M. ERTUĞRUL İNCEKUL
Bu satırları okuduğunuz saatlerde Strazburg'da Adalet Yürüyüşünde olacağım. Avrupa'nın dört bir yanından insanlar Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) önünde yapılacak eylem ve yürüyüşe gelecekler. Yıllardır hız kesmeden devam eden insan hakları ihlallerine dur demek için bir eylem gerçekleşecek. Geçen yıl da binlerce Avrupalı ve Hizmet mensupları adalet arayışına destek vermişti.
Namık Kemal; “Bulunmazsa adalet milletin efrâdı beyninde, geçer bir gün zemîne arşa çıksa pâye-i devlet.” diyor. Adaleti kaybedeli Türkiye çok ağır bedeller ödüyor, hak ihlalleri ve zulümlere sessiz kalanlar da en az o kadar sorumlular aslında.
Grifon Strazburg Adalet Buluşması için özel şarkı seslendirecek. Ünlü rap sanatçısı adaletsizlikleri duyurmak için özel bir eser besteledi. “Halkını satanın korkusu kimseye benzemez” diyor parçada.
Din, eğitim, ekonomi, ahlak gibi en hayati yaşam kaynaklarımız her geçen gün dibe gidiyor, celladına aşık bir millet gibi hâlâ birileri fütü sakızını çiğnemeye ve her suçu cemaate yıkmaya çabalıyor. Tam bir hissizlik ve şuursuzluk hali, cinnet hali de denebilir.
Dindar bir toplumu ancak din adına, din adamları kandırabilirdi ve öyle de oldu, diyor Ali Şeriati. Din adamları adeta toplumun kutsala ait inançlarını yıkmak için söz birliği etmiş gibiler. Seküler ve dine mesafeli kesim bile hayretler içerisindeler.
Ama kral çıplak demeye devam. Hizmet Hareketi’nin Avrupa, Amerika ve dünyada on binlerce sözcüsü ve insan hakları savunucuları, lobileri var, medyası var. Hizmet Hareketi mensupları 90’lı yıllardan önce geldi Avrupa’ya. Yıllara dayanan bir tecrübesi var. 15 Temmuz sonrası da insan hakları savunuculuğu, adalet arayışı konusunda önemli bir yol kaydettiler, dernekler kurdular. Mehmet Baransu, Hidayet Karaca, Ali Ünal, Mustafa Ünal, İlhan İşbilen, Osman Kavala, Selahattin Demirtaş gibi kamuoyuna mal olmuş isimler ve tüm masumlar özgür olana dek mücadeleye devam edilmeli. Hukuk mücadelesi uzun soluklu bir mücadeledir. Bu mücadele, sınır ötesi, trans nasyonal bir mücadele ile hedefine varabilir. Liberal bir demokrasi, bağımsız bir yargı, özgür bir basın gelene dek mücadele vermeliyiz. Gökhan Açıkkollu, Halime Gülsu, Mustafa Kabakcıoğlu, Mustafa Erdoğan, süreçte yiten canlar ve bir türlü bulunamayan Yusuf Bilge Tunç için çığlık olup inlemeye, haykırmaya devam edeceğiz.
Geçen gün izlediğim bir dizide Venezuella Başkanı’nın otokrat yönetimini işliyordu. Göstermelik seçimler düzenliyordu. Karşısına çıkan adayı halk seviyordu ama satın alamadığı için seçimleri iptal ediyordu. Seçimler sırasında esir kamplarından dış basına sızan görüntüler her şeyi altüst ediyordu. Fakirlikten bunalan halk sarayı yağmalıyor ve başkanın korku dolu bakışları içinde yalancı saltanatını sonlandırıyorlardı... Tabii Amerika’nın sihirli dokunuşu ve müdahalesi ise klasik Hollywood senaryosu.
Tarihin çöplüğüne atılan diktatörler ve son pişmanların sayısı hiç de az değil, ama güç ellerinde iken kendileri ve çevresindekiler hep aynı cinnet halini yaşıyorlar aslında.
Nobel ödüllü Tawakkul Karman; Ordum yok ama sözlerim var, diyor. Bizim de sözlerimiz, fikirlerimiz ve yazılarımız var. Bu bağlamda. Amazon’da İngilizce “Geciken Adalet, Adalet Değildir “isimli mütevazi bir kitap çalışmam da oldu. Derdimizi ve masumiyetimizi tüm argümanlarla anlatmaya yorulmadan devam etmemiz gerekiyor.
Adalet Yürüyüşüne aktif katılım sağlayan herkese ve Peaceful Actions Platformuna, organize heyetine şimdiden sonsuz teşekkürler.
Bugün açılacak olan etiketin sloganı ile bitireyim yazımı;
Mazlumların,
Sessiz yığınların,
Hapisteki bebeklerin,
Meriç ve Ege'de boğulan canların,
Rejim kurbanlarının, sesi olmak istiyorsan! Adalet için AİHM’e yürüyoruz.