HDP Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya Önder'in TBMM'de bütçe görüşmeleri üzerine yaptığı konuşma, genel kurulun sert havasını yumuşattı. Dolmabahçe mutabakatı fotoğrafındakilerin Bakanlar Kurulu sırasında olmasının kendisine pek manidar geldiğini belirten Önder'in "Mutlaka sizlerin de çaldığı bir şeyler vardır diye düşünüyorum." sözleri HDP ve CHP sıralarından gülüşmelere sebep oldu.
Bunun üzerine Önder, "Yok, yok, o anlamda kullanmıyorum, hiç o anlamda kullanmıyorum. Hayâ ederim." karşılığını verdi. "Benim İngilizcem yok ancak sayın cumhurbaşkanımızınki kadar." diyen Önder, "AK Partili üyeler, hükümet üyeleri, başbakan, sayın cumhurbaşkanı, her konuşmanızı Allah bizi utandırmasınla bitiriyorsunuz, Allah bu duanızı kabul etti, utanma duygunuzu elinizden aldı, keşke başka bir şey dileseymişsiniz." dedi.
Epeydir bakanların telefonlarına çıkmadığını dile getiren Önder, "Sayın Efkan Ala da çıkmıyor. Herhalde dediler 'Bu Dolmabahçelilerle görüşmeyin.' Kürt dedi mi taşı cebinde, Ermeni dedi mi küfrü dilinde, Alevi dedi mi hakareti cebinde. Böyle bir hale geldik." ifadelerini kullandı.
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu'nun 50'inci birleşimi açıldı. Birleşimi TBMM Başkanvekili Ayşe Nur Bahçekapılı yönetiyor. 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2014 yılı Merkezi Yönetim Kesinhesap Kanunu Tasarısının TBMM Genel Kurulu'nda görüşülmesine devam ediliyor. Program uyarınca beşinci turda İçişleri Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı ve bağlı kurum-kuruluşların bütçeleri görüşülüyor.
HDP Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, sağlık sorunları sebebiyle kendisine 'geçmiş olsun' dileklerini iletenlere yönelik "Geçmiş olsun dileğini ileten ve iletmeyen bütün arkadaşlara da ayrıca teşekkür ediyorum." ifadelerini kullandı. AK Parti sıralarından "neyiniz vardı" sorularına yönelik Önder, "Bir rahatsızlığım vardı, ameliyat geçirdim." dedi. Meclis Genel Kurulu'nda "Geçmiş olsun" dilekleri çoğalınca Önder, "Sağ olun. Muayeneye gelmedik, şimdi ülkeyi muayene masasına yatıracağız, oradan başlayalım." diye konuştu.
"DOLMABAHÇE FOTOĞRAFINDAKİ AKTÖRLERİ, ŞU ANDA BAKANLAR KURULU SIRASINDA; PEK MANİDAR GELDİ"
Böyle bir günde burada konuşuyor olmanın ayrı bir anlam taşıdığını dile getiren Önder, "Çünkü bu ülkede barışın, barışa giden yoldaki engellerin bertaraf edilmesinde önemli bir tarihsel eşik olan Dolmabahçe mutabakatının aşağı yukarı bütün o fotoğraftaki aktörleri şu an burada, Bakanlar Kurulu sırasında, sayın bakanlar, değerli bürokratlar ve milletvekilleri olarak, pek manidar geldi bana." değerlendirmesinde bulundu.
