HDP Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Sezai Temelli, partilerinin yönetiminde iken kayyım atanan ve 31 Mart seçimlerinde tekrar kazandıkları Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’ni ziyaret etti. Belediye Eş Başkanları Selçuk Mızraklı ve Hülya Alökmen Uyanık’la makamlarında görüşen eş genel başkanları, belediye önünde de Diyarbakırlılara seslendi. Buldan Türkiye’de özgürlük ve demokrasi isteyen herkese tecrit uygulandığını belirtirken Temelli de OHAL düzeninin sonlanması için ‘Demokrasi İttifakı’ yapılması gerektiğini söyledi.
‘1 TON 600 BİN FISTIKLI KADAYIF YEMİŞLER’
Temelli ve Buldan’ın ziyareti sırasında bir açıklama yapan Belediye Eş Başkanı Selçuk Mızraklı, “Kayyum döneminde 1 ton 600 kilo fıstıklı kadayıf yemişler. 92 bin TL’ye kahve fincanı almışlar” dedi. Mızraklı, “Çok sayıda sorun ve borç var. Talanın fotoğrafını hep beraber izledik. Bizim işimizde zerre kadar talana yer yok. Her şey sizin yüreğiniz kadar saf olacak” dedi. Kayyım döneminde yapılan masraflara dikkat çeken Mızraklı, “Bu kadar borç bıraktılar demek istemiyorum. Dünyadaki herhangi bir denetçi, kurum ve kuruluş gelse ‘evet bunlar doğruyu söylüyorlar’ derler. Kayyım döneminde 1 ton 600 kilo fıstıklı kadayıf yemişler. Yüzlerce kahve fincan takımları göndermişler. Fincanlar 92 bin TL tutuyor. 92 bin TL fincan masrafıyla 460 ailenin bir aylık masrafını karşılayabiliyorsunuz. Yoksul esaslı belediyecilik birinci gündem maddemiz olacak. Her yaş grubuyla önceliklerimiz insan olacak, onun ihtiyaçları temininde çalışacağız” şeklinde konuştu.
Ziyarette konuşan Eş Genel Başkan Sezai Temelli’nin açıklamalarından satır başları ise şöyle:
ÖNEMLİ BİR EŞİĞİ GERİDE BIRAKTIK
Bu çok güzel bir fotoğraf. Demokrasi fotoğrafı, barış fotoğrafı. Bu fotoğrafı hep birlikte bugün oluşturduk. Ama bunun arkasında birçok arkadaşımızın emeği var. Buradan emeği geçen tüm arkadaşlarıma bir kez daha sevgilerimi ve saygılarımı yolluyorum. Büyük bir başarıya hep birlikte imza attık. Ama tabii ki önemli bir eşiği geride bıraktık, mücadelemiz sürüyor. Mücadelemiz demokrasi bu ülkeye gelene kadar, barış bu ülkeye gelene kadar, tecrit son bulana kadar da devam edecek. Bundan da kimsenin kuşkusu olmasın.
NASIL BİR ANLAYIŞIN ETE KEMİĞE BÜRÜNDÜĞÜNÜ GÖRDÜK
Kayyım, Şark Islahat Planı’nın bugünlere uyarlanmasıydı. Biz bu tarihi çok iyi biliyoruz. 1920’lerden bugüne kadar tekçi anlayışın halkları yok sayan, kültürleri yok sayan anlayışın nasıl bir istibdat dönemi uyguladığını çok iyi biliyoruz. Kültür kıyımı yapan, kentleri yakıp yıkan bir zihniyetin kayyım olarak karşımıza çıktığı, geride bıraktığımız bir 30 ay yaşadık. Ve kayyımların nasıl tahribat yarattığını da çok iyi biliyoruz. Sadece iktisadi olarak değil, kültüre, tarihe yönelik saldırılarıyla halkı yok sayan, halkın dilini, kültürünü, yaşam hakkını yok sayan bir anlayışın nasıl ete kemiğe büründüğünü nasıl belediyelerimizi kentimizi zapt ettiğine hep birlikte şahit olduk. İşte bu zapta karşı, bu kent kırımına karşı, bu kültürü tarihi yok sayan bu anlayışa karşı hep birlikte direndik, mücadelemizi var ettik ve kayyımları süpürüp attık.
DOMİNO ETKİSİ KENDİSİNİ GÖSTERDİ
Kayyım hukuku aslında dediğim gibi o Şark Islahat Planı’nı var eden, müfettiş atayan zihniyetin devamıdır. Kayyım hukukunun arkasında OHAL hukuku yatar. Onun arkasında da tecrit hukuku yatar. O yüzden de diyoruz ki mutlak tecridin başladığı günden bugüne kadar domino etkisi her yerde kendisini göstermiş. Önce OHAL düzeni var edilmeye çalışılmış sonra da kentler kayyımlarca zaptedilmiş. Kayyıma karşı çıkmak bir yerde demokrasi mücadelesi ama bir yerde de OHAL hukukunu kabul etmemek, tecridi kabul etmemektir. Çünkü bu tecritçi anlayış bütün ülkeyi tecritleştirirken OHAL düzenini devam ettirmeye çalışıyor.
