoğunun otopsisi yapılmadı. Hangi kurşun kimin silahından çıktı öğrenilemedi. Plansız darbe olmaz ama 15 Temmuz’un darbe planı hala ortaya çıkmadı.
Tüm bu gizleme çabaları aslında olayı daha fazla aydınlatıyor. 15 Temmuz’da artık ‘kral çıplak’ ama kimse kralın çıplak olduğunu telaffuz edemiyor. Tek problem bu. Yoksa her şey ortada.
HER ŞEY 20 TEMMUZ OHAL DARBESİ İÇİN!
Elde on binlerce asker, yüz binlerce sivilin ismini içeren MİT fişlemeleri var.
Darbenin emir komuta içinde yapılacağı algısı özenle yayılıyor. Genelkurmay başkanı ve kuvvet komutanları bilinçli olarak saatlerce sessiz kalıyor. 570 binlik ordunun yüzde 1,5’u yani 8 bini sokağa çıkıyor. Bunları kumanda eden bir avuç komutan bu mizansene inanıyor. Ve boş havuza atlıyor. Bu bahaneyle Erdoğan diktatörlüğünü kabullenmeyecek TSK komutanları ve kurmay kadrosu darbeye iştirak etmeseler dahi fişlemeler gerekçe gösterilerek tutuklanıyor. Ordudan atılıyor. Böylece Erdoğan hiçbir engele takılmadan 20 Temmuz OHAL darbesiyle diktatörlüğünü veya yandaşlarının tabiriyle hilafetini kuruyor.
Her şey bundan ibaret. Olayı hala bundan farklı görenlerin yıllar sonra bir “Sabri Paşa” itirafı beklemekten başka çareleri yok.
1. BÖLÜM:
DARBENİN AYAK SESLERİ…
34 gün önce ihbar edilen darbe…
Astsubay Hüseyin Gürler, Ankara Emniyeti Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü, 2 Eylül 2016 tarihli dava dosyasına giren ifade tutanağı
11 Haziran 2016
“…Edindiğim tüm bilgi ve belgeleri 2 yıl önce kendisi ile tanıştığım, Ankara GATA’da görev yapmakta olan Tabip Binbaşı Eray Serdar Yurdakul isimli şahıs ile de paylaştım. Bu şahıs beni AK Parti İstanbul Milletvekili Emekli Tümgeneral Şirin Ünal ile görüştürdü. Bu bilgi ve belgeleri kendisine de ilettik. Darbe yapılacağına dair bilgiyi aldıktan sonra da özellikle Sayın Cumhurbaşkanımıza ulaşmanın yollarını aradık. Eray Bey’in girişimleri vasıtası ile Ahmet Albayrak ile İstanbul’da yaptığımız görüşme neticesinde gerek Eray beyin gerek benim hazırladığım tüm bilgi ve belgeler sayın Cumhurbaşkanımıza 11 Haziran 2016 tarihinde İstanbul Topkapı Sarayı’nda Eray Bey tarafından arz edilmiştir.”
Bu belge 11 Haziran’da Topkapı Sarayı’nda Erdoğan’ın bilgilendirildiğini gösteriyor.
Yer ve zaman bilgisi de bu belgeyi teyit ediyor. 11 Haziran’da Erdoğan, belgede adı geçen yerde yani Topkapı’da, Birlik Vakfı’nın iftarında görünüyor.
İhbarda adı geçen AKP milletvekili emekli Tümgenerel Şirin Ünal’ın 15 Temmuz günü 16.00’da daha hiç kimsenin bir şeyden haberi olmadığı saatlerde Genelkurmay’a giderek Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar ile görüşmesi ise bir başka şüphe uyandırıcı detay.
5 Temmuz 2016
Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar ve kuvvet komutanları, Erdoğan tatile gelmeden hemen önce önce Marmaris’teki askeri birlikleri ziyaret ettiler.
9 Temmuz 2016
Erdoğan, Varşova’daki NATO zirvesinden döndu¨ ve bundan sonra basınla ilişkisini tamamen kesti. Hiçbir resmi programa katılmadı.
Her gün TV’lere çıkmayı alışkanlık haline getiren Erdoğan hiçbir TV’de görülmedi, nerede olduğu medyadan gizlendi. Normal şartlarda askeri yaverler Cumhurbaşkanın tu¨m programlarını yapar, yanında bulunur. Anayasaya göre gerektiğinde acil olarak Silahlı Kuvvetler’in kullanılmasına karar verme yetkileri bile vardır. Cumhurbaşkanının keyfi olarak askeri yaverlerini yanına almaması mu¨mku¨n değildir. Fakat Erdoğan, Marmaris’e gidişi esnasında daha önce yapmadığı bir şeyi yaptı. Hiçbir yaverini yanına almadı. Muhtemelen fişlemelerde isimleri yer alan ve suçlanacak isimlerden uzak durmayı tercih etti.
