Artık bu 'sığır çobanları' iyi bir dersi hak etti


Sevgili okuyucular, ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi, Ermeni diyasporasının iftiralarıyla dolu soykırım tasarısını 23’ye karşı 22 oyla kabul etti. Bu ‘ırkçı’ kararı nefretle kınıyor ve reddediyoruz. Komite Başkanı siyonist Berman’ın, oylamayı soytarılığa çeviren yönetimi tam bir kepazelikti. Ret oyları fazla olduğu için oylama süresini devamlı uzatarak kabul oyu verecek milletvekillerini bulup zorla salona getirdi. Ayrıca, salt çoğunluk olmamasına rağmen, usûle aykırı olarak tasarının kabul edildiğini ilân etti. ‘Sığır çobanları’nın partizanlığı Efendim, her zaman söylüyoruz: Bu ABD ‘süper güç’ tür ama aslâ ‘büyük devlet’ değildir. Türkiye ise, henüz ‘süper güç’ değildir ama tarih sahnesindeki binlerce yıllık serencâmında daima ‘büyük devlet’ olmuştur. Sadece 234 yıllık kısa bir tarihe sahip bulunan ABD’nin tarihinin yarısı, kızılderili katliâmıyla, zenci mezalimiyle, iç savaşla, içki yasağı ve gangster çatışmalarıyla geçmiştir. Geri kalan kısmı da, kaba kuvvetini emperyalist kabadayılıkla birleştirip barışı koruma perdesi altında işgalcilik yapıp ‘süper güç’ takılmakla devam etmektedir. Avrupa’nın başıbozuk takımından meydana gelen göçmenlerinin oluşturduğu Amerikalıların bütün tarih, kültür ve medeniyeti ‘sığır çobanlığı’ndan (cowboy ) ibarettir. Milyonlarca kızılderilinin kanıyla boyanmış bu kısır tarihe bakmadan başkalarına insanlık dersi vermeğe kalkmak, en hafif tâbiriyle haddini bilmezliktir. ‘Büyük Devlet’ ilkeli olur; vizyonunu geniş tutar; tarih bilir; politik misyona sahip olur. Bir avuç Ermeni iftiracının yüz senelik kaprisi ve kirli oyu uğruna, 1,5 milyarlık İslâm Dünyası’nın ve 300 milyonluk Türk Dünyası’nın lideri olan, 73 milyon nüfusa sahip bir Merkez Ülke’yi harcamaya kalkmaz. Ben, kendi hesabıma bu oylamadan memnunum. Yıllar yılı ABD ve İsrail’in siyasî şantaj vasıtası olarak kullandığı bir koz; artık ortadan kalkmıştır. Bundan sonra Kongre’nin ya da Senato’nun kabul edip etmemesi de artık umurumuzda bile değildir. Kızılderili soykırımı Bu vesileyle üç yıl önce yazdığım bir pazar yazısını tekrarlamak istiyorum: “Sevgili okuyucular, ‘Kızılderililer’ hakkında ne biliyorsunuz? Bizim neslin Kızılderililer hakkındaki bilgisi, tamamen tek taraflı olarak hazırlanmış kovboy filmlerindeki saçmalıkların ötesine geçmez. Kızılderililer posta arabasına saldırırlar, kafa derisi yüzerler; kahraman Amerikan kovboyları da onlarla savaşıp galip gelirler. Bu filmlerde Kızılderililer birtakım vahşi ve ilkel yaratıklar olarak gösterilmişlerdir (Daha sonra Richard Harris’in filmleri bu yalanları bir ölçüde sergilemiştir). Halbuki Kızılderililer, kendilerini acımasızca katleden Amerikan çapulcularından çok daha medenî ve insancıldırlar. Kızılderililere atfedilen ‘kafa derisi yüzme’ alışkanlığı, bilakis Amerikalılar tarafından Kızılderililere uygulanmış bir işkencedir. ABD başkanlarından Andrew Jackson, At Nalı Dirseği Savaşı sonrasında öldürülen Kızılderililerin derilerinin yüzülmesine bizzat nezaret etmiştir (Sunay Akın, ayrıca Yücel Kaya). Sonradan adı nükleer başlıklı füzelere verilen John J. Pershing ‘En iyi Kızılderili ölü Kızılderilidir’ demiştir. Bu söz, 1869’da General Sheridon tarafından da tekrarlanmış ve bir Amerikan vezicesi(!) haline gelmiştir. Kızılderili soykırımı Amerika’nın devlet politikasıydı Kızılderili soykırımı, Nazi Almanyası’nda Yahudilere karşı uygulanan soykırımdan çok daha korkunçtu. Bu soykırım neticesinde bir ırk tamamen ortadan kaldırılmış ve 20 milyon civarında Kızılderili çeşitli işkencelere, tecavüzlere, hastalığa, açlığa ve sürgüne maruz bırakılarak hunharca katledilmiştir. Sadece Creekler, Seminoller ve Çerokiler’den öldürülenlerin sayısı, 2. Dünya Savaşı’nda öldürülen