Hazine garantili borç, tarihi zirveyi gördü: 12 milyar 46 milyon dolar.
Bu kalem aslında bizlerin vergileri üzerinden verilmiş bir taahhüt. Basit anlatımla, kamunun dış borç aldıktan sonra geri ödemesinde sorun çıkarsa, Hazine’nin devreye girerek “ben öderim” dediği tutarı anlatıyor. “Kamu” derken de kamu kurumları, bankaları, yatırım, kalkınma bankalarının, dışarıdan aldığı borçlar kastediliyor.
2001 krizinin ardından, restorasyon sürecinde ekonomiye verdiği tahribat analiz edilerek yeni bir yasal çerçeveye kavuşturulan Hazine garantileri son beş yılda hızlı bir artış gösterdi.
10 YIL ÖNCEKİNE GÖRE NEREDEYSE 3 KAT ARTTI!
Hazine Müsteşarlığı’nın geçen cuma açıkladığı 12 milyar doların karşısında, on yıl önce 4.3 milyar dolar yazdığını anımsatırsak, yazının girişinde neden “tarihi zirve” dediğimiz daha iyi görülebilir.
Açıklanan son dış borç verileri, yılın ilkyarısını kapsıyor. (30 Haziran 2016 tarihi itibarıyla.)
Yanı sıra 12 milyar 46 milyon dolar, 2015 sonuna göre, 670 milyon dolarlık bir artışa karşılık geliyor.
***
HAMASET GERÇEĞİ ORTADAN KALDIRMIYOR
Moody’s’in not kırmasını en aklıselim değerlendiren kabine üyesinin Mehmet Şimşek olduğu konuşuldu geçen hafta. Gerçekten de Şimşek kredi notu düşüşünü ciddiye aldıklarını, notun tekrar yükseltilmesi için yoğun çaba içine gireceklerini söyledi ve “Dünyanın sonu değil ama artırmak için elimizden geleni yapacağız” dedi.
“Elden gelen” şeyle kastedilen, iktidar diliyle “yapısal reform” denilen düzenlemeler. Nitekim Maliye Bakanı Naci Ağbal da görüşmemizde, yakında açıklanacak Orta Vadeli Program’a (OVP) ve bu programda yer alacak yapısal reformlara atıfta bulunmuştu.
Gelgelelim, Moody’s’in kırık notu ile -hamaset ve sitem dolu olanlar dışındaki- bakanların teskin edici sözlerinin mürekkebi dahi kurumadan Cumhurbaşkanı Erdoğan, OHAL için bir senenin bile yetmeyeceğini açıkladı, ertesi gün savaş tezkeresi onaylandı. Ekonomi yönetiminin bu tabloda hangi yapısal reformla, hangi mesafeyi alarak not düzeltmeyi umduğu bir muammadır artık.
İçinde bulunduğumuz ekim ayı, belki bu muammanın yanıtlarını da göreceğimiz OVP ile Meclis’e sunulacak 2017 bütçe tasarısı bakımından ekonomide, ağırlıklı öneme sahip.
BORÇ YÜKÜ DAHA DA ARTABİLİR
Yoğunlukla bankaların dış borçları için verilen Hazine garantilerindeki artış ile savaş tezkeresinin kabulüyle yoğunlaşacak güvenlik harcamalarının Maliye ve Hazine’nin ekim ayı sınavını zorlaştıracağını şimdiden söyleyebiliriz. Buna bir de arka arkaya devreye giren 3. köprü ve Osmangazi Köprüsü ile aralık ayında açılacak Avrasya Tüneli’ni ekleyin.
Üç büyük altyapı projesi “milli irade”yi konsolide etmeye yarayabilir. Ne ki, Hazine’nin “geçse de geçmese de” ödeyeceği alım garantileri nedeniyle el daraltıcı bir nitelik taşıyor.
Özetle: Yakında tamamlanacak OVP ile bütçe tasarısında, OHAL rejimi, savaş tezkeresi ve taban konsolidasyonuna araç kılınan altyapı projelerinin, mali disiplin bakımından negatif izlerini görmemiz olası.
Çiğdem Toker/ Cumhuriyet