"Türk milliyetçisi olduğunu zanneden birçok arkadaşımız aslında devlet milliyetçisi. Devlet de bu kadar kutsanacak bir şey değil." diyen Önder, şöyle devam etti: "Bir insan icadı, bir baskı aracının mekanikleştirilmiş hâli, zamanın da işleri kolaylaştırmak için icat edilmiş, lazımsa kalır, değilse yeni bir biçim alır, böyle bir kavram. Bu resmî milliyetçilik, 'official' milliyetçilik deniliyor, benim İngilizcem yok ancak sayın cumhurbaşkanımızınki kadar. Buradan başlayabiliriz, ben Türk milliyetçiliği iddiasında olan her arkadaşımın, başta Sayın Kültür Bakanı olmak üzere, kendi internet sitelerine, kurumsal kimliklerinin en kristalize olmuş hâline bakmalarını öneriyorum. Orada şöyle bir şey var arkadaşlar: Bir kere, bol miktarda Sayın Bakanın fotoğrafı var, bütün bakanlıklarımızın resmî internet sitesi gibi. Bu kadar kendine âşık olmak, bu kadar her yere suretini koymak biraz hekimlerin ilgi alanına giriyor. Bundan kaçınmalarını, biraz tevazu göstermelerini beklemek hepimizin hakkı. Bu, belediye başkanları için de geçerli, kısmen bizim belediye başkanlarımız için de geçerli. 'Bir kurum ne yapmış?' diye açtığınızda o bakanın ya da o belediye başkanının neredeyse aile albümünü izliyor gibi oluyoruz, bu var. Sayın Bakan. Fakat 'Ben neredeyim??' diye halkı bilgilendirmek için bir link koymuşsunuz. 'Sayın Bakanımız nerede?' deseydi, Bakanlık bürokratları bundan sorumlu olacaktı fakat kamuoyunun dikkatine 'Neredeyim?' diye… Şu an telefonumda var. Orada sizin hiçbir yerde olmadığınız gözüküyor. Bu işleri ya yapmayın ya ciddiye alın. Bunlar ayıp şeyler."
TBMM Başkanvekili Ayşe Nur Bahçekapılı'nın "Sayın Önder, lütfen Genel Kurula hitap eder misiniz?" uyarısı üzerine Önder, "Ya, Genel Kurulda kaç kişi var? İşte, bir aradayız." karşılığını verdi.
"İNGİLİZCEYİ SAYIN CUMHURBAŞKANIMIZ DA BİLMİYOR; BİZ NE ANLAYACAĞIZ DESTİNASYONDAN"
Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın internet sitesinin içeriğini eleştiren Önder, şunları anlattı: "Bir milleti parçalamak istiyorsanız dilinden başlayacaksınız demişler. 'Kahrolsun emperyalizm.' diyerek emperyalistlerin bu en güzel teorisini kendileri açısından vurgulayalım. Önce dilini çürüteceksiniz. Kültür Bakanlığında 'destinasyon' olabilemez. Bir turizm deyimi olabilir, günlük konuşmada kullanabilirsiniz ama 'destinasyon' diye sayfanıza yazamazsınız. Ben İngilizce bilmek durumunda değilim, bilmiyorum da, sayın cumhurbaşkanımız da bilmiyor, biz ne anlayacağız destinasyondan, ille açıp bakacak mıyız yani? Daha vahimi var 'kültür portalı' diyor. Portal ne ya, portal ne? Üzerinde iletişimcilerin bile mutabık olmadığı bir kavram, veri tabanıyla ilgili bir kavram. 'Bölgesi' diyebilirsiniz, bizim gibi cahiller de anlar. Kültür portalı, nal gibi! Girin 'kultur.gov.tr'ye 'kültür portalı', 'turizm portalı', 'destinasyonlar', 'Ben neredeyim? Hiçbir yerde değilim.' falan filan, böyle bir şey."
"HER KONUŞMANIZI ALLAH BİZİ UTANDIRMASINLA BİTİRİYORSUNUZ; ALLAH BU DUANIZI KABUL ETTİ, UTANMA DUYGUNUZU ELİNİZDEN ALDI"
Türk milleti önüne Kürde düşmanlıktan başka hiçbir alan açılmadığını iddia eden Önder, "Bu 'Türklük Türklük' deyip çok indirip kaldırıyorsunuz 'Vel hayâ vel iman!' diyorum. Bu konuda, siz değerli AK Parti'li üyeler, hükûmet üyeleri, Başbakan, Sayın Cumhurbaşkanı, her konuşmanızı Allah bizi utandırmasınla bitiriyorsunuz, Allah bu duanızı kabul etti, utanma duygunuzu elinizden aldı, keşke başka bir şey dileseymişsiniz." ifadelerini kullandı.
