Hayatın en büyük gerçeği Ölüm ve Ötesi

İlahiyatçı-yazar Dr. Ali Demirel, konusunu samanyoluhaber.com okurlarının belirlediği aylık yazı dizilerine devam ediyor. Bu ayın konusu: Hayatın en büyük gerçeği ölüm ve ötesi.

SHABER3.COM

Bu dünyada niçin bulunuyoruz?

Dr. Ali Demirel - SAMANYOLUHABER.COM 

Bir zaman hayatta yoktuk. Bir gün gelecek daha tadı damağımızdayken bu tatlı hayatımızı da terk edip gideceğiz. Buraya kendi arzumuzla gelmedik, kendi arzumuzla da gitmiyoruz
Peki, bizi bu dünyaya kim getirdi? Niçin getirdi? Bizden neler istiyor? Niçin bizi burada bırakmayıp başka bir yere gönderiyor? 
Bizi en güzel organ, duygu ve kabiliyetlerle donatıp bu dünyaya gönderen hiç şüphe yok ki Rabbimiz’dir. Bu dünyayı daima dolup boşalan bir han, bir misafirhane, gelip geçenlerin kısa bir süre kaldıkları bir konak yapmış. Bizleri de birer misafir. Bizi son¬suzluk yurduna sevk ediyor. Ve bizi sonsuz saadeti kazanmak için buraya göndermiş.
Dünyayı ebedi kalınacak bir yurt olarak değil, kısa bir süre konaklanıp gidilen bir misafirhane şeklinde görüp ona göre hareket eden o sonsuz saadete hak kazanacak.
Evet, burada birer misafiriz. Buradan diğer bir âleme gi¬deceğiz. Yunus Emre’nin dediği gibi, 
“Bu dünyaya gelen kişi âhir yine gitse gerek,
Misafirdir vatanında bir gün sefer etse gerek.”
Dünya ve dünya hayatı denilince ilk akla gelen onun bir imtihan sahası olduğudur. Dünyanın bu yönünü anlatan âyetlerden birisinde Rabbimiz şöyle buyurur: “O, hanginizin daha güzel iş yapacağınızı denemek için, ölümü ve hayatı yarattı. O, üstündür, bağışlayandır.” (Mülk, 67/2)
Bu âyet, ölüm ve hayatın niçin var edildiğini ifade eder. Âyet, normalde yaratılma kelimelerinin kendilerine pek nispet edilmediği hayatı ve ölümü mahluk olarak anlatır. Âhirette her insana bir hayat daha verilecek, ölüm ise öldürülecektir. Yani artık imtihan süreci bahis mevzuu olmayacağından ölüme de gerek kalmayacaktır. 
İnsan için hayat, dünyayı yaşamanın başlangıcı, ölüm de bu hayatın bitişidir. Ve her şey gibi onlar da Yüce Allah tarafından yaratılmıştır. 
Hayat ve ölüm adlı iki nokta arasında kalan insanlar da imtihana tâbi tutulmaktadırlar. Ölüm ve hayat, Yüce Allah’ın ilminde gizli bulunan insanların davranışlarının ortaya çıkması, böylece onların yaptıkları amellere göre karşılık almaları amacına dönük bir imtihan aracı olmaktadır.
Dünya bazıları için asıl hedefe ulaştıran bir vasıta, bazı insanlar için ise esas gaye olmaktadır. İmam Gazzâlî Hazretleri bu hususu akla yaklaştırmak için şu misali verir:
Dünya, insanı âhirete götüren bir vasıta ve binektir. Bu bineği maksat hâline getirip ona hizmet edenler, hacca giderken yolda maksat ve hedefini unutan ve bir ağaç gölgesine sığınıp orada devesine hizmet etmeye başlayan ve bunu kendisine iş, zevk ve eğlence hâline getiren kimse gibidirler. 
Maksat ve hedefini bilen bir kimse ise devenin kendisini ve eşyasını taşıyabilmesi için ona zaruret miktarı yem verir. Fakat ne durur ne de deveye hizmetçi hâline gelir. O, deveye yem verirken bile hac zikirlerini okur, varacağı kutsal yeri düşünür ve bunun heyecanını duyar. (Gazzâlî, İhya, 4/ 277)
Evet, dünya bir imtihan meydanı, hayat ve ölüm arasındaki insan da bu meydanda kabiliyetlerini en iyi şekilde kullanmak suretiyle bu imtihanı kazanmak veya yeteneklerini ortaya koymadığından ötürü kaybetmek durumundaki bir yarışçı gibidir.