11 Temmuz 2016
Özel Kuvvetler Komutanı Zekai Aksakallı’nın emriyle Konvansiyonel Olmayan Harekât (KOH) planı başlatıldı. Harekat listeleri hazırlandı. Bu planla emir komuta dahilinde bir darbenin geldiği TSK içinde sesli olarak konuşulmaya başlandı.
AYNI GÜN
Cumhurbaşkanlığı konutunun da bulunduğu Gökova Körfezi’ndeki Okluk Koyu, İngiliz Limanı ve Değirmenbükü Mevkii’ndeki tüm yatların yerleri, Sahil Güvenlik ekiplerinin kontrolünde değiştirildi.
13 Temmuz 2016
‘Darbeye zemin hazırladığı’ gerekçesiyle 2010 yılında iptal edilen Emniyet-Asayiş Yardımlaşma Protokolünü (EMASYA) ilginç şekilde 13 Temmuz 2016 günü Meclis’ten geçti ve sadece bir gün sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından onaylandı. Yasayla, askeri birlik komutanı; validen ve hâkim izni olmaksızın şehirlerde tekrar operasyon yapabilir hale geldi.
14 Temmuz 2016 : BİR GÜN ÖNCE
ORDUNUZDA HAREKETLİLİK VAR!
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Özel Temsilcisi Aleksandr Dugin pek çok kanaldan hükümeti darbeye karşı uyardı.
3 Ekim 2016’da Rusya’ya ziyarette bulunan Avrasya Yerel Yönetimler Birliği Genel Başkanı Hasan Cengiz şu açıklamayı yaptı:
“Sayın Dugin’i Türkiye’ye davet ettik. Darbe gecesinden bir gün önce. 15 milletvekili ile öğleden önce Feyzullah Kıyıcı’nın ofisinde özel bir toplantı yaptık. Öğleden sonra da devletin istihbarat birimlerinin üst düzey yöneticileri ile de bir toplantı yapıldı. O zaman da Sayın Dugin, şunu diyordu, ‘Sizin ordunun içerisinde bir hareketlilik söz konusu.’ 15 Temmuz günü de sabah özel görüşmeler ve öğleden sonra bir konferans verdi. Orada da Sayın Dugin benzer açıklamalar yaptı.”
Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek:
‘DARBEYİ YENİ ŞAFAK GAZETESİ’NE BİLDİRDİK’
Bunu madem gündeme getirdiler, bunu hiçbir zaman bir ayrılık sebebi olarak konuşmuyorduk ama şimdi konuşuyoruz. Onlara dolaylı yollardan ulaştık. Dik durun dedik. Bu darbe önlenecek, dedik. Bu darbe Türk ordusunun darbesi değildir, dedik ve AKP’li birçok yönetici bize ‘sahi mi, doğru mu’ şeklinde sordu.
Genel Başkan Yardımcımız Sayın Atilla Uğur gitti Yeni Şafak Gazetesi’ne darbeyi bildirdi. ‘Önümüzdeki günlerde bir darbe girişimi vardır’ dedi.
14 TEMMUZ 2016 AKŞAM SAATLERİ…
15 Mayıs Cuma günü yapılması gereken Özel Kuvvetler ihtisas kursu mezuniyet töreni ilginç bir şekilde Perşembe’ye alındı.
Normalde olmayan şeyler oluyordu. Bir kurs mezuniyetine Genelkurmay Başkanı da katılmıştı. Ve ilk defa MİT müsteşarı böyle bir törene davetliydi.
GİZEMLİ GÖRÜŞMELER…
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan tören sonrası protokolü bırakıp tenha bir masada 3,5 saat özel bir görüşme yaptı. Sonraki günler bu görüşmede YAŞ’ta görüşülecek isimlerin tartışıldığı söylense de masada hiçbir dosya olmadan bunun mümkün olmayacağı çok açık.
Saat 23.30’dan sonra Genelkurmay Başkanı ayrıldı. Ama MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Genelkurmay’ın en hassas birimi olan ve sonraki günlerde 15 Temmuz’un darbeyi önleyen paşası olarak anılacak Özel Kuvvetler Komutanı Zekai Aksakallı ile 1 saat daha özel görüşme yaptı.