DEMOKRASİ İTTİFAKINDA BULUŞALIM
Evet, OHAL şekli olarak kalkmıştır ama çok iyi biliyoruz ki bugün KHK ile ihraç edildikleri için mazbatalarını alamamış belediye eşbaşkanlarımız, belediye meclis üyelerimiz varsa bu OHAL düzeninin devam ettiğini gösterir. OHAL düzeninin devamına son vermek ancak ve ancak birlikte demokrasi mücadelesi ile mümkündür. O yüzden de diyoruz ki Türkiye’nin bugün acil ihtiyaç duyduğu şey, bütün bu krizlerinden çıkabilmesi için bu OHAL düzeninin sonlanması tecritleştirilmiş ülkenin tecridi kırabilmesi için ülkenin acil ihtiyaç duyduğu şey Demokrasi İttifakı’dır. Bugün tüm demokrasi güçlerini, tüm sivil toplum örgütlerini, sendikaları, toplumsal muhalefetin bütün dinamiklerini, hatta tüm muhalefeti “demokrasi ittifakı”nda buluşmaya davet ediyoruz. Evet Türkiye’nin acil sorunlarına acil çözümler üretmek istiyorsak “Demokrasi İttifakı”nda buluşarak demokratik adımları atmalıyız.
BİR KEZ DAHA BAŞARACAĞIZ
Bugün siyasetçiler cezaevinde, bugün gazeteciler cezaevinde, bugün fikir özgürlüğü kalmamış durumdadır. Bugün yargı tüm anlamıyla bağımsızlığını yitirmiş durumdadır. Nasıl ki bu kayyımları buradan süpürüp attık, işte bu demokrasi mücadelemizde, demokrasi ittifakını genişleterek Türkiye’nin her yerinde bu düzene, bu otoriter rejime hep birlikte son verebiliriz. Bunu başarabiliriz. Bunu başaracak olacağımızın göstergesi de işte bu tablodur. Burada yan yana gelen annelerdir, yan yana gelen bizleriz. Bu gücümüz var, bunu başardık, bir kez daha başaracağız. Hepinizi bir kez daha başarılarınızdan ötürü kutluyorum.
Pervin Buldan da yaptığı konuşmada şunları söyledi:
KIŞANAK VE ANLI’NIN BIRAKTIĞI İRADE VAR
Çok değerli halkımız, sevgili belediye eş başkanları, sevgili anneler, hepinizi saygı ve saygıyla selamlıyorum. Hûn bi xêr hatine ser seran ser çavan re hatine. Bugün bir kez daha bu merdivenleri çıkmanın gururunu yaşıyoruz. Bu merdivenlerin başında uzun süredir bir araya gelemedik. Bu merdivenlerin başında uzun süredir sizlere hitap edemedik. Ancak 31 Mart seçimlerinde halkımızın gösterdiği irade çerçevesinde Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi başta olmak üzere birçok belediyeyi kazanarak, gasp edilen belediyeleri geri alarak bu hakkımızı, bu hukukumuzu elde ederek bugün burada olmanın gururunu yaşıyoruz. Çünkü bu merdivenlerin sonundaki binanın içinde sevgili Gültan Kışanak ve sevgili Fırat Anlı’nın bırakmış olduğu irade var. Onların bize bıraktığı bu iradeye sahip çıkmak bizim görev ve sorumluluğumuzdu. Bu iradeye bir kez daha sahip çıktık.
HER HAKKINIZA SAHİP ÇIKACAĞIZ
Özellikle sizler de bu alana bugün ilk kez geliyorsunuz, basın mensupları bu alana 29 ay sonra ilk defa girebildi. Çünkü halkın iradesine gasp 29 ay önce gerçekleşti. 1 Kasım 2016 tarihinde burada sizin iradenizi gasp eden kayyım bu binanın içerisinde sizlerle değil kendi yandaşları ile bu binanın içindekileri halkın iradesini talan etti gasp etti ancak şuna inanıyoruz ki bugünden itibaren talan edilen, gasp edilen hakarete uğrayan ayaklar altına alınmaya çalışılan başta irademiz olmak üzere sizlerin her türlü hakkına ve hukukuna sahip çıkacağız.
