Darbe girişiminin ardından kamu kurum ve kuruluşlarında süren tasfiyeler on binlerce kişiye ulaşırken, son açıklanan rakamlara göre de 16 bin kişi tutuklandı, 6 bin kişi gözaltına alındı ve 7 binin üzerinde kişi de adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. 

Basına yansıyan haberlere göre polise ‘Gülen Cemaati bağlantısı’ ihbarlarının da etkili olduğu gözaltı furyasının bir mağdurunun hikayesiyse dikkat çekici.

Beatriz Yubero, iki yıldır Ankara’da yaşıyor. Gazeteci. Aynı zamanda Ankara Üniversitesi’nde doktora yapıyor.

Tüm hayatı Ankara’da kuruluydu, ta ki cuma günü evine Terörle Mücadele ekipleri gelene kadar…

Diken’e konuşan Yubero, iki polisin kendisini herhangi bir belge sunmadan gözaltına alıp diğer yakalananların da tutulduğu Gazi Üniversitesi’nin spor salonuna götürdüğünü söyledi. İletişim kuramamasına rağmen burada sorgulandı, hala neden gözaltında olduğunu bilmiyordu.

Polis, ‘Türkiye’de ne yapıyorsun?’, ‘Ne kadar zamandır burada yaşıyorsun?’, ‘Dinin ne?’, ‘Gülen Cemaati’nden kimseyi tanıyor musun?’, ‘Ne biliyorsun, birini tanıyor musun’ gibi sorular sordu. O da Cemaat'i haberlerden duyduğunu, ancak kimseyi tanımadığını söyledi. Bunun üzerine polisler aslında ‘temiz’ olduğunu, ‘ona karşı hiçbir suçlamada bulunmadıkları’nı, isterse kalabileceğini söyledi.

Ancak iş burada bitmedi. Yubero’nun anlatımına göre, İspanyol gazeteciyi daha sonra Hoşdere’de bulunan Göç İdaresi’ne götürdüler. Sınır dışı edileceğini de burada anladı.

Kendisine polislerin verdiği bilgileri, “Araştırdılar ve terörist olmadığımı anladılar. Hatta bana bir ay içinde Türkiye’ye geri dönebileceğimi söylediler çünkü onların söylediğine göre ben suçsuzdum” diye anlatan Yubero’nun bir yandan da sınır dışı işlemleri devam ediyordu. Göç İdaresi’nden tekrar Terör Şube’ye götürüldüğünde önüne bir belge koyuldu.

Yubero’yla konuşan iki polis, kendisini güvende hissetmediği için Türkiye’yi gönüllü olarak terk ettiğinin yazılı olduğu bir belgeyi imzalamasını istedi. Bu sırada İspanya büyükelçiliğinden de bir yetkili onunla birlikteydi. Eğer imzalamazsa, onu Erzurum ya da Suriye sınırına bırakacaklarını, yine de bir şeyin değişmeyeceğini, çünkü 15 gün içinde sınır dışı edileceğini söylediler. Bunun üzerine Yubero ‘baskı altında’ belgeyi imzalamak zorunda kaldı.

Ardından Yabancılar Şube’ye götürülen İspanyol gazetecinin fotoğrafları çekildi, parmak izi alındı. Yubero cumartesi sabahı önce İstanbul’a gönderildi, oradan da Türk Hava Yolları’nın Madrid uçağına bindirildi.

Yubero’ya sınırdışı edilirken bir belge verilmedi hatta ‘pasaportuna damga bile vurulmadı’.

Büyükelçiliğin başından beri süreci takip ettiğini ve Türkiyeli yetkililerden sınır dışı edilmesiyle ilgili bir açıklama alamadığını belirten İspanyol gazeteci, başına gelenlere kendisiyle ilgili asılsız bir ihbarın neden olduğunu düşünüyor.

Polisin İspanyol medyasında yazdığı yazılarla ilgilenmediğini, yazılarıyla ilgili hiçbir soru sormadığını söyleyen Yubero, aksine Terörle Mücadele şubesinden bir polisin de “Hakkında ihbar var, en kısa sürede evini terk etmen gerekiyor” dediğini aktarıyor. “Kim ihbarda bulunmuş olabilir” sorumuza İspanyol gazetecinin yanıtıysa şöyle: “Tam olarak bilemiyorum. Komşularımdan şüpheleniyorum. İlişkimiz kötüydü. Fazla tutucu insanlar.”

Yubero sadece sınır dışı edilmedi aynı zamanda Türkiye Bursları’ndan aldığı bursu da kısa süre önce iptal edildi. Neden olduğunu öğrenmek için kuruma gitse de yanıt alamadı.

“Doktoramı bitirmek istiyorum. Hayatımı geri almak istiyorum. Her şeyim orada. Düşünün bir kot, bir tişört, yanımda getirebildiklerim sadece bunlar” diyen Yubero’nun hikayesi, dünden bu yana El Pais, El Mundo, La Vanguardia, La Razon gibi prestijli İspanyol gazetelerinde de yazıldı.

El Pais’den Andres Mourenza, Türkiyeli bir yetkilinin Yubero’nun ‘aktif bir terör hücresi’yle bağlantılı olduğu tespit edildiği için ‘ihtiyati tedbir’ amacıyla gönderildiğini söylediğini yazdı. Ancak Yubero’ya herhangi bir soruşturma açılmadı.

(Diken)