Kendisinin "Başbakan", "Sayın Davutoğlu" dediğine dikkat çeken Önder, Davutoğlu'nun ise kendisine "senarist" dediğini hatırlattı. "Sanatı ve sanatımı aşağılayıcı bir bağlamda kullanıyor bunu. Kültür Bakanı en azından sufle verebilirdi" diyen Önder, "Böyle insanları meslekleriyle tahkir etmesek iyi olur, neticede, işte, sanat ve kültür bu memleketin en önemli bir değeridir. Ulu Önder Atatürk'ün dediği gibi, her şey olabilirsiniz, Başbakan, Cumhurbaşkanı, hatta devlet sanatçısı bile olabilirsiniz ama sanatçı olmak zor bir iş. O yüzden, Kültür Bakanından böyle bir şey beklerdim." dedi.
Başbakan Davutoğlu'nun "Sur'u Toledo yapacağız." dediğini aktaran Önder, şunları söyledi: "Bu kadar yerlilik, millîlik obsesyonu içinde olan bir Başbakanın bunu söylemesinden ben kendi adıma haya ettim. 'Kültür' dediğimiz şey arkadaşlar, kentleşme öncesine ait bir kavramdır. O zamanlar 'kültürler' olarak anılır. Kentleşmeyle birlikte bu medeniyete dönüşmüştür ve karşılıklı birbirlerini etkileyen, belirleyen iki kavram olarak anlam dünyamıza girmiştir."
"KÜRT DEDİ Mİ TAŞI CEBİNDE, ERMENİ DEDİ Mİ KÜFRÜ DİLİNDE, ALEVİ DEDİ Mİ HAKARETİ CEBİNDE"
"İnci gibi şehirlerimiz, yurtlarımız vardı bizim. Hepsi birer TOKİ mezbeleliğine döndü." diyen Önder, milliyetçiliğin, insan ve şehir yani medeniyet bağlamında ele almayı gerektirdiğini belirterek "Keşke Kürt dediğinde, Ermeni dediğinde gılgıllanacağınıza, bu TOKİ yağmasına, bu rant yağmasına da efendiler, biraz hassasiyetinizi şu kulaklarınız işitmiş olaydı. Yok, Kürt dedi mi taşı cebinde, Ermeni dedi mi küfrü dilinde, Alevi dedi mi hakareti cebinde. Böyle bir hâle geldik. Ama dönüp bakıyoruz, her şeyi uğruna yaptığınızı zannettiğiniz Türklük perişan hâlde; kentleriyle perişan hâlde, Bakanlığının diliyle perişan hâlde. Günlük konuşma dilinin ben dinamik bir şey olduğunu; yabancı kavramların, teknik kavramların zamanla buna girip çıkabileceğini düşünenlerdenim. Ama siz bu Bakanlığa bir İngilizce dil seçeneği koyarsınız -sanırım da var, en azından cep uygulamasına yok, ben göremedim ya da- ama destinasyon ya da portalla kültürümüzü aynı kelime içerisinde kullanırsanız, inanın bu memleketin sömürgeleştirilmesi için yürütülen o emperyalist faaliyet, o lanet olasıca; hepimizin kınadığı, uğruna ömrümüzü feda ettiğimiz seve seve, işkenceler gördüğümüz, cezaevlerinde yattığımız, o emperyalizme sadece su taşımış olursunuz. Demek Türklükle bir alakanız yok, buna mutmain oldum ben, gerçekten buğuz olsun diye söylemiyorum." diye konuştu.