ONLAR KAPATTIKÇA BİZ AÇACAĞIZ
Kayyımın en başta yaptığı iş bu iradeyi yok saymaktı. Farklılıklarımızı, zenginlerimizi yok etmekti. Açtığımız kadın kurumları başta olmak üzere bütün kurumları kapatmak, halkımızın iradesi sonucu asılan tabelaları sökmek, büstleri ve heykelleri yıkmak ilk icraatları oldu. Biz biliyoruz ki projeye buradan başladılar. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi diğer kayyımlara örnek olacak şekilde gasp edildi ve diğer şehirlere atanan kayyımlar tarafından hep örnek alındı. Çünkü her yerde halkımızın iradesine saygısızlık yapıldı, her yerde halkımızın kararı ile ortaya çıkan ve bizlerin geçmişini yok etmeye çalışan bu kayyımlar bizlerin değerleri olan ve büyüklerimiz olan insanlara verdiğimiz değerleri yok etmeye çalıştılar. Onlar kapattıkça biz açacağız, onlar yıktıkça biz dikeceğiz onlar dağıttıkça biz bir araya geleceğiz, çoğalacağız, büyüyeceğiz.
TECRİT HER YERDE
Buradan açlık grevi direnişinin 170’inci gününde olan sevgili Leyla Güven’e özellikle selamlarımızı iletmek istiyorum. Leyla ile birlikte hem cezaevlerinde hem de dışarıda başta milletvekillerimiz olmak üzere tutuklular ve bedenini açlık grevine yatıran bütün arkadaşlarımızı saygı ve sevgiyle selamlıyoruz. Tecridi hep birlikte kaldıracağız. Biliyoruz ki tecrit sadece İmralı’da değil bugün tecrit Türkiye’nin her yerinde. Kayyımların atanması ile birlikte belediyelerde, siyaset yapan arkadaşlarımızın cezaevine alınması ile birlikte demokratik siyasete tecrit uygulandı. Yine Türkiye’nin her yerinde demokrasiye, barışa ve özgürlüklere de tecrit uygulanmaktadır.
YENİ BİR ŞEY YAPMADIK
Bugünün Türkiyesi’nde barışı, adaleti, demokrasiyi savunanlar cezaevinde olurken, özellikle dışarıda bu işin içinde olan ve gerçekten Türkiye demokrasisine müdahale edenler ellerini kollarını sallayarak dolaşmaktadırlar. Bizler barışın ve demokrasinin bu ülkeye bir an önce gelebilmesi için her türlü mücadelemizi vermeye devam edeceğiz. Ancak, bunu belediyeleri kazandığımız yerlerde halkımızla, sizlerle başlatmanın önemli olduğunu belirtmek isteriz. Bu belediyeyi biz almadık. Yeni bir şey yapmadık, bizim olanı, sizin olanı aldık. Sizler kendi eviniz olan kendi yeriniz olan yeri geri aldınız. Hepinize bir kez daha teşekkür ederim. Her türlü engellemeye ve müdahaleye rağmen büyük bir başarı elde ettik. Bu başarıdan dolayı bir kez daha teşekkür ediyoruz. Yolunuz ve yolumuz açık olsun.
Diyarbakır cezaevi önündeki açıklama engellendi
Belediye ziyaretinin Buldan ve Temelli ile milletvekillerinin de katılımı ile açlık grevindekilere destek amacıyla Diyarbakır E Tipi Cezaevi’ne yürümek isteyen anneler polis tarafından engellendi. Polisin engellemesi üzerine açıklama yapan Temelli, “Bugün basın açıklaması yapmak bile artık engelleniyor. Basın açıklaması yapmak isteyen anneler engelleniyor, şiddet uygulanıyor Gebze’de Kızıltepe’de olduğu gibi. Bugün burada basın açıklaması yapmak istediğimizi dile getirdiğimizde yine bir engellemeyle karşılaştık. Gördüğünüz gibi yolun ortasında bu engellemeye rağmen sesimizi duyurmaya çalışıyoruz” dedi.
“Annelerimizle birlikte yapacağımız açıklamaya engellemelerle, barikatlarla karşı çıkıldı” diyen Buldan ise şunları söyledi: “Valilik artık aylık, haftalık, günlük değil saatlik yasakları önümüze koyuyor. Bugün valilik şu saatten şu saate kadar açıklama yasaktır gibi bir açıklama yaptı. Evet annelerimiz cezaevi önünde kendi çocukları için evlatları için o cezaevlerinde cenazelerin çıkmaması için açıklama yapacaktı, adalete, hukuka dair açıklama yapacaktı. Meşru olan, haklı olan, yasal olan bir şeyi ifade ediyoruz. Ancak Adalet Bakanı çıkardıkları yasaları bile uygulamaktan, yerine getirmekten vazgeçmiş ve önüne engeller getirmiştir. Bir kez daha ifade etmek istiyoruz ki Adalet Bakanlığı başta olmak üzere hükümet, diğer siyasi partiler herkes açlık grevinde olan tüm arkadaşlarımızın yaşaması için bu talebin yerine getirilmesine destek vermelidir.”