Ölüm nedir?


Ölüm, bir çürüme, bir sönme ve bir dağılma değildir. Ölüm, ruhun bedenden ayrılması ve bir âlemden diğerine geçişidir. Bu anlamda o, asla yok olma değildir. 
Her canlı için ölüm kaçınılmaz bir gerçektir. Canlılar doğar, büyür ve ölürler. Ölüm, bir meyvenin dalından kopması gibi canlıların, dünya denilen bu fânî hayattan kopup burada kendilerine tahsis edilen ömürlerini ve görevlerini tamamlayarak ebedî ve gerçek hayata, aslî vatanlarına dönmeleridir. 
Bunda bütün canlılar eşittir. Makam-mevki, kadın-erkek, güzel-çirkin, zengin-fakir hiçbir ayrım yoktur. Bir gün herkes geçici hayattan koparak ölecek ve geldiği yere dönecektir.
Zira dünya, ebedî kalmak için değil bir görevi ifâ etmek ve hedefli yaşamak maksadıyla geldiğimiz bir misafirhanedir. Bir gün gelecek, yerküremiz de ömrünü tamamlayıp aslına dönecektir. Çünkü Allah’tan başka her varlık fânîdir. (Rahmân, 55/26)
Ölen ruh değil, bedendir. İnsan, asıl olarak ruh demektir. Beden onun evi-hânesi, elbisesi hükmündedir. Elbisenin değişmesi, parçalanması ve yok olmasıyla kişinin varlığına bir zarar gelmez. Dünyada bize bu bedeni giydiren Rabbimiz, bizi bu âlemden göç ettirdiğinde de ruhumuzu bu elbiseden ayırmakta, bu evden çıkarmaktadır. Berzah sonrası yeniden diriltildiğimizde ruhlara o âleme uygun bedenler verilecektir.
Bu nedenle ölüm; yokluk, hiçlik, bitiş ve ebedî bir uyku değil bir varoluştur. Aynen bir tohum gibi yerin altına girer; fakat belirlenen vakit gelince, bir sümbül olarak ortaya çıkar. Ölüm, bir hiç hükmünde olan bu dünyadan her şeyin sahibi olan Allah’a yürüyüştür. Hz. Ali’nin (radıyallahu anh) ifâdesiyle, “İnsanlar hayattayken uykuda gibidirler. Ölünce uyanır, kendilerine gelirler.” (Aclûnî, Keşf’ül-Hafâ, 2/414) 
Ölüm bir son değil, başlangıçtır. Ölüm bir uyku değil, uyanıştır. Bu dünya tıpkı bir uyku, bir rüyâdır; ölümle uyanılır. Aslında insanın anavatanı, aslî vatanı cennettir. Dünya hayatı bir yönüyle oyun ve eğlenceden ibârettir. Asıl yurt âhirettir. 
Yüce Beyan değişik vesilelerle bu hakikati haykırır: “Bu dünya hayatı geçici bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir; ebedî âhiret diyarı ise hayatın ta kendisidir. Keşke bunu bir bilselerdi!” (Ankebût, 29/64). 
Oraya kıyasla bu dünya bir zindan sayılır. Resûl-i Ekrem’in (sallallahu aleyhi ve sellem) Hz. Ebû Zer’e (radıyallahu anh) buyurduğu gibi, dünya mümin için bir zindandır. (Müslim, Zühd 1; Tirmizî, Zühd 14) Ölüm, bir anlamda istirahate çekiliştir. Zira insan yıllarca bu dünyanın yükünü çekmekle yorulmuştur. Ölümle o yükü sırtından atar ve rahatlar.
Hadis olarak rivayet edilen bir söze göre ölüm, “Müminlere armağandır.” (Aclûnî, Keşf’ül-Hafâ, 1/352) Ölen, bu dünya zindanından kurtularak hediyeyi kazanmış olur. 


YARIN : 

Ölümden korkmalı mı?
İnsan, niçin ölümü düşünmek istemez?


TWİTTER : @aliihsandemirel

<< Önceki Haber Hayatın en büyük gerçeği Ölüm ve Ötesi Sonraki Haber >>
ÖNE ÇIKAN HABERLER