"MUTLAKA SİZLERİN DE ÇALDIĞI BİR ŞEYLER VARDIR"
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın bir türkü söylediğini hatırlatan Önder, "Bir an tefekkür etmediniz, ya biz türküye sövüyoruz, söyleyene değil aslında. Onun türkü söylediğini, yemediniz, içmediniz, her kanalda, her platformda dilinize doladınız. Ana sütü gibi hak, ana sütü gibi helal türkülerimizden en güzellerinden birini söyledi, bir Orta Anadolu türküsü, Cemalım. Birisi de çıksın, desin ki.. Mesela Sayın Kuzu.. Desin ki: Kardeşim, ya biz bu siyaset yolculuğuna albüm çıkararak başladık. Sayın Cumhurbaşkanı 'Beraber yürüdük biz bu yollarda' diye söylemeye çalışarak.. Ben saygı duyarım. Bir türküyü başını gözünü yarmadan sonuna kadar söyleyemeyen hiç kimse kendisini o millete ait hissedemez. Sesi betmiş, makam şinâs değilmiş, bunlar bahsi diğer. Ben de değilim, benim de sesim güzel değil ama cümbüş çalarım, keman çalarım, ut çalarım, bağlama çalarım. Mutlaka sizlerin de çaldığı bir şeyler vardır diye düşünüyorum." şeklinde konuşdu.
Bu sözler HDP ve CHP sıralarından gülüşmelere sebep olunca Önder, "Yo, yo, o anlamda kullanmıyorum, hiç o anlamda kullanmıyorum. Hayâ ederim. Yok, onun başka bir… Yani bir şekilde sanatla, musikiyle bir ünsiyet kurmanız lazım. Bu, hayatı güzelleştirir. Siz, bir arabesk şarkıyı söylemekle kalmadınız, albümünü yaptınız. Biz, bu toprakların en has türküsünü, insanların ta ciğerinden gelen türküsünü söyleyerek bu memlekette barış, birlik, kardeşlik kampanyamızı başlattık, başımıza gelmedik kalmadı. Evlatlarınıza karşı kendinizi sorumlu hissetmez misiniz ya biz türküyü aşağıladık diye?" karşılığını verdi.
AK Parti Konya Milletvekili Ömer Ünal'ın "Sırtını PKK'ya, PYD'ye dayayan kimdi peki?" demesi üzerine ise Önder, Yahu koltuk değil PYD, sırtını dayayan. İnsanlığa dayayalım, insanlığa dayayalım." dedi.
"HERHALDE DEDİLER BU DOLMABAHÇELİLERLE GÖRÜŞMEYİN"
"Bu memlekette, bu tür, böyle dar kavram tartışmaları üzerinden bir yere varamayız." diyen Önder, şöyle devam etti: "Şimdi, Sayın Efkan Ala, Sayın Mahir Ünal… Özür dilerim, bir an için unuttum. Epeydir telefonlarıma çıkmıyor o yüzden. Sayın Efkan Ala da çıkmıyor. Herhâlde dediler 'Bu Dolmabahçelilerle görüşmeyin.' Sayın Muhammed Dervişoğlu buradalar. Sayın Hüseyin Yayman Bakan Yardımcımız da -eski parlamenter arkadaşınız- o zaman bu süreci anlatan çok güzel bir yazı yazmıştı. Ben, onu, evladıma miras olarak bırakacak bir yazı gibi gördüm, 'Bak, baban bu memleketin barışı için böyle bir şey, böyle bir gayretin içinde oldu.' diye. Şimdi, sanki o fotoğraf çekilmedi, sanki biz bir araya gelip o deklarasyonu yapmadık. Sayın Arınç namusuna teslim etti. Bizde olanlar bizde kalacaktır. Derdimiz dar siyasi polemikler değildir, Sur'u Toledo yapma meselesi de değildir. Şehirleri, kentleri insanlar yapar, kentler de insanları."
Önder, sözlerini "Böyle ısmarlama, aklınıza bir tane yerli ve millî örnek gelmeden, bir tane İslam kenti -bırak ondan da vazgeçtim- güzel yurdumuzda bir tane memleket gelmeden, Sur'u Toledo yapmaya çalışırsanız, bu savaşı -tırnak içinde- kazandığınız gün sizin kaybettiğiniz gün, bütün ülkemizin de kaybettiği gün olacaktır." şeklinde tamamladı. CİHAN