Yahudilerin sayısından fazladır (Yücel Kaya). Kızılderili soykırımı, ABD’nin resmî devlet politikası olmuştur. ABD arşivlerini inceleyenler, bunun çok sayıda belgesine kolaylıkla ulaşabilirler. Amerikan resmî makamları Kızılderili kellesi başına 5 dolar ödemişlerdir. Devlete ait binaların bodrumları, Kızılderili kafataslarıyla dolmuş taşmıştır. İlk biyolojik silah, Amerikalılar tarafından Kızılderililer üzerinde uygulandı. Amerikalı Lord Amherst, gönderdiği bir direktifte “Kızılderililer aşağılık bir ırktır. Bunları topyekûn imha etmek için bütün metotlar gibi battaniye ile mikrop bulaştırmak iyi bir denemedir” demişti. Böylece, sürgüne gönderilen Kızılderililere güya yardım olarak dağıtılan battaniyelere çiçek mikrobu bulaştırılarak çok sayıda Kızılderilinin kalleşçe öldürülmesi sağlanmıştır. Kızılderililerin açlıktan ölmesi için başlıca yiyecekleri olan bizonların toptan öldürülmesi de, Kızılderili soykırımı yöntemlerinden ilgi çekici bir örnektir. 19. yüzyıl boyunca devam eden bu insan avı, 1886’da son özgür Kızılderili Apaçi reisi Geronimo’nun esir düşmesi ve 1890’daki Yaralı Diz Katliamı ile tamamlanmıştır. Halen ABD’de 600 bin civarında asimile edilmiş Kızılderili, son derece kötü şartlar altında yaşamaktadır. Bizim Kızılderililer Kızılderililerin bizim akrabalarımız olduğunu bilir miydiniz?... Son dönemde tarihçilerin ve etnologların araştırmalarına eklenen genetik bulgular, Kızılderililerin Asya kökenli olduklarını ve muhtemelen Moğol ırkına mensup bulunduklarını ortaya koymuştur. Ord. Prof. Dr. Reha Oğuz Türkan, Prof. Dr. Aldülmecit Doğru ve Doç. Dr. Ahmet Ali Arslan, yaptıkları araştırmalarda Amerikan yerlileri ile Türk Dünyası’nın kültürel özelliklerinin benzerlikleri üzerinde durmuşlardır. Özellikle Sibirya Türkleri olan Saha, Tuva, Hakas, Altay, Televit ve Şor Türkleri ile Kızılderililer arasında, dil de dahil olmak üzere birçok kültürel paralellikler bulunmaktadır. Bundan dolayı bazı araştırmacılar Kızılderililerin Türk kökenli olduklarını iddia etmişlerdir. Bu tespitler Kızılderili soykırımı üzerinde durmamızı gerektiren unsurlardan birini teşkil eder. Bu arada, Prof. Dr. Turan Yazgan’ın tespitlerine göre, halen ABD’de yaşayan ve sayıları 2 milyondan fazla olan Meluncanlar da Osmanlı-Türk denizcilerinin torunlarıdır. Meluncanlar, kıtaya daha sonra yerleşen Amerikalılar tarafından aşağılanmış ve asimile edilmişlerdir. Ancak, asırlar sonra Türk olduklarının farkına varmışlardır (ABD’de bir türlü etkin lobicilik faaliyeti yapamayanlara duyurulur). Kızılderili soykırımı kararı Görüldüğü gibi sözde Ermeni soykırımı tarihi olarak gösterilen 1915 ile son Kızılderili soykırımının yapıldığı 1890 arasında sadece 25 yıl fark vardır. Yani, 92 yıl öncesine gidilebiliyorsa niçin 117 yıl öncesine de gidilemesin?... Ermeni soykırımı iftiraları ile Kızılderili soykırımı arasında dağlar kadar fark vardır. Selçuklu ve Osmanlı döneminde Ermeniler 1000 yıl her türlü hakka sahip olarak rahatça yaşamışlar, 1. Dünya Savaşı’nda ihanet edip devleti sırtından hançerleyince, dönemin elverdiği en uygun şartlarda tehcire tâbi tutulmuşlardır. Halbuki, Amerika’da Kızılderili soykırımı açıkça bir devlet politikası olarak uygulanmış ve ABD’nin kuruluşundan itibaren Kızılderili ırkı sistemli bir şekilde yok edilmiştir. Bu konudaki bilgi ve belgelerin toplanmasından sonra, TBMM Dış İşleri Komisyonu’nda ABD’nin ‘Kızılderili soykırımı kararı’ kabul edilmeli; eğer sözde Ermeni soykırımı kararı ABD Temsilciler Meclisi’nde kabul edilirse, ‘Kızılderili soykırımı kararı’ da TBMM Genel Kurulu’nda görüşülerek karara bağlanmalıdır. Bakalım o zaman ‘Soluk Benizliler’ne yapacaklar?!..”
<< Önceki Haber Artık bu 'sığır çobanları' iyi bir dersi hak etti Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER