Ülkeye mutlak hakim olan rejimin ayakta kalabilmesi adına dış düşmanın varlığı olmazsa olmazlar arasında görülmektedir.
Gerçi gece gündüz şiddetle eleştirilen dış düşman bir gün bakarsınız sıkı dost oluvermiş. Onun yerini bir başka dış düşman alıvermiş. Herhalde bugün yurdumun insanı bu nasıl olur diye sormaz artık.
Özete devam edelim..
Siyasal otoritenin bir yandan çok sıkı kontrol ettiği halka arada bir bombalı saldırılar düzenlenir.
İktidarın propagandif medyası dışında farklı haber kaynakları bulunmadığından dolayı tüm olaylar iktidarın bakış açısıyla anlatılır. Halka sunulan hiçbir reel delil olmamasına rağmen, hükümet medyasına göre, bombalamaları bazen dış düşmanlar direkt düzenlemekte ise de birçok saldırıyı ve diğer fesadlıkları içerideki piyonları gerçekleştirmektedir.
Özellikle dış mihrâkın işbirlikçisi olan içerideki falanca şahsın düşüncelerinden etkilenmiş bir hareketin adamları.
Evlerinde veya herhangi bir yerde yanlarında suç unsuru olarak o zatın kitapları, makaleleri bulunmuş olan takipçilerinin şok itirafları medyada sık sık yer bulmaktadır.
Ülkeyi mutlu geleceğe taşıyacak başkanın yönetimine kast edilmesi aslında tüm millete bir suikast manasına gelmektedir. Bu ne affedilmez korkunç bir suçtur.
Devlet kontrolündeki ekranlarda belirli aralıklarla nefret saati programı vardır.
Bu propagandif yayınlarla sürekli nefret ve kaygılar tazeleniyordu. Aynı şekilde millet düşmanlarını durduran Başkana duyulan sevgi ve minnet tazelenmektedir.
Hikâyenin kahramanı ise sistemin bellek silme bölümünde calışmaktadır. Bu birim başkanın ifadeleri ve rejimin politikalarının geçmiş dönemde söyledikleri ve yapılanlarla çelişkili olduğu durumlarda geçmişi bir şekil yok etmek için kurulmuştur.
Bir defasında kahramanımız, bir kafede hiç de korkunç gözükmeyen üç adamın konuşmalarına kulak misafiri olur. Daha önce hiç duymadığı şeylerden bahsetmektedirler. Anlattıkları aklına ve kalbine hitap eder. Çok etkilenir. Ama yanlarına gidip onlarla tanışmaya cesaret edemez.
Sonrasında ise ilginç bir şekilde o mekandaki bu kişilerin buluşması nefret saati ekranlarında konu edilir. Görüntüler eşliğinde ne konuştukları dinlediklerinden tamamen çok farklı yansıtılır. Güya halk ve devlet düşmanlığını konu edinmiş ve bunun için planlar yapmışlardır.
Bu manipülasyon kahramanımızın vicdanında karşılık bulur.
Ve bundan sonra her şeyi sorgulamaya başlar.
Ama tabi bu durum en nihayet kendisini de bir hain olarak işkence altında hapis tutulacağı bir akıbete sürükleyecektir.
Teknolojinin de yardımıyla iktidardan farklı düşünceler taşıyanların kendilerini saklayamayacağı çok sıkı bir kontrol vardır ülkede.
Ayrıca milletin, her bir şeyden kutsal addettiği devlet ve Başkanı halka sık sık:
- Vatan haini, eşiniz dostunuz hatta ana babanız bile olsa ihbar edin, telkinlerinde bulunmaktadır.
Zira vatanın ve devletin hâtırı her şeyden üstündür.
Hapishaneler, vatandaşlık görevini lâyıkıyla yerine getiren yakınların ihbarlarıyla tutuklanan insanlarla doludur.
Daha fazla anlatmayayım ki kitabı okumak isteyenlerin hevesini söndürmeyeyim....
Yalnız kahramanımızın bir kadınla gizliden gizliye yaşadığı aşkın bu romanda önemli bir yer tuttuğunu da özetime ilave edeyim.
Bu husus dahi her şeyden öncelikli olan devlet ve başkan sevgisine halel getirecek ve ülkedeki kurguyu sarsabilecek bir tehlike olarak görülmektedir.
Bütün enerji büyük ülkenin idealleri ve nefretlerin tatmini için harcanmalıdır. Özetle iktidarın sürdürülebilmesi için.
Tüm diktatoryel sistem ve kişilikler her ne kadar kendilerini çok farklı ve orijinal görmekte iseler de hepsinin büyük ölçekte birbirlerini tekrar ettiklerine tarih ve her coğrafya şahittir. Ve bu nedenle bu tipikliği konu edinen kitaplar evrensel bir kabul görmektedir.
Aydınlatıcı kitaplar güneş gibidir.
Güneş gören toprağı, oyun hamuru gibi sürekli değiştirilen şekillere sokamazsınız.
Salih Yusuf