Çırpınıyorlar.
Ama ne kadar çırpınsalar nafile.
Her şey o kadar çırılçıplak ki.
Günlerce ortalıkta gözükmeyen, dut yemiş bülbüle dönen Davutoğlu’nun durumuysa şaka gibi.
“Cumhurbaşkanı’yla hükümet arasında görüş ayrılığı yok” diye çırpınıyor.
“Cumhurbaşkanı’yla aramıza kimse fitne sokamaz” diye kendini oradan oraya atıyor.
Gerçekten şaka gibi.
Yandaş tetikçileri izliyorum.
Onlar bir başka alem.
Çoğunun ne dediği anlaşılmıyor.
Kimileri katmanlı yorumlara devam...
Hâlâ laga luga edip duruyorlar.
Oysa görüntüyü, eski deyişle zevahiri kurtarmaları bile mümkün değil.
Konuştukça gülünç oluyorlar.
Anlaşılmaz oluyorlar.
(...)
Saray’daki Sultan’la Türkiye daha kötüye gider
Yandaş köşeler, tetikçiler şaşkındı.
Değneği hangi ucundan tutacaklarını bilemiyorlardı.
Bu mızrak çuvala sığmazdı.
Sığdırma çabası da boşunaydı.
Mızrağı çuvala sığdırmak için çırpınmak, ince katmanlı anlaşılmaz yorumlar yapmak kendini gülünç hale getirmekti çünkü.
Ne kadar üstünü örtmeye çalışırsanız çalışın, ne kadar zarar kontrolü (İngilizcedeki ‘damage control’den çeviri) yaparsanız yapın gerçek değişmez.
Testi çatladı!
Bu testi su tutmaz.
Bu testi artık eski testi değil.
Ne kadar uğraşırsanız uğraşın, bu işi 'tatlı'ya bağlayamayazsınız.
Şunu da yazın bir kenara:
Saray’daki Sultan’la Türkiye daha kötüye gider.
Çünkü o, tek adam olmak istiyor.
Demokrasiyle, hukukun üstünlüğüyle, özgürlüklerle bağını koparmış bir tek adam...
Peşine takılacak mısınız?